Birkaç hafta önce Toronto’nun batısında The Lockhart adında “Harry Potter” temalı bir bar açıldı!
Barın sahiplerinden Matt Rocks, oldukça sıradan bir olduğunu söylese de, görünen köy kılavuz istemiyor ne yazık ki. Bu bar, baştan aşağı Harry Potter kokuyor. Serinin fanatik hayranı olup da, yıllardır Hogwarts hayalleri kuran biz Muggle’lar, böyle bir mekanın varlığını da elbette hayranlıkla karşılamaktayız.
“Kitaplarda yer alan fikirlerden yola çıkarak, sevdiğimiz diğer başka şeyler ile bir dekor oluşturduk,” diyor Matt Rocks ve ekliyor: “Burada benim gibi Harry Potter hayranları için çok özel şeyler var.”
Barın raflarında yer alan tüm kitaplar Harry Potter serisinin efsanevi yazarı J.K. Rowling’e ait. Menülerde kokteyller yerine “iksirler” var. Duvarlardaki Patronuslar ise, ziyaretçilere serideki karakterleri hatırlatma görevi üstleniyorlar. Barın her bir noktasındaki Harry Potter göndermeleri, serinin hayranlarının yüzünde gülücükler açmasına sebebiyet veriyor.
Barın güzellikleri bunlarla da sınırlı değil! Mekan sahiplerinden Poura Fakhraei’in simya ve iksir bilimlerinden ilhamla elde ettiği değişik içecekler de yine Rowling’in yarattığı evrene saygı duruşu niteliğinde.
Çok sayıda Harry Potter kuklası, çeşitli iksirlerden oluşan kocaman bir duvar ve bunların yanı sıra, içeride bir yerlerde gizli bir “Ölüm Yadigarları” sembolü de bulunuyor The Lockhart adlı bu barda.
Barın, tıpkı adını aldığı Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeni Gilderoy Lockhart gibi ününün epey yayıldığını söylüyor sahipleri. Özellikle ilk açıldığı günlerde Harry Potter hayranları başta olmak üzere, yerli halkın akınına uğradığını belirtmekte yarar var.
Poura Fakhraei ve Matt Rocks ikilisinin akıllarında barın geleceğine dair daha nice güzel plan yatmakta. Yeni yemek menüleri, ayda bir düzenlenmesi planlanan Harry Potter bilgi yarışmaları ve büyükçe bir cadılar bayramı partisi de olacak ilerleyen zamanlarda. Fakat tüm bu yeniliklere serinin meşhur içeceği “kaymak birası” telif haklarından dolayı ne yazık ki eklenemeyecek. Umarız Rowling bu duruma göz yumar ve The Lockhart dört dörtlük bir Harry Potter mekanı haline gelir.
Ne yalan söyleyelim, bizler epey kıskandık bu mekanı. O harika havayı kim solumak istemez? Darısı İstanbul’un başına diyelim o halde.
