Kayıt Ol

İçerinin İçerisi

Çevrimdışı Kokopelli

  • *
  • 2
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
İçerinin İçerisi
« : 21 Ağustos 2015, 04:04:10 »


(rüya)


 " Yavaş, yavaşça sok ve dokun. " dedi kapı. Kapının camları dışında heryeri insan derisi ve kasları gibiydi. Metal anahtarımın elimde olduğunu farkettim, yüzüne baktım. Belli belirsiz gülen bir suratı ve kısa saçları vardı anahtarın.

 " Hey! Anahtarlar birilerinin değildir! " dedi anahtar; ağzı bu sözleri sarfederken pörsümüş bir vajina gibi sulandı.
 
 " Peki. " dedim ve belirsiz yumuşak suratına dokundum. Suratını hissetmem gerekiyordu ama, sanki bir başkası dokunuyormuş da ben izlemişim gibi hissedemedim.


 Anahtarı yavaşça kapıya soktum. Hem kapıdan hem de anahtardan zevk iniltileri duydum. Bu sarhoş, gecenin ve gündüzün süregelen döngülerini andıran hem sakin hem de ihtiraslı sesler beni biraz duraksattı. Hemen arkamda bir gökkuşağı çıkmış olmalıydı; sanırım tüm renklerini kaybetmişti ama yılmış sayılmazdı. Anahtarı tam çevirecektim ki evde olduğumu farkettim.

 Herşey hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı. Yüz metre kadar ileride siyah kedimin tüyleri arasında dolaşan siyah bitleri gördüğümü anımsadım. Bu evde tuhaf bir şeyler var ama öyle diyorsan öyledir. Kimdi O? Kim söyledi bunu?

 " Ben söyledim tabii ki. " dedi beyaz uzun tenleri olan kahverengi bir saç.

 " Anne sen misin? " dedim.

 Evin duvarları arasında bir anda değil de an ve an yok oldu uzun beyaz tenleri olan kahverengi saç.

 " Ben söyledim tabii ki. " dedi uzun beyaz tenleri olan kahverengi saç. Gözleri nerede bunun? Buralarda bir yerlerdedir endişelenme diyecek sandım. Ama demedi.

 " Hadi çevir artık anahtarı. " dedi kapı. Hem de normal bir kapı.

 Anahtarlarım nerede? Ceplerime bakıyorum, kapıya bakıyorum yok!

 " Sanırım evde unutmuşum, eğer onu görürsem söylerim." dedim.

 Pencereler dışında heryere perde asmıştım bir zamanlar. Bunu şu anda farkediyorum; sanki ilk kez görmüş gibiyim. Ama ben yaptım. Kesinlikle ben yaptım!

 " Anne! Anahtarları gördün mü? " dedim.

 " Hangi anahtarları? " dedi.

 " Hani... Var ya! " dedim.

 Acaba neden bu kadar zor? Siyah kedim masada oturmuş, bir yandan da pencereleri açıyor.

 " HEY! Anahtarlarım nerede acaba? " dedim.

 " Ne anahtarı? " diye sordu belirsiz suratlı anahtar. " Anahtarlar kimseye ait değil! Anlamak çok mu zor? Şimdi bizi rahat bırak!" gerçekten de öfkeliydi.


 Bu ev de nesi böyle? İlk defa buradayım, ilk defa evdeyim. O zaman buranın evim olduğunu nereden biliyorum? Öyle olmalı, olmak zorunda!

 Evin kapısını açıyorum arkamdan bağırıyor:

 " Ben söyledim tabii ki. "

 " Anahtarlarım nerede? "
 
 " Sana ait değilim! "

 " Anne sen misin? "

 " Hayır canım, ama kapı açılmıyor. "

Çevrimdışı Kokopelli

  • *
  • 2
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: İçerinin İçerisi
« Yanıtla #1 : 21 Ağustos 2015, 04:32:12 »
 Yarış


 (rüya)



 " Bahisler kapanmak üzere! "

 Bahisleri toplayan adam, 1870'lerin İngiltere'sindeki puro içen dükler gibi giyinmişti. Uzun, kürklü bir paltosu, dik kısa yakalı gömleği, şaşaalı siyah ve parlak papyonu ve uzun bıyıkları vardı. Bıyıklarını bu sabah giydiğini düşündüm. Bahisçinin etrafında bir sürü insan vardı; birbirlerine çok benziyorlardı.

 " Üç numaraya tüm paranı yatır. "

 Konuşan basurum George'du. Sanırım bir süre benimle beraberdi. Ceplerimi karıştırmaya başladım; otuz üç liram vardı.

 " 33 lira kaç sterlin? " dedim George'a.

 " 7.62124711316 sterlin bayım. " dedi George.

 " Hey! Bahisçi! " diye bağırdım.

 " Evet bayım? " dedi bahisçi.

 " Üç numaraya 7.62124711316 sterlin! " dedim.

 " Elbete bayım. " dedi bahisçi.

 Tribünde yerimi almıştım. George için yumuşak, karga tüyü yastığımı da almayı unutmamıştım. Neyseki George yastıktan memnundu. Ve yarış başladı! Üç numara hızlı bir başlangıç yaptı. Bu salyangoza doping vermiş olmalılardı. Herkes bağırıyordu. Salyangozlar oldukça hızlılardı. Beş numara birinciydi. Sonra altı, dört ve üç geliyordu. İki numara üç numaraya yaklaşmaya başlamıştı. Ama üç numara kendisini o kadar zorladı ki ardında bıraktığı sarı mukuslar iki numarayı etkisiz hale getirdi. İyice hızlanmıştı! Altıyı ve dördü geride bıraktı. Artık sadece beş kalmıştı. Üç, dört uzun gözünü içine çekti ve esaslı bir nara attı. Onun narası tüylerimi diken diken etti.

 " Tuvalete gitmem lazım. " dedi George.

 " George, yarış? " dedim.

 " Karım doğum yapış. " dedi George.

 " Tamam George, ama acele etmeliyiz. " dedim.

 Tribünden hızla kalkıp tuvaletlere koştum. Kalabalık bir sıra vardı.

 " Yol açın! George'un karısı doğum yapmış! " heyecanla bağırdım. Tüm centilmenler bu durumu kabullenip bana yol verdiler. Tuvalete girdim ve George'a döndüm.

 " Hangisi George? " dedim.

 " Üç numara, siyah olan. " dedi George.

 Siyah kabine girip heyecanla tuvalete oturdum.

 " Işık tutar mısın? Burası çok karanlık. " dedi George. Çakmağımı yakıp tuvaletin içine soktum. George ve karısı sarılıp öpüştüler. Sonra George bebeğini koklayıp öptü. Meraklı kalabalık etrafımızı sarmıştı.

 " Erkek mi kız mı? " diye sordu birisi.

 " Erkek! " dedi George.

 " George'un oğlu olmuş baylar! " dedi bir başkası.

 " Tebrik ederim George! Yanlış anlama kızın olsa da mutlu olurdum." dedim.

 " Biliyorum dostum. Sen benim hep kardeşim gibiyidin; hala öylesin. Çıkışta iki bira içer miyiz? " dedi George.

 " Paramız yok George." biraz bekledim. "Yarışı kim kazandı ?" dedim.

 " Üç numara ! " dedi birisi.

 " Kazandık George! İstediğin kadar bira içebiliriz! Kazandık! " dedim.