May the 4th be with you

star wars ss“Bi gün yine hiç bişey okumuyorum…”

Lev Grossmanin de dediği gibi: “Narnia’da kimse kitap okumuyor.” Harry Potter’ın bile favori bir yazarı yoktur. Hatta Gandalf’ın bile okuduğu çoğu şey tek tek sayfalara, parşömenlere yazılmış kehanetlerdir. Fantastik kahramanlar okumayı pek sevmiyorlar herhalde ama genelde okuyabildiklerini anlarsınız.

Bilimkurgulara baktığımızda durum daha iyi aslında. Star Trek ya da Battlestar Galactica’da bu biraz daha iyimser. Elle yaratılmış bu evrenlerin içindeki insanların kendi romanları, şairleri, şiirleri vardır. En azından iki evrenin de haber ajansları var. Okuryazarlığın yayılmasındaki en önemli etken, gazete. Star Wars’a gelirsek…

Star Wars filmlerine baktığımızda herhangi bir haber merkezi görülmüyor. Etrafta, özellikle Senato’da bir sürü kamera olduğunu görürüz ancak bu kameraların ne iş yaptıkları pek belli değil. Bunlar bir de Anakin’in minik jediları katlettiğini kaydeden kameralar hani. Bu teori, Amidala’nın Phantom Menace’de Senato’yu istila konusunda nasıl ikna etmeye çalıştığına baktığımızda daha da güçleniyor. Kadının elinde hiç fotoğraf yok, istila ve blokaj hakkında gösterebileceği bir gazete yazısı hiç yok. Hadi gördüğümüz kameraları güvenlik kamerası olarak kabul edelim. Bu yine de bir soruyu cevaplamıyor; neden etrafta gazeteci yok? Çünkü insanların birçoğu okuma yazma bilmiyor.

Owen Amca “Bocce” ve binary bilen bir droid aradığını söyler. Tamam, amcamızın bir çevirmene ve matematik bilen birine ihtiyacı var. Bu biraz eğitim almış birinin istediği bir şey gibi mi duruyor sizce? Luke orda burda birkaç şey okumuş olabilir ama filmlerde akıcı bir şekilde okuryazar olduğunu gösteren bir ibare yoktur. Görünüşe göre Star Wars evrenindeki her karakter sadece kendileri için bir şeyler yapması gereken makineleri nasıl kullanacaklarını öğrenmiş.

Kendi kültürümüzde bile resimli işaretler trafikteki, tuvaletteki, lokantadaki yazıların yerini almaya çoktan başladı. Death Star’da basılan butonların üstündeki işaretler yazı bile olmayabilir. Tuşların ne işe yaradığını gösteren simge olabilirler. Mesela “Işın at”, “Çöpü boşalt”, “Şu gezegeni füzele”. Zaten o kafadaki başlıklarla bir insan nasıl bir şey okuyabilir ki.

Attack of the Clones’da Obi-Wan’ın Jedi Kütüphanesi’ne gittiğini görüyoruz ama o da ne! Kütüphanede çok az okunacak şey, çok fazla görsel ve işitsel materyal var! Obi Wan gibi birinin yaptığı okuma sayısı bile çok çok az. Jediların okuyup yazabildiklerine inanabiliriz sanırım hadi ama genel olarak Star Wars evrenindeki her şey hologramlar, sesli iletişimler(aka com-link) üstüne kurulmuş. Kimse de demiyor ki oturup da iki cümle yazayım, mesaj atayım!

Toplum çok fonksiyonel bir cahilliğe adım atmış diyebiliriz. Robotlaşma okuma yazmayı yok etmiş bile denilebilir hatta. Evrende literatürün esamesi okunmadığından birçok karakter günlük haberlerini oral yoldan alıyor. Böylece her konu çok kolay bir şekilde çarpıtılabiliyor. Sen kalk koca Senato’ya “Jedi beni öldürmeye çalışt,” de, biri de çıkıp “Yok yav, yapmaz öyle şey,” demesin, hemen inansın hikayene.

Eğer şimdiki halimizle Star Wars evreninde yaşıyor olsaydık sıkıntıdan patlardık herhalde. Özetle Star Wars evreninin çok gelişmiş bir Orta Çağ’dan farkı yok sayın okur.

Jedilar barışın koruyuculuğunu yapmak yerine gittikleri yerlerde 7’den 70’e her kitleye okuma yazma öğretseler evreni daha iyi bir yer haline getirmede büyük bir iş başarmış olurlardı bence. Elinizdeki blaster ya da ışın kılıcı olsun, güzel bir kitabın yerini kesinlikle tutamaz.

Sonunda heyecanla bana laf atmak için yazımı sonuna kadar okuyup cümlelerini hazırlayanlara; bu yazı sadece filmleri konu almakta olup zaten kısa süre önce yok sayılan genişletilmiş evren ile alakası hiç mi hiç yoktur. Esasında Ryan Britt tarafından yazılan daha uzunca bir yazının özeti denebilir.

Hepinizin Star Wars Günü’nü kutlarım. Güç hiçbirinizi yalnız bırakmasın efendim!