Çiğdem Erkal İpek ile Röportaj

ZOWjlk

Başta, bu röportaj teklifimizi –ki bu konuda almış olduğunuz karara rağmen- kabul ettiğiniz için sonsuz teşekkürler. Sizinle böyle bir söyleşi yapmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. İsterseniz hemen sorulara geçelim…

  • İlk olarak kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Çok önemli çevirileri dilimize kazandırması haricinde “Çiğdem Erkal İpek” kısaca kimdir?

Müsaade ederseniz kendimden çok fazla söz etmek istemiyorum. Ama yine de kabalık etmemek adına kısaca İzmir’de yaşadığımı, sahaflık yaptığımı, evli olduğumu söyleyeyim. Biri evli, iki çocuğumuz var. Eşim müzisyen.

  • Günümüze kadar yazılmış olan en köklü fantastik – bilimkurgu kitaplarını çevirmiş biri olarak aralarındaki temel farklılıkları bize özetleyebilir misiniz?

Yazılmış olan her iki kitap birbirinden farklıdır. Temel farklılıkları sadece masalsı veya bilimkurgu romanlarla sınırlandırmak yanlış olur sanırım. Yazara ve zamana göre farklılıklar vardır. Örneğin her şey bir yana Tolkien ile Eddings farklı zamanlarda yaşadıkları için bir farklılıkları vardır. Tolkien bir dilbilimci olduğu için ve yazdığı esere Eddings’den daha çok inandığı için (ki bu tamamen şahsi fikrimdir, fikrim yanlış da olabilir) ortaya koyduğu eser daha kuvvetlidir. Tolkien ile LeGuin de ayrı zamanlarda yaşamıştır ama LeGuin’in de eserlerini daha ciddiye almış olması, daha çok inanması onun da ortaya koyduğu eserlerin Eddings’inkinden daha derin ve kuvvetli olmasına neden olmuştur. Ama mesela Ejderha Mızrağı neredeyse tamamen eğlence olsun ve para kazanılsın diye yaratılmış oldukları için son derece yüzeyseldir. Kısaca sanırım şöyle bir sonuca varabiliriz: Zaman ortaya çıkan eserin kabuğunda bir farklılık yaratıyor, olayları ve fikirleri anlatırken yaratılan elle tutulur örneklerde vs. Her ne kadar bu eserler masalsı veya bilimkurgu da olsa, yani her şey hayale dayansa da, yine de bir dayanak noktaları var ve o da yazıldıkları zamana ait. Bir şeyi anlatırken o gün var olanları baz alarak anlatırsınız. Mesela Nostradamus kehanetlerini kaleme alırken, gördüklerini yaşadığı zamanın şartlarına göre izah etti, betimledi. Derler ki ikinci dünya savaşındaki uçak savaşlarını görmüş. Ama o devirde uçak olmadığı için gördüklerini yazısında demirden kocaman kuşlar diye betimlemiş. Ve kendisi de öyle algılamıştır. Tabii bu çok uç bir örnekti. Ama ne olursa olsun zaman yazanı sınırlandırır. Eserin özündeki farklılık ise zamandan azade, tamamen yazardan kaynaklanıyor. Yazarın ortaya koyduğu eserine ne kadar inandığı, ne kadar bütünleştiği, o esere ne kadar varlık hakkı tanıdığıyla ilgili.

  • Tolkien, Le Guin, Eddings gibi yazarların eserlerini bir dile kazandırmak nasıl bir his?

Güzel.

  • Bugüne kadar çevirdiğiniz eserler arasında şüphesiz Tolkien’in hem bizim hem de sizin için ayrı bir yeri var. Sizin kulağınıza geldi mi bilmiyoruz fakat son günlerde Tolkien’in eserleri için basit diyen insanlar çıktı. Bu konudaki yorumlarınızı alabilir miyiz?

Bu konuda bir yorum yapmaya gerek yok. Herkes istediğini düşünebilir. Düşünceler düşünen kişiyi bağlar, başkasını değil. Fakat tabii ki bir şeye “basit” diyorsanız nedenlerini de vermeniz gerekir. Basit çünkü… Ben neden basit olmadığını ispata mecbur değilim, onlar neden basit olduğunu söylesinler. Bir sözüm varsa o zaman ben de söylerim.

  • Yüzüklerin Efendisi’ni çevirirken, eğer varsa yaşadığınız ilginç bir olay veya hatıranızı bizimle paylaşır mısınız?

Oooo. Baştan sona bir macera. Öyle aklıma şak diye bir şey gelmiyor. Zaten insan çevirirken çevirdiği satırlar arasında yaşıyor. Yani siz düşünün macerayı!

  • Fantastik kitap türü ülkemize Yüzüklerin Efendisi ile geldi. En azından bu türün tanınmasına vesile oldu diyebiliriz. Böyle yeni bir akımın ilk kitabının çevirisini yapmak size neler kattı, ne hissettirdi ve sizi ilk başlarda zorladı mı?

