Daily Planet – 22.04.2015 (#5)

daily planet

Bir kez daha merhaba çizgi roman dostları!

Geçen hafta işlerimin yoğunluğundan dolayı çok az çizgi roman okuyabildim ve ne yazık ki yazmaya fırsatım olmadı. Ancak bu hafta bir tanesi hariç harika çizgi romanlar ile geldim sizlere. En azından birini seveceğinize adım gibi eminim! Deneyin, sevmezseniz bu ayki maaşımı yatırmasınlar canım!

Öncelikle bekleyenler merak ediyordur, hani Türkçeler, diye. Cevap sizi hoşnut eder mi, birkaç gün daha bekleyeceğiniz için, bilmem ancak Türkçe çevirilerin her biri yazdıkça uzadığı için kısa birer yorumdan ziyade kocaman bir inceleme oldular! Anlatılacak o kadar çok var ki… O yüzden onları burada kaybolmaması için en çok beklenene göre sırayla bu hafta içinden başlayarak yayına sokacağım. Daha önce de birkaç kez sorulduğu için Masallar ilk yayınlanacak olan Türkçe çeviri olacak. Sonrasında ise Avengers filminin de gelişi ve sonraki film Civil War yaklaştığı için Marvel’ın yıllardır en iyi hikayesi kabul edilen İç Savaş cildi hakkında uzunca konuşacağım. Araya öncesinde ve sonrasında neler okunabilirleri de sıkıştıracağım. Daha sonrasında ise Wasteland adlı kıyamet sonrası senaryoları sevenlerin(anladın sen onu yaşlı kurt!) aşık olabileceği bir seri incelemesi yayınlanmış olacak. Bu üçü şu anda neredeyse hazır bulunmakta. Zevkle okumanız dileğiyle!

* * *

[stextbox id=”black”]CONVERGENCE #1

Convergence (2015) 001-000Convergence için nelere katlanmadık değil mi? Peki değdi mi sevgili okur? Maalesef emin değilim. New 52 öncesi karakterleri göreceğimiz için heyecanlıydım. Futures End’in sonlarına doğru Convergence’ın ne olacağı belli olsa da yine de umudumu kırmadım ama lanet olsun sana!

Tamam çok ezdim, esasen o kadar da kötü değil lakin burda DC’nin uzun süreli planlamasından bahsediyoruz. O kadar uğraş didin, tamamen yeni bir şey çıkarmaya çalış, sürekli reklamını yaparak insanları delirt sonra da ortaya ortalama bir iş çıksın.

İyi yanlarıyla başlarsak, karakterlerin geçmiş versiyonlarını tekrar görmek heyecan verici. Şimdilik Injustice ile başlayıp Earth 2’ye geçse de önümüzde zaman uzun. Yaratıcılara göre önümüzde tahmin bile edemeyeceğimiz şeyler var. Şimdiye kadar çıkmış her karakter için bir bölüm yaparlarsa elbette hikaye saçma sapan bir yere gider. Bu yüzden çoğunu sadece kısa süreliğine, birkaç sayfa göreceğiz. Bu bence mantıklı bir adım. Eternal’daki en büyük sorunlardan biri gerekli gereksiz her karaktere boş sayfa ayırmalarıydı. Çizimler, özellikle bazı önemli sahneler ellerin ustalığını gösteriyor. Peki böyle bir potansiyelin içine nasıl edilir?

Gelelim zurnanın zırt dediği yere. Üstüne bu kadar seri sonlandırılıp reklam yapılmış bir olaya göre oldukça saplama başlıyor Convergence. Bir kere Earth 2’ye odaklanarak başlamak baştan okur kaybetmek demek. Aşırı sevilen, bağlanılan karakterler değil. Sevebilmemiz için de ekstra bir şey yapılmamış. Bu karakterlerin yanında eventleri bir cümlede söyleyen bir Telos koymuşlar ki evlere şenlik. Sebebi neydi ki? Ciddi olması gereken bir olay örgüsünde ciddiyetle söylenip güldürdü açıkçası. Farklı karakterleri göreceğiz dedik, bu evrenlerin çatışmasından dolayı. Ancak bu olay da oldukça havada kalmış ve hızlıca geçiliyor. “3 diyince kapışıyoruz arkadaşlar tamam mı?”

Sonuç olarak ilk Convergence sayılarını okuyup yan hikayelerden biri olan The Question’ı sürekli olarak takip etmenizi öneriyorum. Zira orijinal hikayeden çok daha başarılı ve daha da iyi olma potansiyeli yüksek.

