Su ve mısır seni kendine getiriyor. Hava giderek soğuyor ve rüzgar şiddetleniyor, neyse ki gördüğün bina silüetlerine varmayı başarıyorsun. Manzara böyle bir şey olmadığını biliyor olsan da henüz yeni bombalanmış bir kentin manzarası; çoğu binanın ikinci katından itibaren yıkılmış, sokakta eli ayağı bez parçalarıyla sarılı kişiler geziyor, daha çok kaıdn yaşlı ve çocuk var çevrede. Kasaba gibi bir yer ve biraz yürüyünce meydana geliyorsun. Yuvarlak bir meydan, ortasında yarı yıkılmış bir anıt var ve beş farklı yol bulunuyor meydandan gidilebilecek.
1. yol; güney yönünde, geldiğin yol. Uçsuz bucaksız bozkırlara ve hiçliğe gidiyor.
2. yol; kuzeydoğu yönünde. Bulunduğun yerden baktığında binaların ileriye doğru uzandığını görüyorsun bu yolun çevresinde, birkaç insan dolaşıyor çevrede, birkaç araç var kenarlara park etmiş vaziyette. Spesifik bir şey görünmüyor.
3. yol; doğu yönünde. Bulunduğun yerden fazla ilerisi görünmüyor olsa da büyük ve eski bir kilise görünüyor binaların üzerinden o tarafa doğru. Bunun dışında o yönden yürüyen bir kaç insan olduğunu görebiliyorsun.
4. yol; batı yönünde. Burnuna yemek kokusu geliyor o taraftan, dikkatle baktığında bazı binların alt katlarında dükkanlar olduğunu görüyorsun. İnsan sıklığı daha fazla, anlaşılan kasabanın merkezi o taraflarda.
5. yol; kuzeybatı yönünde. Yolun bomboş olduğunu görüyorsun, ayrıca binalarda o tarafa doğru giderek seyreliyor. Uzaklara bir tepe görünüyor o yoldan ilerleyince, kırsal kesime gidiyor gibi.
Yuvarlak meydanda anıtın hemen yanındasın. Yerler moloz, taş, toz ve çöple kaplı. Etrafın yaşlı insanlar ve kadınlarla çevrili durumda, arada gezen çocuklar da görüyorsun. Gökyüzü iyice kapanmış durumda ve rüzgar sert esiyor.