Haksızlık etmeyelim ilk çevrilen Yüzüklerin Efendisi değil ama tanınmasına vesile olduğunu kabul edebilirim. Ben bu kitabı çevirirken bir iddia ile çevirmedim. Bu hoş tesadüf tabii ki insanın gururunu okşuyor. İşime inanmış olduğum, elimden geleni yapmaya çalıştığım için, yani bu işi sadece para kazanmak için bir angarya olarak görmediğim için belli bir başarı kazanmış olduğumun farkındayım. Bunları yaparken başarı kazanmak için de yapmamıştım. İçimden öyle geldiği için, doğru bulduğum için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışmıştım. Belki benim bu ciddiyetimin, bu samimiyetimin, bu inancımın ve bu sevgimin bir mükâfatı gibi oldu bu sonuç. Zorlanma konusuna gelince. İnsanı zorlayan şeyler basitlikler bence. Yani mesela ben Ejderha Mızrağı kitaplarında daha çok zorlandım. Zor gibi görünen sağlam şeyler sebatla bir ucundan giriştiğinizde, sevgiyle ve inanarak çalıştığınızda hızla çözülüyor. Ama basit şeyler eksiklikleri, mantık hataları ile insanı yıldırıyor.

  • Peter Jackson’ın üçlemeyi sinemaya uyarlamasını nasıl buldunuz?

Kötü.

  • Fantastik ve bilimkurgu kitap çevirilerinde, en çok zevk aldığınız kitap hangisiydi, neden?

Ejderha Mızrağı beni çok zorladı, hızla okunduğunda zevk verebilir fakat her kelimesi ile tek tek uğraştığınızda zorluyorlar. Eddings de biraz fazla uzatılmış, söylemiş olmak için söylenmiş gereksiz cümlelerle doldurulmuştu. O da biraz bunalttı. Fakat LeGuin’in çevirdiğim her romanı ve Yüzüklerin Efendisi her kelimesinden zevk aldığım kitaplardı. Ama benim ilk göz ağrım Yerdeniz serisidir. Onun yeri bende başka.

  • Bir paneldeki konuşmanızda “fantastik” sözcüğüne karşı olduğunu belirtmiştiniz. Acaba bunu biraz açabilir misiniz? Yani fantastik edebiyat ya da fantastik kurgu sizce yanlış terimler midir?

Fantastik kelimesi dilimize zaten yeni girdi. Kelime “fantasy” kökünden geliyor, yani düş, hayal gücü anlamında. Ana diliniz İngilizce olunca kavram kafanıza yerleşiyor. Ama ana dili Türkçe olanlar için sadece bir ses dizisi. Yeni bir kelime.

Fantastik romanlar, masallar gibidir. Hani masallar anonimdir, bunların yazarları belli, bence fark bu. Yoksa “fantastik romanlar” da masal. Masalları küçümsemeyin. Yani işte ne bileyim hiçbir masal bir Yüzüklerin Efendisi kadar zengin değildir, zannına kapılmayın. Zengindir. Masalın özü o kadar zengindir. Masalı dinleten anlatıcısıdır. Şimdi eskiden, elektriğin olmadığı, uzun kış gecelerinde ocak başında ısınıldığı zamanlarda, masalcı nineler veya dedeler bizim artık çocuklarımıza 15 dakika anlattığımız bir masalı geceler boyunca anlatırmış. Süsleyerek. Uzatarak. Detaylara girerek. Zenginleştirerek. Ben fantastik yerine kullanabileceğimiz bir masal veya masalsı kelimesi ve kavramı olduğu için, fantastiktense bunları kullanmayı tercih ediyorum. Ama kelimeler insanların iletişim kurması içindir. Bir şeyi birbirlerine aktarmak için. O yüzden eğer konuştuğum kişi veya kişiler ben masalsı roman dediğimde kastettiğim şeyi anlamayacaksa, hiç çekinmeden fantastik roman derim. Kelimeler konusunda tutucu değilim. Ama bence doğrusu o değil.

  • Çeviri yaparken Türkçe karşılığını tam veremeyen bir terim ile karşılaştığınızda, nasıl bir yol izliyorsunuz?

Kavramdan yola çıkıyorum. İngilizcede Thesaurus diye bir kaynak kitap vardır. Bizde de Ali Püsküllüoğlu sanırım, yanıldıysam özür dilerim, bir “Kavramlar Dizini” hazırlamıştı. İşte bu gibi yardımcı kitaplardan kavrama en yakın kelimeyi bulmaya çalışırım. Bazen bir kelimeyi bir grup kelimeyle ifade etmek zorunda kalabiliyor insan. Sözlüğe çok önem veriyorum. Bulduğum her sözlüğü alırım ve çok sözlük kullanırım. Bildiğim kelimelerde dahi sözlüğe bakarım. Çünkü insanın o an aklına gelmeyen daha hoş bir ifade olabiliyor.

  • Çevirilerini yaptığınız eserler arasında “işte bunu çok seviyorum!” ya da, “ah, bu seriden ne olsa çeviririm!” dediğiniz bir seri ya da yazar var mı? Varsa kim ya da kimler?

