Kayıt Ol

Yeni yıl...

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Yeni yıl...
« : 10 Aralık 2010, 16:52:03 »
Yeni yıl...




‘‘Tanrılar gariptir. Bizi mahvetmek için sadece kötü huylarımızı kullanmazlar. İyi, yumuşak, insancıl, şefkatli yanlarımızla da mahvederler bizi.’’
Oscar Wilde

Dirsekleriyle pencerenin kenarına abanmıştı.  Caddeye bakıyordu. Bu akşam, birbirinden farksız, gerilerde kalmış başka akşamlara benzemiyordu hiç nedense.
Doğru ya bugün yılbaşıydı. Unutmuştu.
Zaman çok çabuk geçiyordu. Daha birkaç yıl önce mutlu evli bir kadındı. Şimdi ise dul bir kadından başka bir şey değildi.

İyice baş kaldırmış bir tedirginliğin belirtilerini duyuyordu. Oysa başka akşamlardan farksız gelmişti bu da. Olağanüstü bir şey çarpmıyordu göze. İnsanlar; gene o canlı, çevik, kaygısız adımlarla geçiyorlardı. Hayat; o değişmeyen canlılık, durmaksızın caddeden akıyordu. Ne soğuk, ne karanlık, ne de nereye olduğu bilinmeyen o gidişler, hiçbir şey, yaşamayı durdurmuyordu.

İlkin sinemanın afişini çevreleyen ışıklar gözünü aldı. Ardından Ritz Bar’ın kırmızı ışıkları, sonra, Londra Bar’ın caddeye dik inen, kocaman yeşil harfleri.

‘‘Sinemaya gitsem mi?’’ aklına bu masum soru takıldı. Bugün yılbaşıydı sonuçta.
Hemen vazgeçti bu düşüncesinden. Onun gibi bir kadının sinemada ne işi vardı. Sinema aşıklar ve genç insanlar içindi.

Pencerenin önünden telaşla ayrıldı. Unutmak istiyordu.
Işıkta, bu asalak düşünceler belki kaçışırdı. Işığı açtı.
Odanın ortasında, ne yapacağını unutmuş insanların karasızlığıyla dikildi.

‘‘Pencerenin önünden kaçtın. Unutuyorsun: kendinden kaçamazsın. Dinle: nereye gitsen kendini de birlikte götüreceksin. Tedirginliğinin sebebi: ne pencere, ne sokak, ne de sinema. Senin içinde ki mutsuzluktur o. Yerine getirilmeyen eğiliminin gerekçesidir. Susturmak, sindirmek için harcadığın her çaba boşuna oldu.’’ İç sesini duymak istemiyordu.

‘‘Gökhan nerede kaldı?’’ –‘‘Gökhan mı?’’ Denize düşen yılana sarılır. Yüzme bilmeyenler için doğru bir söz. Sen yüzme bilirsin şaşkın. Üstelik Gökhan, can kurtaran simidi için gerekli özelliği çoktan yitirdi.  Sabah çıkarken: geç geleceğim, beni bekleme anne, arkadaşlarla toplanacağız, demişti sana.
Nasıl alıkoyabilirdin? Hem ne hakkın var? Genç, yaşanacak günleri var.
Pencerenin önüne geri döndü. Yapacak başka bir işi yoktu. Dikkatini ışıklı caddeye vermeğe çabaladı. ‘‘Vintage’’ adlı ikinci el kıyafetler satan bir dükkan dikkatini çekti. Vitrindeki yılbaşı süsleriyle süslenmiş kıyafetlerin hepsi kırmızı renkti.  Dükkanın önünde ki paralı müzik kutusunun üstüne siyah şişko bir kedi uzanmış etrafında ki insanları izliyordu.
İlerde pantolonlu bir kızın beline sarılmış bir erkek gördü.  İki sevgili gayet mutlu bir şekilde caddeden aşağı doğru yürümeye başladılar.
Kendini düşündü.
Yaşanılanın ardından yenisi, bir daha yenisi sökün edecek diyorsun. Ama her yaşanılan, yaşanılacakların toplamından bir sayı eksiltmektir.

Elleri yanaklarına gitti: yanıyordu. Şakaklarına uzattı, sıktı. Sonra birden
kararını verdi. Bu gece evde daha fazla kalmak istemiyordu. Pencerenin önünden hızla kalktı.

Yatak odasına gitti. Dolabın yanında duran eskimiş tahta sandığa doğru ilerledi. Kocası öldüğünden beri sandığı bir kez açıp içinde ne olduğuna bakmamıştı. Tuvalet masasının üstündeki küçük porselen takı kutusundan anahtarı çıkardı. Sandık hiç zorlanmadan açıldı.
İçinde tamda tahmin ettiği şeyler vardı.
Nişanında giydiği düz  beyaz bir elbise, bitmek üzere olan chanel marka bir parfüm, eski kumaş parçaları ve yuvarlak çikolata kutusu.
Üstündeki ev kıyafetlerini çıkarıp yatağına fırlattı. Üzerine nişanında giydiği beyaz elbiseyi geçirdi. Saçlarını bir kez tarayıp şekil verdi. Dışarı çıkmaya hazırdı.

Caddeye çıktığı zaman doğruca ‘‘Vintage’’ adlı dükkana gitti. Niyeti içeri girmek değildi. Müzik kutusuna çantasından çıkardığı birkaç bozuk para attı.
‘‘Let it snow’’ adlı yılbaşı şarkısının melodisi tüm caddeyi kapladı.
Yürüyen insanların hepsi bir an durup müzik kutusunun önünde duran beyaz elbiseli kadına baktı.  Sonra tekrar karınca sürüsü gibi peş peşe yürümeye devam ettiler.
Tek değişen şey herkesin kısık sesle şarkının sözlerini söylemesiydi.

Yanından geçen insanlara aldırmadan sinemanın olduğu yere doğru yöneldi. Bilet kuyruğu sinema içinden sokağa taşmıştı. Oda sıraya girdi.
Yılbaşı gecesine özel bu akşam sadece tek bir film vardı.
Romantik bir film olan ‘‘Beni bırakma!’’ adlı filmin afişi insanların dikkatini çekiyordu. Afişte siyah saçlı kadın, öylece kolları erkeğin boynuna dolanmış, o anın bitmesi ölüm demekmiş gibi, istifini bozmadan, mutlu bakışlarını erkeğin koyu renk gözlerine dikmiş, duruyordu.






 



Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe