Kayıt Ol

İlk Bakışta Nefret

Çevrimdışı Gedwesverdar

  • **
  • 189
  • Rom: 5
  • Bestrafe Mich
    • Profili Görüntüle
İlk Bakışta Nefret
« : 26 Eylül 2010, 13:32:59 »
İLK BAKIŞTA NEFRET
   
    Eski zamanlardan birinde bir ırgat yaşardı. Yaşadığı köyün en zengini olan Mehmet Ağanın tarlasında çalışan onlarca işçiden biriydi. Her gün erkenden kalkıp tarlaya gider tarla işlerini yapardı. Kışları genelde iş olmazdı. Ekim dönemi olan bahar ayından biçime yani sonbahara kadar çalışırdı. Bahşişi iyi verirdi Mehmet Ağa. Zaten köyden tarlası olmayanlar Mehmet Ağadan iş almaya çalışırlardı. Mehmet Ağa o kadar çok işçi alırdı ki, diğer tarla sahipleri onca işi kendileri yapardı. Ama Mehmet Ağa bu kadar işçi almaya mecburdu. Tarlaları çok büyüktü ve ekinlerin zamanında ekilebilmesi ve zamanında biçilebilmesi için ancak bu kadar işçi çalışmalıydı.

   Irgat Ali yıllarca Mehmet Ağanın tarlasında çalışmaya devam etti. Bu süre zarfında ise oğlu İsmail büyüdü, serpildi, genç bir delikanlı oldu. Babası onunda tarlada çalışmasını istedi. Böylece alacakları para iki katına çıkacaktı. Belki de birkaç yıl sonra tarla sahibi olma hayallerini yerine getirebileceklerdi.

   Ali ve oğlu İsmail o bahardan önce Mehmet ağaya iş almak için gittiler. Mehmet ağanın iki katlı evinin büyük bahçesine girebilmek için kapıyı itti Ali. Etrafı düzgünce biçilip şekillendirilmiş çalıların arasındaki taş yolun üzerinden yürüyerek evin işlemeli tahtadan olan kapısını çaldılar. Mehmet Ağanın hanımı açmıştı kapıyı. Kadınla merhabalaştıktan sonra Mehmet Ağanın yanına gitmek için izin istediler. Mehmet Ağa şöminenin önündeki sallanan sandalyesinde oturmuş tütünü içip keyif çatıyordu. Bu sırada Ali ve İsmail odadan içeri girdiler. Ali önden girmişti. Bu yüzden İsmail pek bir şey göremedi ilk önce. Babası yana çekilip ellerini önüne bağlayınca İsmail Mehmet Ağayla göz göze geldi. İşte o anda hiç yaşamadığı ve anlam veremediği bir nefret başladı içinde. Nedenini bilmiyordu ama Mehmet Ağaya karşı büyük bir nefret hissediyordu içinde. Tüm bu duygularını bastırarak bulunduğu ana odaklandı. Babası ve Mehmet Ağa birbirlerine hâl hatır sorup biraz hoş beş ettiler. Sonra babası konuya girdi. “Ağam gelişimin nedeni belli… İş almaya geldim. Bu benim oğlum. O da bu sene çalışmak istiyor.” Dedi Ali. Mehmet Ağa çocuğu iyice süzdü. “İyi yetişmiş çocuk. Huyları da iyi yetişti mi bari” dedi Mehmet Ağa. İsmail nefreti onun her söylediğinden, her yaptığından sonra artıyordu. Artık dayanılmaz bir dereceye ulaşmıştı. Kendini zorla tutuyordu bir şey yapmamak için. Babası “Övünmek gibi olmasın ama oğlum dünyanın en iyi insanlarındandır.” Dedi. Mehmet Ağa güldü ve “Umarım öyledir.” Dedi. Böylelikle işi aldılar. İş günü bir hafta sonraydı. İsmail ise nefretini bastıramıyordu.

   Öyle böyle bir hafta geçti. Ali ve İsmail çalışmak için hazırlanıp tarlaya doğru yola çıktılar. Tarla evlerine çok uzak olduğundan gidilmesi baya zaman alacaktı. Ellerindeki kürekler bir zaman sonra yorucu bir ağırlık vermeye başlamıştı. Ama ekmek parasıydı işte. Mecburen yapacaklardı. İsmail bir haftadan beri düşünmekten bıkmış olduğu nefreti daha bir yoğun hissediyordu şimdi. Yine sordu kendine “Bu adamdan neden bu kadar nefret ediyorum.” Cevap alamadı yine kendinden. Herhangi bir nedeni yoktu ama ona beslediği nefret o kadar büyüktü ki. İsmail düşünceler içerisinde kaybolmuşken tarlaya varmışlardı. Mehmet Ağa onları bekliyordu. Ali Mehmet Ağanın yanına gitti. İsmail de peşinden… “Niye geç kaldınız?”  dedi ağa. “Ağam evimiz uzak.” Dedi Ali yalvarırcasına. “Ben anlamam Ali. Bundan sonra daha erken çıkacaksın evden.” Dedi. “Tamam ağam erken çıkacağım.” Dedi Ali. İsmail Mehmet ağanın bu sözleri söyleyerek çok büyük hata yaptığını anlamıştı. Ama Mehmet ağa bunun farkında değildi.