LeGuin.

  • Bugüne kadar en çok keyif alarak çevirdiğiniz eser hangisidir?

Yerdeniz serisi ve Yüzüklerin Efendisi

  • Çeviri kitapların, orijinallerindeki o havayı aynen yansıttığına inanıyor musunuz?

Başarılı olanlarının tabii ki.

  • Çevirdiğiniz yazarlara bakıp, bir gün ben de böyle bir şey yazmak isterim dediğiniz oluyor mu?

Yazıyorum zaten ama yayınlatır mıyım bilmiyorum.

  • Fantazya ve bilimkurgu eserleri de çeviren biri olarak, bu iki türün kitaplarını çevirenlerin diğerlerinden ne gibi farklılıkları vardır sizce?

Ben tür farklılığından çok her kitabı birbirinden farklı görüyorum. Yani türün tabii bazı ortak farklılığı var. En azından birçok özel ismi de tercüme ediyorsunuz falan. Ama bence edebi çeviri, edebi çeviridir. Her bir kitap da bir diğerinden farklıdır.

  • Çevirmek için bilimkurguyu mu tercih edersiniz yoksa fantastiği mi? Peki kişisel olarak, bu iki türden en çok hangisini seviyorsunuz ve neden?

Bir tercihim yok. Her ikisini de aynı derecede seviyorum. Yeter ki iyi bir kitap olsun.

  • Birçok Ursula Le Guin kitabı çevirmiş biri olarak, yazarın kitaplarına ve kendisine karşı olan bakış açınız nedir? Mesela, Yerdeniz serisi yeterince başarılı mıdır sizce?

Daha önceki cevaplarımdan da anlaşılacağı gibi Yerdeniz serisini başarılı buluyorum. Aslında kitabın kendisi gözbağı gibidir. Basit, yalın, yüzeysel gibi görünür ama düşünmeye başladığınızda çok derinlere dalarsınız. Ursula LeGuin çok sevdiğim bir yazardır. Gereksiz laf salatasına dalmadan kendisini çok rahat ifade ettiğini düşünüyorum.

  • Ayrıca 2002’de Dünya En İyi Fantastik Romanı Ödülü’nü de almış olan Ursula Le Guin’in bu kadar başarılı olmasının nedenini siz neye bağlıyorsunuz?

İyi bir yazar olmasına! Bence iyi bir yazar ortaya koyduğu yapıtla en iyi bütünleşmiş, bu yapıta en az müdahale eden kişidir. Onunla birlikte akabilen kişidir. Yazdığınız şeye inanmanız gerekiyor. Onunla birlikte var olabilmeniz. Ve tabii tüm diğer basmakalıp şeylerin de olması lazım, okumak-düşünmek vs.

  • Çalıştığınız yayınevlerinin, çeviri için seçtiği kitaplardan memnun musunuz? Bunun yanında sizin “bunu mutlaka çevirelim” dediğiniz kitaplar oluyor mu?

Metis’le çok memnunum. Oluyor tabii ki.

  • Peki “keşke şu kitabı ben çevirmiş olsaydım!” dediğiniz oldu mu hiç?

Hayır, çok ilginçtir şimdi sorduğunuz için fark ettim hiç böyle bir şey hissetmedim. Ama öte yandan ben bu konuda biraz deliyimdir. Basılmayacağını bilsem, daha önce çevrilmiş dahi olsa ben yine de sırf kendim için çevirebilirim bir kitabı.

  • Türk çevirmenleri arasında takdir ettikleriniz var mıdır, varsa kimlerdir?

Tabii ki çok fazla var. En çok Roza Hakmen’i takdir ediyorum. Kâmuran Şipal’i de severim.

  • Her zamanki gibi sorulacak en önemli sorulardan biri. Genç çevirmenlere veyahut bu mesleğe yeni adım atmış arkadaşlara önerileriniz nelerdir?

Hırslı değil ama sebatkâr olsunlar. Her iş gibi bu iş de zordur. Ama pes etmeden, doğru olduğuna inandığınız şeye dört elle sarılın. Ve lütfen kendi dilinizden çok kitap okuyun. Ama sırf yeni yazılanları değil eski yazılan şeyleri de okuyun. Ve lütfen çok çok sözlüğünüz olsun. Sözlükler size ne yapacağınızı öğretir. Yani sırf İngilizce-Türkçe değil. Türkçe-Türkçe, Osmanlıca-Türkçe, İngilizce-İngilizce bulduğunuz her sözlüğü alın. Yardımcı sözlükleri alın. Ve bildiğiniz halde kelimelerin anlamlarına bakın. Ne demek istediğimi o zaman anlarsınız, kulaklarımı çınlatırsınız.

Cevaplarınız ve bizi kırpmayıp teklifimizi kabul ettiğiniz için tekrar tekrar teşekkürler. Birçok kişi için özel olan “Çiğdem Erkal İpek” hakkında, sevenleri adına birçok şey öğrenmiş olduk. Umuyoruz sizde bizim kadar keyif almışsınızdır. Sevgilerle…