Kayıt Ol

Felsefenin Öldüğü Gün - Casey Maddox

Çevrimdışı

  • ***
  • 581
  • Rom: 47
  • Hayvan Yemeyelim!
    • Profili Görüntüle
    • http://bulentozgun.blogspot.com/
Felsefenin Öldüğü Gün - Casey Maddox
« : 24 Nisan 2013, 00:31:48 »


Felsefenin Öldüğü Gün - Casey Maddox
Çeviren: Algan Sezgintüredi

Bu muhteşem kitap, Üst-Düzey Güvenlikli Pelican Bay Eyalet Hapishanesi mahkûmlarından Casey Maddox tarafından yazılmıştır. Yazar Derrick Jensen, hapishanede verdiği yaratıcı yazarlık dersleri sırasında Casey Maddox'ı farketmiş ve bu kitabı yayınlamıştır.

Okurken üç-beş sayfada bir, arkadaşlarıma kendi cümlelerimmiş gibi söyleyerek hava atmak için bir kenara not etmek istediğim yığınla paragraf sardı beni. Okudum, şaşırdım, etkilendim, en çok da durup düşündüm.

Biraz içerikten bahsedeyim:
Anti-kahraman, süper yıldız, başkarakterimiz, bir sabah maskeli insanlar tarafından uyandırılır, bir kadın(Deirdre) ve üç adam("Yahudi-olmayan Derrick", "Normal John" ve "Pek-Ufak-Değilmiş Joe").
Bu insanlar, ona, senaryosu "İflahın Büyük Kara Kitabı: Batı Uygarlığı Bağımlılığından On İki Adımda Kurtuluş" adlı kitaba göre şekillenen bir şokümanter(filme alınan her şeyin gerçekten yaşandığı film türü) çekeceklerini ve başrolünde kendisininin oynayacağını söylerler.
Ardından yüzüne temsilcisinin ve reklamcısının kanlı yüzlerinin fotoğrafları çarpılır, her itirazında elektrik verilir, sonra banyoda aşırı dozda uyuşturucu verdiklerini söyledikleri karısını pencereden aşağıya atarlar. Kameralar kayıttadır. Film başlar.

Yönetmen Deirdre'ye göre film, Batı Uygarlığı Bağımlılığından Kurtuluş’un şaşırtıcı bir belgesi olacak ve tabi, kariyeri düşüşte olan başkarakterimizi bir süper yıldıza dönüştürecektir.

Satırlar ardı ardına dizildikçe, film kayda alındıkça, etrafımızı saran kapitalist düzen silahları ve Batı uygarlığı tahakkümlerinden ne ölçüde kurtulabileceğimizi, sarsıcı bir şekilde, başkarakter üzerinden, adım adım anlatmaya başlar kitap. Bir yandan şiddet(her türlüsü), seks(her türlüsü) ve kahkaha(her türlüsü) gırla gider tabi.

Geneli itibariyle Dövüş Kulübü'nün işlediği kaos fikrini benimsiyor roman. Tam her şeyi anladım diyorsunuz, kitap olanca acımasızlığıyla "Cık! O kadar kolay değil" diyor: Anti-kahraman, süper yıldız, başkarakter her ne yaşadıysa(sahip olduğu olanca kafa karışıklığıyla) siz de yaşıyorsunuz.

Kitabın sonuna geldiğimde yazar, birincisi kitabın ortasında olmak üzere iki kez suratıma sıkı bir tokat çekmiş oldu: Kitap boyunca üzerinde durduğu Batı Uygarlığı bağımlılığından ve tahakkümünden kurtulamadığımı, yazdığı satırlardan ziyade yazmadıklarıyla gösterdi.

Yazarın alışılmadık üslubu, başta biraz rahatsız etse de sayfalar ilerledikçe, Algan Sezgintüredi’nin muhteşem çevirisi yardımıyla da, sizi kitabın içine sokmada fazlasıyla işe yarıyor: Bir felsefe kitabına yaraşır ağırlıktaki paragrafları bile bir solukta(sonra uzun uzun düşünmek üzere) okuyabiliyorsunuz.

Doğrusal ilerlese bile sizi ziyadesiyle şaşırtan kurgu, üstüne üstlük bir de ileri sararak, başa alarak kafanızı allak bullak ediyor, size kafanızı çalıştırmayı emrediyor. Bölümlere ayrılmış bir filmi izlerken yaramaz bir çocuğun kumandayla sürekli oynamasına benzer bir durum: Filmi kendi çabanızla anlamanız gerekiyor.
Bunca zahmet değiyor tabi:
İyi bir sonla bitiveriyor kitap:
Felsefe ölüyor; eylem başlıyor…