Puanım: 5/10

* * *

[stextbox id=”black”]HOWARD THE DUCK #1

Howard The Duck (2015-) 001-000Howard ile tanışın. Kendisi kılsız maymunların kısılı kalmış, dedektiflik yaparak yaşamaya çalışıyor. Adresini biliyorsunuz. (Eğer Dişi Hulk’ı geçmişseniz büroyu geçmişsiniz demektir. SAKIN Dişi Hulk ile konuşmayın.)

Howard the Duck abartısız okuduğum en absürd, en komik, en güzel çizgi romanlardan biri. Yazar Chip Zdarsky ve çizer Joe Quinones’un birleşiminden ortaya böylesine sürrealist bir iş çıkması zaten kaçınılmazdı.

Howard kendi isteği dışında dünyamıza gelmiş biri ve bu dünyayı anlama ya da burada yaşama üstüne en ufak bir istek bile duymuyor. Bu düşüncesi yüzünden en kötü durumlarda bile soğukkanlıkla (!) hareket edebiliyor. Bu dünyaya karşı isteksizliği onu ilginç olaylara sürüklüyor. İlk hikayemiz Black Cat’in çaldığı bir kolyeyi geri getirmesi için Howard’ı tutan bir adamla başlıyor.

Size bu hikaye ilgili ne dersem okuma zevkinizi belki baltalamayacak lakin biraz da olsun azaltacak. Böylesine şahane bir eser için bu bile kötü. En kötü günlerinizi en iyi hale getirmek için Howard ayağınıza geldi! O yüzden çizgi romanları seviyor ya da sevmiyor olun, bunu mutlaka ama mutlaka okuyun! Sayın İhsan Tatari, özellikle sana diyorum! Sıpaydi bu hallere düşecek adam mıydı?

“…uncle bennnn nooooo uncle ben i’m soryyyyyy uncle ben…”

Ha unutmadan, saat başına 60$ alıyor. Eğlenmezseniz para vermek zorunda değilsiniz canım…

Puanım: 10/10

* * *

[stextbox id=”black”]DESCENDER #2

Descender 002-000İlk bölümde ne görmüştük? Devasa Harvesterların istilası sonrası 4 milyar can yok olmuştu. Bu saldırı sonrası yapay zekalara karşı inanılmaz bir korku oluşmuş ve bu korku da bir robot soykırımına neden olmuştu. Bunun üstünden geçen 10 yılın ardından Dirishu-6n uydusunda Tim-21 adlı bir robot çocuk uyanmış ve etrafındaki herkesin öldüğünü görmüştü. Kendisi Harvester saldırısıdan beri robotların birer birer avlandığına küçük arkadaşı Bandit ile tanık oldu.

Bu yıllık süreçte Dr. Quon, Network’un yaratıcısı bu Harvesterların kim olduğunu, nereden, niye geldiklerini çözebilmiş değilken Tim-21’in Network’a bağlanması ve imzasında Harvester olarak görünmesi olaylar silsilesini başlatmıştı.

Descender #2’de Tim-21 ve Bandit’in ‘hayatları’ uğruna kaçışlarına tanık oluyoruz. Flashbackler ile geçmişini ve koloniyi de görüyoruz. Tim-21’in umutsuzca bir aile arayışı yer yer göz yaşartıcı olmakta.

Jeff Lemire hikaye anlatımı konusundaki başarısının inanılmaz olduğunu bir daha kanıtlıyor. Her geçen diyalog ile yerine oturan karakterler, hikayenin katlanışı, derinliği… Bu elementleri bir arada tutabilen çok fazla yazar yok maalesef. Elbette bunda Dustin Nguyen’in sanatsal çizimlerinin de payı büyük. Size sanki bir rüyadaymışsınız hissi uyandırıyor.

Puanım: 9/10

* * *

[stextbox id=”black”]DARTH VADER #4

Darth Vader 004-000aStar Wars filmleri ile ilgili 2 tane fragman yayınlanmışken bu haftayı Darth Vader’sız geçmek olmaz değil mi?

