Bağımlıların Dünyası: Karanlığı Taramak

karanligi taramak 3

karanligi taramak ust

“Uyuşturucu kullanımı bir hastalık değil bir karardır. Tıpkı giden bir otomobilin önüne atlama kararı gibi… Bu yaşam biçiminde parola şudur: ‘Şimdi mutlu ol çünkü yarın ölüyor olacaksın.’ Ama ölüm kısmı neredeyse hemen başlar ve mutluluk bir anıdan ibarettir.”

Philip K. Dick’in “başyapıtım” olarak tanımladığı karanlığı taramak, içerdiği bilimkurgu öğelerine karşın aslında daha çok bir polisiye dram romanı. Gerçek yaşamda arkadaşlarının uyuşturucu yüzünden mahvoluşuna tanık olmuş olan P.K.D. bu romanında uyuşturucunun yarattığı tahribatı anlatmaya adamış. Kendisi de polis olan bir bağımlının gözünden anlatılan olaylar, uyuşturucunun etkisindeki bir zihinle bulmaca çözmeye çalışan bir insanın yaşadıklarını gözler önüne seriyor. Polisiye olayların geleceğin teknolojileriyle harmanlanması da romanın bilimkurgu ile olan bağını sağlıyor.

Günümüze benzer bir dünyada geçen roman, uyuşturucunun büyük bir problem haline geldiği gelecekte uyuşturucuya karşı verilen mücadele üzerinde yoğunlaşmış. Buna göre polis teşkilatı bir yandan kartelleri çökertmeye çalışırken diğer yandan kendileri de birer bağımlıya dönüşmüş ajanlarını uyuşturucudan ve muhbirlerden kurtarma arayışlarındadır. Bu arayışlardan birinin sonucu olan “karma elbise”, ajanların açığa çıkmasını engelleyen bir teknolojidir. Hikâyede önemli bir yer tutan bu giysi aynı anda milyonlarca yüz ve vücut biçimini hafızasında barındıran ve her an görünümü ve sesi başka kimlikle değiştiren özel bir kamuflaj giysisidir. Ajanlar saha dışında oldukları her an örneğin polis merkezinde bile bu giysiyi giymekte ve birbirlerinin gerçek kimliğini bilmemektedirler. İşleri daha da ilginçleştiren ise görev sırasında bir bağımlı gibi göründüklerinden (ve çoğunlukla da gerçekten bağımlı olduklarından) kendilerini izleyen başka ajanların onların polis olduğunu bilmemesidir. Kahramanımızın çelişkisi de buradadır. İki farklı yaşam süren Bob Arctor bir yandan peşindeki polislerden kurtulmaya çalışan gerçekten bir bağımlı, diğer yandan tüm bağımlılarla ilişki kurup örgütün büyüklerine ulaşmaya çalışan bir polistir. Yaşadığı bu bölünmeye sürekli kullandığı D maddesi’nin yarattığı kişilik bunalımı da eklenince artık kim olduğundan emin olamaz bir hale gelecektir.

Karma elbise. Karanlığı taramak (A Scanner Darkly – 2006) filminden.
Karma elbise. Karanlığı taramak (A Scanner Darkly – 2006) filminden.

Kitabın polisiye kurgusunun ardında sürekli bir bunalım var. Kahramanımız uyuşturucu yüzünden yaşadığı sorunlar kadar tanıdıklarının yaşadıklarıyla da yüzleşir. Bu bölümlerde çeşitli dramlar görürüz. Örneğin romanın girişi her yerinde sürekli böceklerin gezdiğine ve üzerine kutular dolusu böcek ilacı boşaltmasına rağmen bunlardan bir türlü kurtulamadığına inanan bir bağımlı tablosu ile yapılır. Başka bir yerde uyuşturucu yoksunluğundan sürekli kontrolden çıkan sevgilisi tarafından her an öldürülme tehlikesi altında yaşadığı halde bunun farkında olmayan (ya da umursamayan) bağımlı bir kadının perişan hayatı anlatılır.

karanligi taramak 2

Bu gibi sahnelerde tüm amaçları önlerindeki hafta içinde kullanacakları ilaçları temin etmekten ibaret olan bağımlıların, bunun dışında ne kendilerinin ne de başkalarının yaptıklarının sonuçlarıyla ilgilendiğini görürüz. Birbirlerini “beynini yemiş” olarak tanımlayan bu bağımlıların en yakınındaki kişilere bile güvenemediklerini çünkü kendilerinden bile emin olmadıklarını anlarız. Öyle ki kahramanımız arkadaşlarına güvenemediğinden polisin evine gizli kameralar yerleştirmesine bile sevinecektir. Çünkü kamuflaj giysisi ile özel hologram kayıtlarından tüm olup biteni izleyebilecek ve kendisine komplo kurulmasına engel olabilecektir. Tabi kendi kimliğinin ortaya çıkmaması için kayıt edildiğinin farkında değilmiş gibi davranmak ve vereceği raporların bağımlı kimliğinin başını derde sokmayacak şekilde olmasına da çalışmak zorundadır.

