Düşmanlarının karşısında korkusuz ol! Cesur ve başın dik olursa Tanrı seni sever. Her zaman gerçekleri söyle, her zaman canın pahasına bile olsa. Muhtaç olanları koru, kötülük yapma ve her zaman bu tokat gibi hatırla…
[stextbox id=”info” float=”true” align=”right”]
KRİTİK
Melahat Yılmaz
[Arşivi]
Ailesini ve zamanla inancını kaybeden genç Balian bir gün kalan son kalesi demircisindeyken atlılar çıkagelir. Uzaklardan geldiği belli olan bu adamlar haçlı şövalyeleridirler. Ve içlerinden bir tanesi en sonunda oğluna sahip çıkmaya karar vermiştir. Ibelin’li Godfrey oğlu Balian’a benimle birlikte Kudüs’e gel der. Acılı Balian kabul etmez. Yine de babası ona eğer ki fikrini değiştirirse diye yolu tarif eder.
Kudüs’ü bulmak kolaydır. İtalyanca konuşanların ülkesine gidip başka bir dil konuşuluncaya kadar devam edersin…
Ve Balian babasına katılır. Arkasında küle dönen bir hane ve bir ölü rahip bırakarak… Orada tarihin görüp görebileceği en adil iki kralla tanışacaktır. Biri Kudüs Kralı IV. Baldwin, diğeri ise efsanevi komutan Selahattin Eyyübi’dir. Savaşın ortasında aidiyet adına mücadele eden iki büyük dinin cengini kendi gözleriyle görecektir.
O affedilmek için çıkmıştır bu yolculuğa aslında, çünkü bazıları Kudüs’ün affedilmek için en doğru yer olduğunu söylerler.
Cennetin Krallığı Ridley Scott imzalı 2005 yapımı 145 dakikalık görselliği baş döndürücü bir tarih dersi. 80’li yıllara damga vuran Scott, ne yazık ki 90’larda bu çıkışını sürdürememiş ve seyircisini hayal kırıklığına uğratmıştı. Sonrasında yönetmen bu inişe bir dur demek istemiş olacak ki Gladyatör efsanesiyle hızlı bir çıkış yakalayıp onu sevenleri yarı yolda bırakmadığını göstermişti.
Filme geldiğimizde günümüzde halen kimin ne için öldüğünü bilemediğimiz topraklardayız. Üç dinin ibadet haneleri birbirlerinin üstünde arzı endam ederken 2. Ve 3. Haçlı seferlerinin ortasında Hıristiyan bir krallık tarafından yönetilen Kudüs bıçak sırtında. Selahattin Eyyübi ile yapılan barış antlaşması bozulmak üzere. Film bu açıdan bakıldığında dediğimiz gibi görselliği doğru kullanılmış bir tarih dersi. Yapım, acısı içini yakan ve inancını kaybetmiş Balian’la çıkarıyor bizi Kudüs yolculuğuna. Fakat ilerleyen dakikalarında olay bir kahramanın eteklerine yapışıp kalmıyor ve seyircisini o gün orada yaşanan savaşa kilitliyor. Güçlü karakterlerin çarpıştığı, bilgeliğin havada uçuştuğu filmin eksikleri de yok değil. Yönetmenin elinde iki bilge kral mevcut…
Biri hastalığından muzdarip, naif ama her şeye rağmen cesur IV. Baldwin ki Edward Norton yüzünü saklayan maskesine inat oyunculuğunu sonuna kadar konuşturmuş durumda. Diğeri efsanevi bir savaşçı ve politikacı olarak kabul edilen Selahattin Eyyübi ki Ghasson Massoud bu rolde harikalar yaratmış. Görselliği sonuna kadar göz dolduran yapım böylesine güçlü karakterleri işlerken zayıf kalıyor ne yazık ki. Savaş sahneleri filmin dakikalarını öldüre dursun bu iki bilge karakter belki biraz daha öne çıkarılabilseydi diyor insan izlerken. O vakit yapım konu sıkıntısı çekiyormuşçasına kıvranmalar yaşamayacaktı zaman zaman.
Bunu dışında film iki büyük din arasındaki çekişmeye yapabildiği kadar objektif bir gözle yaklaşması itibariyle ve muhteşem atmosferiyle unutulmazların arasında yerini almayı başaran bir yapım.
Yapımın diğer oyuncularına değinmemiz gerekirse eğer genç savaşçı Balian rolünde Orlando Bloom’u, Sibylla rolünde ise güzel oyuncu Eva Green’i görüyoruz. Hikâyenin bir diğer ağır topu ise Jeremy Irons. Oyuncular performansları ile göz dolduruyorlar. Filmin müziklerinde ise geniş bir kadro görev almış bunların başında bize aşina bir isim de var. Kardeş Türküler…
“Kutsallık doğru yolu seçmektir. Ben kral olmasaydım da Allah’ın önünde titrerdim.”
Selahattin Eyyübi
Kudüs’ün anlamı nedir? İnanmanın değeri nedir? İnanç öncelikle diğer inançlara ve insanlara saygı duymakla başlamıyor mu? Öyleyse yıllar yılı dökülen bunca kanın anlamı ne? Cennetin Krallığı’nı izlemediyseniz hala bu günlerde mutlaka seyredin. Belki inanmanın değerini yeniden keşfedersiniz.
Sevgiyle…
