Baldur’s Gate, Icewind Dale, Planescape: Torment… Çoğu bilgisayar oyuncusunun kalbinin heyecanla teklemesine sebep olan efsanevi isimler. Hele ki o oyuncu iflah olmaz bir RPG oyuncusu ise… Bu oyunların birleştiği ortak nokta ise şüphesiz, yapımcı firma BioWare. Yukarıda saydıklarımız dışında pek çok efsanevi yapıma da imza atan BioWare, istediği başarıyı son oyunlarında bir türlü yakalayamadı. En azından satış anlamında hedefi tutturmuş olsalar da oyuncu memnuniyeti açısından çuvalladıklarını söylemek yanlış olmaz. Özellikle de “hardcore” olarak ifade edilen, oyuncu topluluğunun kemik kadrosunu… KOTOR’dan sonra görülen bu düşüş özellikle Mass Effect’de zirve yaptı ve pek çok sadık RPG oyuncusunu firmaya küstürdü. Bunun son derece farkında olan BioWare ise eski parlak günlerine dönebilmek ve hayranlarıyla yeniden barışmak için kolları sıvadı ve uzun bir bekleyişin ardından Dragon Age: Origins ile karşımıza dikildi.
KÖKLERE DÖNÜŞ
Origins kelimesinin tercümesi “kök” ya da “orijin” olarak tercüme edebiliriz. BioWare’i hedefi de bu oyunla köklerine dönmek. Bunu yapıma başladıkları günden beri bas bas bağırıyorlar zaten. Yani karşımızdaki oyun Baldur’s Gate serisinin ruhani devamı niteliğinde. Fakat bu kez tamamen orijinal bir evren içerisindeyiz. BioWare, bizi tekrar Unutulmuş Diyarlar’ın gizemli topraklarına bırakmak yerine bu kez kendi tasarladığı bir evrene, Ferelden’e götürüyor. Ferelden hem oldukça orijinal hem de bir o kadar tanıdık bir dünya. İçerisinde yine bildiğimiz ırklar, yani Elfler, Cüceler, İnsanlar hatta Ejderhalar var. Fakat bariz farklılıklarla… Örneğin bu diyarda Elfler ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorlar. Büyücüler ise Templar Şövalyelerinin gözetimi altında tutuluyor. Dediğim gibi; tanıdık sınıflar, farklı tatlar…
Oyuna klasik olarak karakterimizi şekillendirmekle başlıyoruz. Elfler, İnsanlar ve Cüceler olmak üzere üç ayrı ırktan birini ve savaşçı (warrior), hırsız (rogue) ve büyücü (mage) olmak üzere üç farklı sınıftan birini seçebiliyoruz. Bu sınıfların az olması moralinizi bozmasın, ileride hepsinin alt sınıfları da emrimize amade oluyor. Irkımızı ve sınıfımızı belirledikten sonra oldukça detaylı ve tatmin edici bir karakter oluşturma ekranı karşılıyor bizi. Sesimizden tutun da yüzümüzdeki dövmeye kadar en ince ayrıntıları seçebiliyoruz bu ekranda. Daha sonra geliyoruz asıl kısıma, yani kökenimizi/orijinimizi belirlemeye…
Seçebileceğimiz 6 köken mevcut. Hepsinin de kendilerine ait bir hikâyesi var. Soylu bir aileden mi geliyorsunuz yoksa köle bir Elf misiniz? Kaçak bir büyücü müsünüz yoksa soylu bir hırsız mı? Bu özelliği daha önceki oyunlarda da görmüştük (Örneğin Arcanum’da). Fakat burada durum çok farklı. Diğer oyunlarda seçtiğimiz bu tip özellikler sadece belirli yetenek puanlarımızı arttırmaya yararken Dragon Age’de oyunun gidişatını hatta başlangıcını bile değiştiriyor. Örneğin soylu bir cüce olmayı seçersek oyuna bir cüce sarayında başlıyoruz. Oysa normal bir cüce seçtiğimizde tamamen farklı bir yerde, şehrin sokaklarında başlıyor hikâyemiz. Belirlediğimiz köken sadece bunları değiştirmekle kalmıyor. Aynı zamanda karşılaştığımız karakterlerin bize bakış açılarını ve bize davranış biçimlerini de bariz bir şekilde etkiliyor. İnsan bir soyluysak karşımızdakiler bize saygı ile yaklaşıyor. Elf isek bizi aşağılayıp bize “Köle!” diye hitap ediyorlar. Durun, daha bitmedi. Seçtiğimiz köken bizi oyunun sonuna kadar takip ediyor. Örneğin yolculuğumuz sırasında doğup büyüdüğümüz yerlere geri dönersek oradaki insanlar bizi “hatırlıyor” ve ona göre davranıyorlar.
