(rüya)
" Yavaş, yavaşça sok ve dokun. " dedi kapı. Kapının camları dışında heryeri insan derisi ve kasları gibiydi. Metal anahtarımın elimde olduğunu farkettim, yüzüne baktım. Belli belirsiz gülen bir suratı ve kısa saçları vardı anahtarın.
" Hey! Anahtarlar birilerinin değildir! " dedi anahtar; ağzı bu sözleri sarfederken pörsümüş bir vajina gibi sulandı.
" Peki. " dedim ve belirsiz yumuşak suratına dokundum. Suratını hissetmem gerekiyordu ama, sanki bir başkası dokunuyormuş da ben izlemişim gibi hissedemedim.
Anahtarı yavaşça kapıya soktum. Hem kapıdan hem de anahtardan zevk iniltileri duydum. Bu sarhoş, gecenin ve gündüzün süregelen döngülerini andıran hem sakin hem de ihtiraslı sesler beni biraz duraksattı. Hemen arkamda bir gökkuşağı çıkmış olmalıydı; sanırım tüm renklerini kaybetmişti ama yılmış sayılmazdı. Anahtarı tam çevirecektim ki evde olduğumu farkettim.
Herşey hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı. Yüz metre kadar ileride siyah kedimin tüyleri arasında dolaşan siyah bitleri gördüğümü anımsadım. Bu evde tuhaf bir şeyler var ama öyle diyorsan öyledir. Kimdi O? Kim söyledi bunu?
" Ben söyledim tabii ki. " dedi beyaz uzun tenleri olan kahverengi bir saç.
" Anne sen misin? " dedim.
Evin duvarları arasında bir anda değil de an ve an yok oldu uzun beyaz tenleri olan kahverengi saç.
" Ben söyledim tabii ki. " dedi uzun beyaz tenleri olan kahverengi saç. Gözleri nerede bunun? Buralarda bir yerlerdedir endişelenme diyecek sandım. Ama demedi.
" Hadi çevir artık anahtarı. " dedi kapı. Hem de normal bir kapı.
Anahtarlarım nerede? Ceplerime bakıyorum, kapıya bakıyorum yok!
" Sanırım evde unutmuşum, eğer onu görürsem söylerim." dedim.
Pencereler dışında heryere perde asmıştım bir zamanlar. Bunu şu anda farkediyorum; sanki ilk kez görmüş gibiyim. Ama ben yaptım. Kesinlikle ben yaptım!
" Anne! Anahtarları gördün mü? " dedim.
" Hangi anahtarları? " dedi.
" Hani... Var ya! " dedim.
Acaba neden bu kadar zor? Siyah kedim masada oturmuş, bir yandan da pencereleri açıyor.
" HEY! Anahtarlarım nerede acaba? " dedim.
" Ne anahtarı? " diye sordu belirsiz suratlı anahtar. " Anahtarlar kimseye ait değil! Anlamak çok mu zor? Şimdi bizi rahat bırak!" gerçekten de öfkeliydi.
Bu ev de nesi böyle? İlk defa buradayım, ilk defa evdeyim. O zaman buranın evim olduğunu nereden biliyorum? Öyle olmalı, olmak zorunda!
Evin kapısını açıyorum arkamdan bağırıyor:
" Ben söyledim tabii ki. "
" Anahtarlarım nerede? "
" Sana ait değilim! "
" Anne sen misin? "
" Hayır canım, ama kapı açılmıyor. "