   Mehmet Ağa onlara çalışacakları yerleri gösterdikten sonra tarladan ayrıldı. Onun yerine kahyası duruyordu tarlada. İşçiler harıl harıl çalışıp ekinleri ekiyorlardı. Ekim işi biçimden kolaydı ancak ektikten sonra ekinlerin bakımlarını yapmak gerekiyordu.
   
    Gün sonunda tarlanın yarısından çoğu ekilmişti. İsmail haşat olmuştu. Ali alışkındı ama o da yorgundu. Gidecekleri o uzun yolu düşünmek bile istemiyorlardı. Kahyaya gidip herkes gibi bahşişlerini aldılar. İsmail ilk bahşişinin sevincini yaşıyordu. Bahşişlerini aldıktan sonra evlerinin yolunu tuttular. Çok uzun bir yolculuktan sonra evlerine vardılar. İsmail yemekten sonra hemen yatağına devrildi ve uyudu.
   

    Sabah yine erkenden kalktılar. Hazırlanıp tarlaya gittiler ama bu sefer onları kötü bir sürpriz bekliyordu. Yine geç kalmışlardı. Korkuyla Mehmet Ağanın yanına gittiler. “Yine geç kaldınız” diyordu Mehmet Ağa. Ali sadece “Affet Ağam” diyebildi. Ağa düşündü biraz, sonra “Biçime kadar çalışmayacaksınız” dedi. Ekinler ekildikten sonra işçi ihtiyacı azalırdı. Bu yüzden Mehmet Ağa bazı işçileri ekin ekildikten sonra işten çıkarırdı. “Etme ağam” dedi Ali ağlamaklı bir sesle. Mehmet Ağa “Kusura bakma. Biçimde yeniden gelirsin” deyip kahyasının yanına doğru yöneldi. Ali yere kapandı. Şimdi ne yapacaklardı. Belki başka tarla sahiplerinin yanında çalışabilirlerdi ancak onlar bu kadar para vermezdi. Bu arada asıl önemli olan bu değildi ama. İsmail’in nefreti iyice büyümüştü. Sinirden delirecekti artık. Hışımla Mehmet Ağanın yanına gitti. Ağayı kolundan tutup kendine doğru çevirdi. “Ağa bizi işe al.” Dedi. Ağa güldü ve “Pekte cesurmuşsun ama şansınızı kaybettiniz.” Dedi. İsmail’in kafasında şimşekler çaktı ve bir anda elindeki küreği Mehmet Ağanın başına doğru salladı. Mehmet ağa yere devrildi. Başında kanlar akıyordu. Tarlaya bir anda panik hakim oldu. Herkes yerde yatan, Yüzü kana boyanmış hala kafasından kanlar boşalan Mehmet Ağaya doğru koştu. Ve Sonra…

    Mehmet Ağa öldü.

    İsmail idam edildi.
   

    İsmail ve Mehmet ağanın mezarları yan yana yapıldı. İki mezara da birer ağaç tohumu ekildi. Çok öncesinden nefretin tohumlarının ekildiği gibi nedensiz… Yıllar sonra iki ağaç da meyve verdi. İki meyve de yenilmeyecek kadar acıydı. Meyvelerden birinin adına nefret dediler. Diğerine kibir… İkisi de zehirli, ikisi de ölümcül… Ancak nefret sebepsiz yere olabilir miydi? Ya da ilk görüşte bir kişiden nefret edilebilir mi? Hikaye böyle bitiyor mu? Bunlardan sadece birine cevap verebilirim : “Hayır, hikaye burada bitmiyor.”

 
Neden ki bu anlamsız yaradılış,
Yok olacaksa bir gün her yaratılmış?

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Ynt: İlk Bakışta Nefret
« Yanıtla #1 : 26 Eylül 2010, 13:55:09 »
Vaaayy! Sonunda böyle bir şey çıkacağını hiç beklemiyordum. Başta klasik geldi ama bitirdikten sonra çok beğendim. Tebrikler. :)

Yalnız şu cümlende bir tuhaflık var sanki;
"İsmail’in haşatı çıkmıştı."
Öyle bir deyim var mı?

Çevrimdışı Gedwesverdar

  • **
  • 189
  • Rom: 5
  • Bestrafe Mich
    • Profili Görüntüle
Ynt: İlk Bakışta Nefret
« Yanıtla #2 : 26 Eylül 2010, 13:58:56 »
Benim buralarda çok kullanılır. Yazıyı birazda günlük dile çevirmek için kullandım. Daha samimi olsun diye... Ama daha acemi bile değilim. Yanlışım varsa kusuruma bakmayın.
Neden ki bu anlamsız yaradılış,
Yok olacaksa bir gün her yaratılmış?

Çevrimdışı Alorka Greenleaf

  • ***
  • 603
  • Rom: 6
  • End of the Ergenism
    • Profili Görüntüle
    • f
Ynt: İlk Bakışta Nefret
« Yanıtla #3 : 26 Eylül 2010, 14:06:58 »
Yanlış anlama. Belki de ben bilmiyorumdur. Öneri olsun diye söylemiştim.

Çevrimdışı Gedwesverdar

  • **
  • 189
  • Rom: 5
  • Bestrafe Mich
    • Profili Görüntüle
Ynt: İlk Bakışta Nefret
« Yanıtla #4 : 26 Eylül 2010, 14:08:08 »
Yok yanlış anlamadım. Yanlışlarım olabilir dedim. Saol önerin için.
Neden ki bu anlamsız yaradılış,
Yok olacaksa bir gün her yaratılmış?