KÜSTAHLIĞIN SONU
Oyunun hikayesine genel olarak bakacak olursak; birkaç yüzyıl önce büyü kullanıcılarından oluşan bir grup tüm küstahlıkları ile Tanrı olmaya çalışmışlar. Fakat bu çabalarından dolayı lanetlenmişler ve dünyaya Darkspawn / Karatohum adında yeni ve vahşi bir ırk olarak geri gönderilmişler. Bir Archdemon tarafından yönlendirilen bu yeni ırk her yüzyılda bir karanlık tünellerinden fırlayarak tüm Ferelden’e saldırarak dehşet saçmışlar. Bu yıkımın karşısında ise tek bir grup durmaktadır, Grey Wardens… Elf, Cüce ve İnsan ırklarından seçilen bu cesur ve kadim grup Darkspawn akınlarını durdurmak için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıdır. İşte bu noktada devreye biz giriyoruz. Seçtiğini köken ne olursa olsun hepsinin birleştiği tek bir nokta var, o da Grey Wardens’a katılmak.
Darkspawn tehdidine karşı bizimle birlikte savaşacak 8 farklı karakterle tanışıyoruz. Tanıştığımız bu karakterleri grubumuza katabiliyoruz fakat aynı anda yanımıza alabileceğimi karakter sayısı en fazla 3. Yani tıpkı KOTOR’da olduğu gibi 4 kişilik gruplarla hareket edebiliyoruz. Grubumuzun diğer üyeleri ise kamp yerinde ısınarak oyuna dahil olacakları anı kolluyorlar. Neyse ki beklerlerken onlar da otomatik olarak level atlıyorlar (Evet, Mass Effect’deki gibi…). Tıpkı Baldur’s Gate’de olduğu gibi hepsinin kendine has karakterleri, olaylar hakkında kendilerine ait fikirleri ve savaşmak için kendilerine ait sebepleri var. Ve elbette ki her birine ait özel bir yan görevleri de var. İşin en güzel yanı ise karakterlerin kendi aralarında konuşmaları, birbirlerine laf atmaları ve şakalaşmaları… Üstelik bu kez siz de onların bu şakalaşmalarına katılabiliyorsunuz.
Şahsen grubumda dört yerine altı kişi olmasını tercih ederdim. Böylelikle hem karakterlerin birbirleri ile olan ilişkilerini daha iyi gözlemleyebilirdik hem de savaşlarda daha fazla kişiyi kontrol ederdik.
KÜSERİM BAK!
Eğer sıkı bir RPG oyuncusuysanız oyun boyunca yapmamız gereken birçok seçim olacağını zaten tahmin ediyorsunuzdur. Dragon Age’de de bir seçim yapmak zorunda olduğumuz pek çok durumla karşılaşıyoruz. Fakat bu kez durum hiç de kolay değil. Çünkü yapabileceğimiz seçimlerden hangisinin “iyi” olduğuna karar veremiyoruz. Genellikle de kötünün iyisini seçmek zorunda kalıyoruz. Tıpkı Witcher’da olduğu gibi… Yaptığımız seçimler hikayeyi direkt olarak etkiliyor. İnsanlar ölüyor ya da yaşıyor, yeni yan görevler açılabiliyor veya bazılarının kapanmasına yol açıyor. Üstelik seçimimizin sonucu, kendini o anda gösterebildiği gibi oyunun sonunda da karşımıza çıkabiliyor. Zaten o anda da beyninizden vurulmuşa dönüyorsunuz.
Yaptığımız seçimler sadece hikayeyi etkilemekle kalmıyor aynı zamanda takım arkadaşlarımızın bize bakış açısını da değiştiriyor. Bazen seçimlerimizi onaylarken bazen de bizimle ters düşebiliyorlar. Aradaki dengeyi tutturabilmek önemli… Çünkü bir ekip üyesi ile aramız ne kadar iyiyse, o karakter için kalıcı bir yetenek puanı kazanıyoruz. Böylelikle o karakterin gruptaki rolü de sağlamlaşmış oluyor. Aynı zamanda grup üyeleri bize ne kadar güvenirlerse bizimle o kadar açık konuşmaya başlıyorlar. Böylelikle bize açılıp dertlerini anlatıyorlar ki bu da yeni yan görevlerin açılmasını sağlıyor. Karşı cinsten bir karakter ile romantik bir ilişkiye girmek de mümkün (Hatta “çarpık” ilişkiler de mümkün, ama gelin o konuya hiç girmeyelim biz). Diğer taraftan, eğer ekip üyelerinden biri ile aranız fena bozulursa o karakterin grubunuzu terk etmesi de mümkün. Bir yol arkadaşınız ile aranız pek iyi değilse korkmayın; ona vereceğiniz güzel bir armağan ile aranızı bir parça da olsa düzeltebilirsiniz.