Tüm bağımlılar kaçınılmaz sonlarını bilmektedir. En iyi ihtimalle beyinleri tamamen harap olmadan önce büyük bir ağ oluşturmuş özel kliniklerden birine gönderileceklerdir. Devletin özel yetki verdiği bu klinikler kendisine başvuran kişi uyuşturucu satıcısı bile olsa ona temiz bir kimlik vermekte ve onu polis takibatından koruyarak eski hayatını silmektedir. Ancak bağımlıları buralarda bekleyen şey yoksunluk krizleri içinde acıdan kendilerini kaybetme anlarıdır aslında. Bu sebeple tamamen kontrolden çıkana dek kimse buralara gitmek istemez. Öte yandan uyuşturucu ile mücadelede görevlendirdiği polislerin zaman içinde bağımlıya dönüştüğünü bilen yetkililer, uyuşturucudan etkilenen polisleri bu kliniklere göndermektedir. Bunun için hareketlerinde tuhaflık sezilen aktif ajanlar sürekli testlerden geçmek zorundadır ve test sonuçları onların kaderlerini belirler. Bazen geçici bazen de kalıcı olan hasarları ile başa çıkabilmek için çiftlikler, klinikler ve çeşitli tesislerden oluşan New Path tedavi merkezine gönderileceklerdir. Bu merkezlerin önemi ise kitabın sonunda anlaşılır.

karanligi taramak 3

Hikayenin bağımlı bir kişinin gözünden anlatılmasının ilginç bir yönü var. Yazar bu sayede bağımlılarla empati kurulmasını bekler. Örneğin bir kulüpte ajan olarak davet edilen kahramanımız, yapacağı konuşmanın önceden kendisine verilmiş metninden çıkarak şunları söyler:

“Şeker hastası olsaydınız ve insülin için paranız olmasaydı bulmak için çalar mıydınız? Yoksa oturup ölmeyi mi beklerdiniz?”

Gerçekten de oturup ölmeyi beklemeyen bağımlılar vücutlarını satmak dâhil her şeyi denemektedir.

P.K. Dick kitabın sonunda kendi ağzından şunları da ifade etmiştir:

“…Ortada bir günah varsa bu da bu insanların sonsuza kadar iyi vakit geçirmeye devam etmek istemeleriydi. Sonra da bunun için cezalandırılmışlardı. Ama öyleyse bile ben verilen cezanın çok fazla olduğunu düşünüyorum.”

Kahramanımızın yaşadığı karmaşanın içinde bir de aşk hikayesi vardır. Bir bağımlı ve satıcı olan Donna’ya âşık Arctor, polis kimliği ile onu ele vermediği gibi korumayı da amaç edinir. Bununla birlikte, tıpkı diğer tanıdıkları gibi, Donna’nın onun yaşamındaki rolü de en sonda anlaşılacaktır. Kitabın sonu da tüm hikâye boyunca yansıtılan karaktere uygun biçimde karamsardır.

Karanlığı Taramak, bir distopya olmakla birlikte daha çok bir durum romanı olarak tanımlanabilir. Kitap kahramanın iç dünyasına yoğunlaşarak bağımlılığın resmini çizmeye çalışmakta ve bunu kafkavari atmosferle çevrelemektedir. Bu atmosferin özü her biri kendi içinde aynı sonun korkusunu taşıyan bağımlıların nasıl bir yaşam sürmüş olurlarsa olsunlar benzer sonlarla karşılaşacak olmalarıdır. Bununla birlikte hikâyenin polisiye yönü de yer yer merak uyandırır. Ancak tam bir çözülmeye ulaşmayan ve bazı şeylerin muğlak kaldığı bir polisiyedir. Hikâyenin sonunda büyük resmin ana hatlarını sadece kısmen görürüz. Bilimkurgu dışındaki türlerde de eserler vermiş P.K.D.’nin bu romanında farklı türlere yaklaştığı ve bilimkurgudan uzaklaştığı söylenebilir.

a scanner darkly

Kitabın Türkçe basımıyla ilgili olarak yayıncısı Altıkırkbeş birkaç yönden eleştirilebilir. Öncelikle Altıkırkbeş’in kitaplara hiçbir yerde tanıtım yazısı koymadığı takipçilerinin bildiği bir gerçek. Bu sebeple yazarı tanımayan okurun kitap hakkında hiçbir fikir edinme şansı yok. Yazarı tanıyan ancak öykü hakkında hiçbir fikri olmayan okuru ise bir kararsızlık bekliyor. Aynı durum scanner darkly filmsadece belli bir renkteki fondan oluşan ve hiçbir albenisi olmayan kitap kapağı için de söylenebilir. Özellikle bilimkurgu kitapları için hikâyeyi yansıtan belli bir görsel ipucu kullanılarak kitap daha fazla okurla buluşabilecektir. Şu sıralar piyasada tükenmekte olan kitabın sonraki baskılarında bu durumların değişeceğini umut ediyorum.

Son olarak 2006 yılında aynı adla (Karanlığı Taramak – A Scanner Darkly) çekilen filmden bahsetmek gerek. Başrollerini Keanu Reeves ve Winona Ryder’ın paylaştığı film Richard Linklater tarafından yönetilmiş. Animasyon tekniğini sinema ile birleştiren bu ilginç bir uyarlama kitabı okuyanlara hikayeyi görsel olarak da deneyimleme şansı sunuyor.

İyi okumalar.