Merakla Beklenen “Hınç” Raflarda

hinc top

Nihayet aylardır merakla beklediğimiz K. J. Parker imzalı Mühendislik Üçlemesi’nin ilk kitabı “HınçApril Yayıncılık etiketiyle raflardaki yerini aldı.

Peki nedir seriyi bu kadar çok beklememizin sebebi? Sağlam kurgusu, yurt dışında okurların gösterdiği ilgi, yazarın ödüllü olması ve elbette aylar öncesinden çıkan tanıtım metinlerinin ilgi çekici oluşu bunlardan birkaçı.

Dilerseniz gelin, kitabın ayrıntılarına göz atalım.

Hayali bir kıtada, dünya tarihinin Ortaçağ koşullarına ve teknolojisine sahip bir dönemde geçiyor öykü. Kıtada birbirinden bağımsız birkaç dukalık ve bir de cumhuriyet var.

Bunlardan Eremia, tamamen feodal yapıya sahip. Kent-devletin dükü, tüm sosyal yapılanmanın yönetiminden sorumlu ve aristokratik bir hiyerarşi geçerli. Halk fakir ama tarıma dayalı toplumun içinde fazla sıkıntı çekmeden yaşıyor. Eremia’nın en önemli özelliği, dağlık bölgede kurulmuş olan başkentinin çok iyi tahkim edilmiş, yüksek surlarla çevrilmiş olması.

İkinci kent-devlet olan Vadani ise tüm gelirlerini topraklarındaki zengin gümüş madenlerine bağlamış halde yaşıyor ve başka özelliği yok. Bu iki dukalık, neden ve ne zaman başladığı bilinmeyen bir düşmanlık nedeniyle yüzyıllardır savaş halindeyken yakın zamanda barış yapılmış.

Asıl önemli ve baskın unsur, kıtanın güneyinde yaşayan ve dört yüzyıl kadar önce birden ortaya çıkan Mezentia. Bu bir cumhuriyet ve her şeyini diğerlerinden çok daha ileri olan teknolojisiyle imalat yöntemlerine endekslemiş. Her türlü imalatta kullanılan şartnameler var ve bunların temelini oluşturan ana şartname, Cumhuriyet’in anayasası niteliğinde. Toplum çok katı bir loncalar sistemine bölünmüş, bu loncalar siyasi yapıya da hâkim olmuş. Ülkenin ordusu yok ama tüm kıtada ticareti yönlendirdiği için gerek duyulduğunda Eski Ülke tabir edilen, Mezentinlerin geldiği yer olan başka bir kıtadan paralı asker orduları getirebiliyor. Ülkede Şartname’nin öngördüğü standartları -iyileştirmek adına da olsa- değiştirerek imalat yapmak, tek cezası ölüm olan bir suç.

Künye bilgileri için tıklayınız.
Künye bilgileri için tıklayınız.

Dördüncü uygarlık tipiyse, kıtanın güneyini bir kuşak gibi çevreleyen aşılmaz çöllerin ötesinde yaşayan ve çok sayıda kabileden oluşan Cure Hardy. Bu insanlar göçebe ama diğerlerinin düşündüğü gibi vahşi değil ve sayıları yüz binlerle ifade edilebilecek kadar fazla. Hem Cumhuriyet ile hem de dukalıklarla ticari ve diplomatik ilişkileri var.

Bu genel ortamda bir gün Mezentia’da bir mühendis, çok sevdiği kızına evindeki atölyesinde mekanik oyuncak yaparken standartların dışına çıkıyor. Birileri ihbar edince adam tutuklanıp yargılanıyor, ölüme mahkûm ediliyor. Tam idam edileceği gün kaçarak kent dışına çıkıyor, sonrasında da tesadüfen rastladığı Eremia ordusuna iltica ediyor. Götürüldüğü dukalıkta varlığını sürdürmek ve Mezentia’dan intikamını almak için Akrep adı verilen bir silahın prototipini yapıp aldığı parasal destekle seri imalata geçiyor. Bu silah ortaçağ ballistasına benziyor ama bir metre uzunluğundaki çelik milleri mekanik kurma sistemi sayesinde çok uzağa, çok güçlü şekilde ayabiliyor.