SWORDS, NOT WORDS!
PC oyuncuları oyunu omuz üzeri kameradan veya eski tarzda, tepe açısından oynama şansına sahipler. Kontroller ise mouse ve klavye ikilisinden oluşuyor. İsterseniz WASD tuşları ile ilerleyin isterseniz de gitmek istediğiniz yere mouse ile tıklayın. Tamamen keyfinize kalmış. Savaş sistemi ise bir önceki BioWare oyunları ile aynı şekilde işliyor. Savaşlar gerçek zamanlı olarak gerçekleşiyor fakat istediğiniz an boşluk tuşuna basarak oyunu durdurabiliyor ve ekip üyelerinize talimatlar verebiliyorsunuz. İsterseniz karakterlerinizi belirli durumlarda daha önceden belirlediğiniz gibi hareket edecek şekilde de ayarlayabiliyorsunuz. Bu özellik daha önceki Baldur’s Gate ve Icewind Dale oyunlarında da vardı. Fakat burada daha da derinleştirilmiş. Özellikle taktik ekranında detaylı ayarlar yapabilmek mümkün. Bu yöntem bazen iyi sonuçlar verebildiği gibi bazen de tamamen saçmalayabiliyor. Şahsen ben hepsini boş bıraktım ve her savaşta oyunu durdurup karakterlerimi tek tek yönlendirdim. Bunu yaparken de büyük keyif aldım.
Savaşçılar üzerlerine düşen görevi oldukça iyi yaparken hırsızlar ise okçuluk konusunda saç baş yolduruyor. Özellikle düşük seviyelerdeyken ok ile bir hedefi vurmak çok zor. Neyse ki bunun için bir hotfix yayınlanmış ve bu sorun giderilmiş (Deneme fırsatım olmadı). Büyücüler ise kesinlikle çok iyiler. “Kudretli büyücü” denildiğinde gözümüzün önüne gelen tabloya birebir uyuyorlar diyebilirim. Farklı bir evrende olduğumuz için büyüler de alıştıklarımız gibi değil elbette. Örneğin teleport olma ya da kilit açma büyüleri oyunda yok (Kilitleri açmak için grubunuzda mutlaka bir rogue bulundurmanız gerekiyor). En alışılmadık şeylerden biri ise büyü komboları. Örneğin “korkutma” büyüsü yapmadan önce düşmanımızı uyutursak ya da önce “grease” büyüsü ardından da “ateş topu” büyüsünü yaparsak büyümüz daha etkili oluyor. Yalnız, dikkat… Büyüler ekip üyelerini de etkiliyor. O yüzden siz siz olun, Fizban’ın yaptığını yapmayın. Yani dar bir koridorda rakiplerinizin tam ortasına dev bir ateş topu yollamadan önce iki kez düşünün.
Bir diğer değişiklik ise; savaşlar arasında sağlığımızı ve büyülerimizi yenilemek için dinlenmek zorunda olmamamız. Dövüş biter bitmez sağlığımızı ve kullandığımız büyüleri geri kazanıyoruz. Dövüş sırasında ölen ekip üyelerimiz de savaş sona erdiğinde kendiliğinden ayağa kalkıyor. Fakat bu esnada yetenekleri bir nebze de olsa düşüyor. Bunu da bir iyileştirme metodu ile ya da dinlenerek giderebiliyoruz.
