Atlantis’in Çöküşü | İnceleme

atlantisn cokusu top

Üçlemenin ilk kitabını elinize aldığınızda aklınız direk efsanevi şehir Atlantis’i ana konu olarak alan ve sulara batışını anlatan bir roman okuyacağınız fikri gelebilir. Fakat baştan söyleyeyim; bu seriye böyle bir düşünceyle bakacak olanlarınız daha başında yanıldığınızı anlayacak ve aslında konunun çok farklı olduğunu göreceksiniz. Pek tabii, sonunda kitap tanıtımında da dediği gibi konu Atlantis’in Çöküşünden bahsedecek lakin buraya gelene kadarki zaman içerisinde, farklı bakış açısına sahip olan Bradley’in ana konuyu ne şekilde aktardığını göreceksiniz. Kısmen kurguda geçen olaylar neticesinde çıkan sonuçların, kitabın ismini almasına neden verdiğini dile getirebilirim.

atlantisin cokusu 11
Künye bilgileri için tıklayın.

Konumuzun asıl karakterlerini şöyle kısaca sıralayacak olursa Micon, Domaris, Deoris, Riveda ve Rajasta diyebiliriz. Tabii Karahama, Avraht, Reio-ta, Elis, Talkannon gibi karakterler de seride önemli rol oynuyorlar. Konu; Atlantisli prens olan Micon’un kara cüppeli büyücülerden kaçmak için ışık tapınağına sığınması ile başlar. Burada ışığın oğlu olan muhafız Rajasta’nın koruması altına misafir olarak bulunacak Micon daha sonra Domaris ile tanışacak ve bundan böyle Domaris ile kardeşi Deoris’in hayatı sonsuza kadar değişecektir.

Kara cüppelilerin yaptıkları işkence yüzünden kör olan prens Micon, kötülüğün tohumlarına boyun eğmemek ve mirası olan gücü onlara kaptırmamak için derman kalmamış bedenini dünyada yaşamaya devam ettirmek zorunda kalacaktır. Taa ki kendisine bir eş bulup veliahdı olacak çocuğun doğumu gerçekleşene kadar.

İşte rahibelerden Domaris ve ilk başlarda yazıcı olan küçük kardeşi Deoris’te Micon’un gelişinden sonra tanıyacağımız ana karakterlerden iki tanesidir. Daha doğrusu tüm hikaye bu iki kız kardeşin üstüne kuruludur dersem yanlış olmaz sanırım. Başlarda pek fazla bir şey anlamayacağınız olaylar sonlara doğru şekillenecek, gerek hüzün gerek acı iki kız kardeşin hayatlarına ne gibi yaralar yahut ne gibi olgunluklar getirecek, hep birlikte göreceksiniz.

atlantisin cokusu 2
Künye bilgileri için tıklayın.

Sevdiğiniz erkek mi sizin için daha önemlidir yoksa canınızdan çok sevdiğiniz kardeşiniz mi? Tapınakta bulunan biri ve rahip çocuğu olarak katı kurallara uymak mı daha zordur sizler için yahut doğumunuzdan beri küfür sayılabilecek görüşleri anlık bir tutkuyla düşünmeksizin kabul etmek mi? Ne yapacağınızı, gelecekte neler olacağını, birilerinin kendi emelleri yüzünden sizin üzerinden yapacağı komplolar, kuracağı emeller ile tüm kaderinizin hatta doğacak olan çocuklarınızın kaderlerinin etkilemesi mi önemli olan? İşte tüm bu sorular kendi adıma ‘cep kitabı’ olarak tabir ettiğim fakat özünde koskoca bir dünya ile içindeki çalkantıları konu alan seride cevap buluyor.

Kitabı okurken düşüncelerim her zaman, ‘Nasıl böyle olur?’, ‘Bir insan nasıl böyle bir tepki verebilir?’ gibi sorulara kaymıştır. Başlarda tamamen saçma oluşan düşüncelerin bir araya gelmesiyle toparlanmış bu tümcelerin bir süre sonra hiçte olanaksız olmadığını hatta ve hatta oldukça normal olduğunu kavradım. Kitap için ifade edilen ‘fantezi’ kavramı bile çok fazla fantastik kaçmış bana göre. Gündelik yaşama farklı bir bakış tarzı ile olayların geçtiği yer ve yaşayış biçimi ile inanç farklılıkları harici oldukça doğal geldi bana.

atlantisin cokusu 3
Künye bilgileri için tıklayın.

Tabi gri cüppelileri, daha da önemlisi onların başı olan üstat Riveda’yı ve yaptıklarını önemsememek olmaz. Hikayedeki dikkat edilmesi gereken ve seyrini değiştiren karakterlerden birisi olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Kısa fakat özenle hazırlanmış konusu ile Atlantis’in Çöküşüne farklı bir bakış açısı getiriyor Bradley.

İthaki Yayınları’ndan çıkan ve dilimize Volkan Gürses’in çevirmiş olduğu bu üçlemenin ilk baskısı 1999 yılının Ekim ayında çıkmış. Marion Zimmer Bradley’in genellikle en çok bahsedilen Avalon’un Sisleri eserinin yanında ismi pek duyulmamış, en azından ülkemizde pek fazla duyulmamış olduğuna inandığım bir seri olmasına karşın kesinlikle okumanızı önereceğim hoş mu hoş bir eser çıkmış ortaya. Kendi adıma sonunun etkileyici olduğunu ve bazı yerlerde duygulanmadan edemediğimi eklemek isterim. İnanıyorum ki sizler de bu üç kitabı okuduktan sonra, belki arkadaşlar arasında ismi geçtiği zaman, sessiz bir tebessümle hatırlayacaksınız hikayeyi.