İltica olayının sonunun nereye varacağını tahmin eden Mezentia da hemen bir ordu kiralayarak Eremia’ya sefer açıyor. Ancak dukalık hem doğal engellerle çok iyi tahkim edilmiş, hem de (teknolojik açıdan henüz mükemmel sayılmasa bile) Akrep’e sahip.

Durumu iyice içinden çıkılmaz hale getiren başka bir noktaysa, gönül ilişkileriyle ilgili. Artık Eremi Düşesi olan genç bir kadın, çocukluğunda kısa bir barış dönemi sırasında rehine olarak gönderildiği Vadani’nin prensiyle tanışmış ve iki genç birbirinden hoşlanmış. Belirgin bir aşk ilişkisi olmasa da arada gizli mektuplar gidip geliyor ve Eremi Düşesi eşini sürekli olarak Vadani’den yardım istemeye yöneltirken, gayet incelikli bir şekilde yazdığı mektuplarla da Vadani Dükü’nü eski düşmanına destek vermeye ve Cumhuriyet’e cephe almaya kışkırtıyor.

Sonunda da Mezentin mühendisin çevirdiği dolaplarla sürekli ön planda olduğu ve olayların gidişatını etkilediği bir savaş kopuyor.

Kitapta hayali bir orta çağ dünyasının koşulları çok iyi işlenip kurgulanmış. Gayet özgün kurum, kuruluş ve karakter tiplemeleri var. Örneğin daima pahalı koyu kırmızı elbiseler giyen, mücevherler takan ve maiyetleriyle yanlarında çalıştırdıkları kişiler hariç tutulursa hep yalnız çalışan bir takım orta yaşlı kadınlar var. Bunlar ticareti idare eden gezgin tüccarlar ve her yerle alışverişe giriyor, yatırımlar yapıyor, hatta para karşılığı casuslukla bile uğraşıyor. Bu kadınlardan biri kendilerini tanımlarken, “Orta yaşlı, evlenmemiş ve çocuk yapmamış, aile bağları fazla kuvvetli olmayan bir kadın başka neye yarar ki?” türünden cümleler kullanıyor.

Mezentia kitapta ayrıntılarıyla anlatılan emperyalist yaklaşımlarıyla ABD’yi temsil ederken, Vadani kent-devleti toprakaltı zenginlikleri ve bunların doğurduğu uluslar arası dengeler ve gerginlikler açısından Ortadoğu’yu işaret ediyor. Güneyde neyle uğraştıkları ve uygarlıklarının ayrıntıları bilinmeyen Cure Hardy ise kalabalık nüfusu ve mesafeli duruşuyla sanki Çin, kırmızılı tüccar kadınlar da Hong Kong.

Kitap ilginç uygarlık anlatımları, av sahneleri, aristokratik imalarla dolu mektuplar, kanlı savaş sahneleriyle ilerliyor ve Eremilerin kuşatmayı tam kıracakken mühendisin ihaneti sonucunda yenilerek katliama uğramasıyla sona eriyor. İçinde dük ve düşesin de bulunduğu bir grup Eremi son anda yardıma gelen Vadani Dükü’ne sığınıp ülkeyi terk ediyor ve yeni dengeler doğuyor.

İkinci kitapta, Eremia’da kalan birkaç kahraman direniş gücü oluşturarak gerilla savaşına başlayacak, Cumhuriyet’in öfkesini üzerine çeken Vadani korunma çareleri arayacak, bir yerlerde barutun tesadüfen bulunması ve gizlice geliştirilmeye başlaması dengeleri bir kez daha değiştirecek.

Çevirisini Volkan Gürses’in, editörlüğünü ise Cihat Taşçıoğlu ve Nazlı Berivan Ak’ın beraber üstlendikleri kitabın tanıtım ve künye bilgileri için buraya tıklayabilirsiniz.

İyi okumalar!