TARİHİ ZENGİNLİK
BioWare inanılmaz genişlikte ve oldukça derin bir tarihe sahip bir dünya oluşturmuş Ferelden’i tasarlarken. Her köşesinde bir ayrıntı, bir tarih yatıyor adeta. Oyun boyunca bize eşlik eden Codex’imiz sayesinde tüm bu bilgileri okumak mümkün. Elbetteki tüm bilgileri okumak zorunda değiliz. İhtiyacımız olan tüm bilgiler oyun içinde bize zaten sunuluyor. Fakat verilen detayı ve özeni gördükçe okudukça okuyasınız ve bu dünyayı daha da keşfedesiniz geliyor. Öğrendiğimiz ekstra tecrübe puanları da cabası…
Gezdiğimiz mekanlar ve şehirler gerçek bir sanat harikası iken aynı şeyi dış bölgeler için söylemek pek de mümkün değil. Özellikle açık arazilerdeki kaplamalar bariz anlamda kötü. Karakterlerin yüz modellemeleri de Mass Effect’den biraz daha gerilemiş gibi geldi bana. Bu kötü oldukları anlamına gelmiyor elbette ama unutmamak gerekir ki bu ekipten daha iyisini de görmüştük. Zırhlar, silahlar ve canavarlar ise kesinlikle harika görünüyor. Seslendirme ve müzikler çok çok başarılı. Her ırkın memleketlerine göre farklı şiveler kullandığını söylemek ne demek istediğimi anlatmamda yeterli olur sanırım.
Çoğu RPG’de olduğu gibi Dragon Age de birden fazla sona sahip oyunlardan biri. Üstelik buradaki sonlar daha bir başarılı, daha bir tatmin edici. Kesinlikle zorlama bir bitiriş değil. Bu da farklı sınıf ve karakterler seçerek defalarca baştan oynama imkanı sunuyor bizlere.
18 YAŞ ve ÜSTÜ
Her ne kadar yazının başından beri oyunu övüyor olsam da bunun bir mature / yetişkinlere yöenlik bir oyun olduğunu belirtmekte fayda var. Bir kere oyunda çok fazla kan var. Öyle ki her savaşın sonunda ekip üyelerimizin ağzı yüzü kan içinde kalıyor. Hatta bazen savaşın oldukça dışında duran büyücümüzü bile bu durumda görmemiz mümkün. Artık nasıl beceriyorsa… Ayrıca oyunun içinde seksüel elementler de mevcut. Hatta homoseksüel ilişkiler bile… (Bahsetmeyelim demiştim ben!). Bu yüzden bu yapımı 18 yaş altındaki okurlarımıza önermiyorum.
Sonuç olarak Dragon Age son zamanların en iyi RPG oyunlarından biri ve yaşı tutan her RPG severin kesinlikle edinmesi gereken bir yapım. 50 saati aşan oyun süresi ve tekrar oynanabilirliğinin yüksek olması oyunun kalitesini ve ömrünü de arttırıyor. Ayrıca indirilebilir içeriklerle en az iki yıl canlı tutulacağı da firma yetkilileri tarafından kulağımıza fısıldananlar arasında. Ah bir de daha ilk günden indirilebilir içerik yayınlamasalardı ne iyi olurdu. Oyunu alıp heyecanla eve geliyorsunuz. Çabucak bilgisayarınıza kurup oynamaya başlıyorsunuz ve oda ne? Adamın biri gelip sizden yardım istiyor fakat yardım etmek istiyorsanız önce internetten genişletme paketini indirmenizi, üstüne de 7 $ vermeniz gerektiğini söylüyor. Eee, az önce kasiyerin eline saydığım paracıklar ne oldu peki? Ayıp ayıp, oyuncuları para sağma makinesi olarak görmeyin. Bari 1 ay bekleseydiniz. 1 hafta? 1 gün? Neyse…
Aşağıdaki adresten oyunun flash tabanlı versiyonuna ulaşabilirsiniz. Neyse ki bunu ücretli yapmamışlar. Orijinal oyunun yerini tutmaz ama bir süre sizi eğlendirebilir. Oyunla kalın…
www.dragonagejourneys.com/
KÜNYE
Yapımcı : BioWare
Tür : RPG
Grafik : 8
Ses : 10
Oynanabilirlik : 9
Artılar : Muhteşem senaryo, detaylı yan karakterler, ses ve müzikler, codex.
Eksiler : Bazı kötü kaplamalar, kamera bazen sorun yaratabiliyor,
———————
NOT : 9 / 10
———————
MİNİMUM SİSTEM GEREKSİNİMLERİ
Windows XP için;
1.6Ghz Intel Core 2 Single / 2.0Ghz AMD 64 işlemci
1GB RAM
256MB ATI Radeon X850 / 128MB NVIDIA GeForce 6600 GT
20 GB HD Boşluğu
Service Pack 3
Windows Vista/Windows 7 için;
1.6Ghz Intel Core 2 Single / 2.0Ghz AMD 64 işlemci
1.5 GB RAM
256MB ATI Radeon X1550 / 256MB NVIDIA GeForce 7600 GT
20 GB HD boşluğu
Bu inceleme ilk olarak Blog Dergisi’nde yayınlanmıştır.