Önce tereddüt ediyor sonra uzanıp alıyor paltonu. Ellerinin titrediğini fark ediyorsun, gerçekten garip bir şeyler var kızda. Sesini zar zor duyabileceğin bir şekilde ''Teşekkürler'' diyor sen çantayı açarken.
Çantayı açtığında içinde büyükçe bir battaniye olduğunu görüyorsun. Katlanarak sığdırılmış, onun dışında hiçbir şey yok.
Carletta ile birlikte çadırın dışına çıktığınızda orta boylu, genç görünümlü bir oğlanın sizi beklediğini görüyorsunuz. Üzerinde kalın bir kürk ve asker pantolonu var, elinde ise pek kaliteli görünmeyen bir tüfek taşıyor. Size eliyle yolu gösteriyor ve büyüklü küçüklü çadırlarla dolu bir kampın içinde bir müddet yürüyorsunuz. Carletta paltosuna sıkı sıkı sarılmış vaziyette, yakılmış bir kaç ateşin yanında geçerken yüzüne vuran ışıkla esmer bir tene sahip olduğunu görüyorsun. Etrafta oturan ve nöbet tutan bir kaç kişi daha görüyorsun yürürken, geri kalanlar uyuyor olmalı. Ağaçlık bir alanın içinde kurulmuş bir kamp burası.
Sonunda derme çatma bir barakanın önünde duruyorsunuz ve oğlan kapıyı tıklatıp sizi içeriye alıyor. Girdiğiniz anda bir çalışma masasının arkasında duran adam kafasını kaldırıp size bakıyor ve ayağa kalkarak ''Hoşgeldiniz.'' diyor. Sizi içeriye buyur ediyor, arkasındaki yığından iki tane sandalye çekip önünüze koyuyor.