Öncelikle bu kitabı bana özendirip son sipariş listeme almama sebep olan Fırtınakıran'a teşekkür ederim, onun da dediği gibi özentiyim, iyi ki böyleyim

. Teşekkür ederim, çünkü kitabı gerçekten beğendim. Genelinde beni sıkacak hiçbir kısım bulamadım diyebilirim.
Kitabın en çok beğendiğim yanı, benden önce de söylenildiği gibi konu bu kadar klişeyi kullanma imkanını vermişken Wells' in daha sofistike tarafı seçip zaman yolcusu olmanın ve yolculuğun beraberinde getirdiği maceraları anlatmak yerine "bugünün rüzgar eken toplumunu ileride nasıl bir fırtına bekliyor?" u irdelemesi oldu.
Bu açıdan bakıldığında kitabın bir bilim kurgu eseri olduğunu söylemek distopya olduğunu söylemekten daha zor geliyor bana. Bir olağanüstülük, bir gelecek hissi yaşatmadığından değil, kitabın zaman makinesini bir araç olarak kullanmış olmasından ötürü söylüyorum bunu.
Zaten Uzay-Zaman sıçramalarını, "Morlock"ları ve "Eloi"leri saymazsak bilim kurgusal öğeleri yok denecek kadar az kitapta.
Belki de gerçekte bu kitabı hayata geçirerek yapmak istediği şeyin başka olduğu fikrini getiriyor akıllara. Bu sebepten itiraf edeyim aslında yolculuğun "nasıl" ı değil de, "neden" i daha çok ilgimi çekti benim. Zaman makinesinden bahsetmek yerine Eloilerden, çiçeklerinden, giysilerinden ve yaşama biçimlerinden bahsetmesi "nasıl" probleminin etrafından dolaşmak için değil bana soracak olursanız. Wells gibi bir yazar uzun uzadıya, kendi içinde tutarlı bir zaman yolculuğu modeli de geliştirebilirdi ama bunu seçmedi. Sebebini biraz açacak olursak;
Bu sadece bir Bilimkurgu değildir, aynı zamanda sosyolojiye giriştir, felsefi derinliği vardır. ...
demişti Baal, Vakıf Serisi için, hatırlayanlar vardır. Bunu söylemesine sebep olan şeyi doğru tahmin ettiğimi farz ederek diyebilirim ki Aurora gezegeni nasıl modern Avrupa'ya bir eleştiri, bakın bu kadar bireycilik ve kurumsalcılığın sonu insanın hermafrodit termik santrallere dönüşmesidir gibi bir işaret vermişse, Wells de vahşi kapitalizmin sonunda sömürücüyü yaşamsal farkındalıktan tamamen ayırıp mutlak bir sarhoşluğa, sömürüleni de farkındalığın ve intikamın doruğuna, yani hayvana inkılab ettireceği yönünde bir uyarıda bulunuyor sanki. Bu yüzden bu yoruma katılıp, aynının zaman makinesi kitabı için de geçerli olduğunu düşünürüm. Asimov klasik avrupa düşüncesi karşısında ne kadar Amerikalı idiyse Wells de Adam Smith sonrası batıya karşı o kadar sosyalist kalıyor bu açıdan bakıldığında.
Kitabın içeriğinin bu yönden bakıldığında yeterince sert olduğu görüşündeyim. Kitabı yumuşak yapan konunun kendisi değildi bir bakıma, Zaman Yolcusunun bütün bu garabete karşı uzun bir süre takındığı kibar ve objektif tavır bu hale getiriyor kitabı aslında. Ne de olsa alelade bir maceracı değil bir bilimadamı gözüyle inceliyor geleceği kitap. Zaten hikayenin protagonistin ağzından anlatılması bu hissiyatın kitabın bütününe etkimesine neden olmuş diyebiliriz.
Bu halim selim tavrı Wells'in dünya görüşüyle ilişkilendirmenin doğru olacağı görüşündeyim. Zira kendisi iki ayrı dünya savaşı yaşamış, Nazileri, Mussolini'yi, Churchill'i ve Siyonistleri görmüş biri olmasına karşın bütün o siyasi dalgalanmalara karşı tutumunu kendisinin fikri olgunluğuna delalet eder sanıyorum. Onaylamasa da nefreti körüklemeyen karakteri, Morlocklardan tiksinirken bile bir yüzleşme sorumluluğu duyan Zaman Yolcusuna da yansımış gibi. Ne kadar iğrense de, olumlulamasa da, varlıklarını anlıyor ve tarih sahnesinde bir yere koyuyor.
Bu arada
Zamanına göre fazla kaçabilecek bir konuyu, böylece anlatmış.
Cümlesini eğer doğru anladıysam katılmadığımı belirtmek isterim, çünkü eğer burada söz edilen devamından endişe duyulan toplumsal gidişat ise Das Kapital 1867' de yazılmıştı. Adam Smith öleli 100 sene olmuş, 1895 in üzerinden çok uzun bir süre geçmeden Mein Kampf yazılacaktır. Yani sosyopolitik ortam çok daha fazlasını görmüştür, görecektir.
Yok bilim kurgu açısından bakılıyor ise Zaman Makinesi kitabının zamanda yolculuğu anlatan ilk kitap olmadığı bilinmelidir. Uzay-Zamanın bölünemezliği ilkesinin de yaklaşık 100 senelik bir geçmişinin olduğunu unutmayalım, kıtabın basıldığı dönemi baz alırsak. Ama Zamanda yolculuk yapacak bir makinenin daha önce kurgulandığını ben de duymadım görmedim. Bu açıdan bakıldığında
Benim tahminim, teorilerin ortaya atıldığı, bilim çevrelerinin konuyu sıklıkla dile getirdiği bir dönemde aklına gelen şeyleri toparlamış.
Ben de tahminde bulunup bu görüşe katılmamayı tercih ettiğimi söyleyecektim, sonra tahminin yeterli olmayacağını düşünüp vikipediye kısaca bir gözatmaya karar verdim. Yazımda kullandığım referansların bir kısmı bu kaynaktan alınmadır. Kendi tahminime gelince, kitabın ilk sayfasında yer alan bir ibare dikkatimi çekmişti fazlasıyla, sizinkileri de çekmiştir sanıyorum :
"Beni dikkatle dinlemelisiniz. Neredeyse tüm evrende kabul görmüş olan bir iki fikri yalanlamak zorunda kalacağım. Örneğin size okulda öğretmiş oldukları geometri, tamamen bir yanlış kavrama üzerine kuruludur."
Buradan sonra Öklidyen geometrinin eksiklerinden ve 0 kalınlıktaki bir çizginin imkansızlığından da bahsediyor. Dikkatinizi çekerim, rölativite teorisine ilk referansın verilmesine daha 11 sene var. Dikkatinizi çekerim çünkü Einstein ın yayınlayacağı 1920 tarihli Rölativite Teorisi adlı yapıtın varolmasına 25 sene var ki o yapıt "I.Physical Meaning of Geometrical Propositions" adlı başlığın hemen altında Öklidyen Geometri ile uğraşmaya ve yıkılmaz sanılanların altını kazmaya başlamıştı. İlk cümlesinde.
Bunlar sanırım Wells in sanılandan fazlasını ürettiğini biraz olsun anlatır. Son olarak Wells in bir çok eserinin bilim kurguyla uzaktan yakından alakası olmadığını, Atatürk'ün milliyetçilik sistemini etkileyecek derecede evrensel bir fikir adamı olduğunu belirtmek isterim.