Hah filmlerden bahsettik, onlar ile girsem bu bölüme harika olacak. Geonosis gezegenini hatırlıyorsunuz değil mi? Darth Vader’ın yolu ölüm yıldızını patlatan kişiyi araması sırasında bu gezegene düşüyor. Eski anıları da canlanıyor tabi! Darth Vader’ın içinde bir şeylerin hala ölmediğini görmek için çok güzel yansıtılmış bir sahne bulunuyor bu bölümde. Bu seriyi sevmemin diğer bir yanı da böyle olaylar. Şu ana kadar hep Darth Vader’ın karanlık tarafını gördük. Peki ya aydınlık tarafı? Karanlığın içinde olduğu kadar aydınlığın da içindeydi.

Karakter seçimleri bu noktada oldukça başarılı olmuş. Darth Vader espritüel biri değil elbette. Sadece onun üzerinden giden bir hikayenin oldukça karamsar ve dramatik olmasını bekleriz. Ancak bu hikaye yan karakterler tarafından oldukça eğlenceli hale getirilmiş. Triple Zero ve Aphra’dan trajikomik olaylar göreceğimizi beklemek yanlış bir düşünce olmaz.

Vader’ın aydınlık tarafını da gösteriyorlar dedim ancak bu bölümde karanlık tarafı ağır basıyor. Aphra’yı ele alalım. Vader’ın kendisini er ya da geç öldüreceğinden emin. Vader da bunu burnuna sokmaktan çekinmiyor. Vader’dan böyle bir şey beklemek çok da mantıksız bir şey değil elbette.

Black Krrsantan da bu bölümde geri dönüyor. Chewy kadar olmasa da yeni bir wookie görmek güzel! Görevinde başarılı olsa da öğrendiği şeyler Vader’ı hiç mi hiç mutlu etmeyecek cinsten. Vader için savaş çok yakın.

Puanım: 9/10

* * *

[stextbox id=”black”]SAVIOR #1

‘Kendinize basit bir şekilde şunu sorun: ‘Eğer TANRI birdenbire önümde beliriverseydi ancak şimdiye kadar onun hakkında anlatılan her şeyden farklı olsaydı, nasıl tepki verirdim buna?’’

Savior 001-000Bu şekilde duyurulmuştu Savior. Bir şans vermemi sağlayan şey de bu ilginç ve bir o kadar da düşündürücü sorusuydu. Dindar bir insan olduğum söylenemez ancak inanç kavramı her zaman ilgimi çekmiştir. İnanç ve tanrı hakkında söylenecek çok fazla söz var. Herkesin ortak noktası diyebiliriz belki de.

Geçmişi, hatırası, ev diyecek bir yeri olmayan bir adam ortaya çıkar. Ancak aciz gibi görünen bu adamın kutsal kitaplardakine benzer güçleri vardır. Doğal olarak bazı insanlar bu adamı İsa olarak görseler de bazıları da onun çok tehlikeli biri olduğunu söyleyip hapsedilmesi ya da öldürülmesi gerektiğine inanmaktadır. Yani baktığımızda bu adamın ortaya çıkışı hem nimet hem de lanet olarak görülmektedir.

Hikaye basit gibi görünse de inanılmaz çizimler ile işlenişi, olayı sürükleyici ve merak uyandırıcı kılmakta. Yazar koltuğunu Todd McFarlane ile Brian Holguin paylaşıyor. Hikaye şimdilik heyecanı had safhada tutuyor ancak benim değinmek istediğim asıl nokta çizimler! Clayton Crain bazılarına karışık gelse de bir hikayeyi en iyi şekilde yansıtacak ve kendimizi hikayenin geçtiği yere hiç zorlanmadan sokacak bir stil kullanmış. Konuşma karelerini küçük ve dinamik tutmuş çizer ancak bu karelerin dışına asıl olayı çok daha büyük bir ölçekte yansıtmış. Bu karakterlere farklı bir bakış açısıyla bakmanıza olanak sunmuş. Örnek vermem gerekirse, bir uçak kazası sahnesi en mantıklı örnek olabilir. Çizimler o kadar realistik ki arabanın içinde, dışında izlerken oradaki her insanın duygularına eşlik ediyorsunuz. Panel açıları da oldukça başarılı. Konuşma panelleri küçük demiştim ancak çizer o panellere neler sığdırmamış ki. Odak noktalarını doğru ayarlayarak inanılmaz detaylı bir iş çıkarmış. Birçok sayfaya sadece bakarak kendinizi orada hissetmemeniz, gördüğünüz karakter ile empati kuramamanız için hiçbir neden bulamazsınız.

Puanım: 9/10

Haftaya yeni çıkmışlardan ziyade biraz eskilere bakalım. Sürpriz hikayeler ile görüşmek üzere!