Ejder Kral | İnceleme

ejder kral top

“Gelecek olan günler için bizler artık acıyız, bizler artık ölümüz!”

Issız ve kurak bölgelerle dolu uçsuz bucaksız bir kıtada, kurak bölgelerin arasındaki verimli, hayat dolu Duha Vadisini ve etrafındaki yüzlerce dış beyliği içine alan Karagem Krallığı uzanır boylu boyunca, Kral Rikar’ın binlerce yıl önce her türden insan ve ırk bir arada huzur ve barış içinde yaşasınlar diye kurduğu güzel krallık. Ama ne yazık ki işler Kral Rikar’ın düşündüğü gibi gitmez. Yıllar sonra Krallığın Uejrah bölgesi halkı isyan eder ve isyanlarının bedelini çok ağır ödeyerek yurtlarından ve topraklarından olurlar. Kopan Uejrah insanları kendi krallıklarını kurarlar ve böyle tanırız kitaba ismini veren Uejrah Kralını, yani namı diğer “Ejder Kral”ı. Ejderlere binen askerler, ejderhalara binen komutanlar gibi hepsi birbirinden acımasız ve gözü kara kuklalar takmıştır parmaklarına. Emrinde binlerce vahşi kurt ve güç tutkunu kafasında acımasız yıkım planları vardır. Uzun bir aradan sonra tahtı devralan yeni Ejder Kral tekrar harekete geçer ve savaş hazırlıklarına başlar Son Kehaneti gerçekleştirmek için. Atalarının topraklarını yakıp yıkarak onları sürgün etmenin bedelini Karagem Krallığına çok ağır ödetmektir amacı, çünkü onlar artık acıdır, onlar artık ölümdür.

İşte böyle bir ortamda, Duha Vadisindeki Kaledibi köyünde karşımıza çıkıyor başkarakterimiz Kayra. On sekizini doldurmayı sabırsızca bekleyen, kılıç kullanmaya heves eden, annesiyle yaşayan sıradan bir yetim olarak tanıyoruz onu. Ama kitapta ilerledikçe aslında onun sıradanlıktan, bir Uejrah askeri ve bir Karagem askeri kadar uzak ve farklı olduğunu görüyoruz. Hayallerinin peşinden giderken kendini Saklı Konak adında sıkı bir eğitim evinde buluyor ve kendi gücünün sınırlarını okuyucusuyla eşzamanlı olarak öğreniyor.

Hepimizin az çok aşina olduğu ortaçağımsı bir evrende gelişiyor kurgumuz. Ortaçağımsı bir evren belki artık birçoğumuzun aklına “klişe” sözcüğünü getiriyor olsa da ben bunun yerine “klasik”i tercih ediyorum, çünkü bir şekilde fantastikle bağdaşmış ve yakışıyor. Farklı ortamları görmeyi hepimiz istiyor olsak da bu klasiği kullanarak da özgünlüğü yakalamak mümkün. Ejder Kral bu açıdan kendi özgünlük çizgisini tutturmuş bana kalırsa. Ejder, ejderha, devler gibi hepimizin bildiği ırkları kullanmış olsa da üstüne yeni şeyler de eklemiş. Mesela Reyn’ler. Bu konuda çok detay vermeyeceğim ama bu kanatlı atlara benzeyen asil yaratıklar kitaptaki en sevdiğim şey oldu sanırım. Bunun dışında isimler güzel seçilmiş. “Kayra”, “Kutan” gibi eski Türk isimler, “Alvin” gibi eski İngilizce kökenli isimler, “Akil” gibi Grek kökenli isimlerin dışında “Balduhar”, “Feyl” gibi hiç duymadığımız isimler de var. İsim konusunda yaratılan bu çeşitlilik fantastik romanlarda Türkçe isim önyargısı olanlar için büyük bir avantaj. Ayrıca isimlerle karakterlere yapılan ince göndermeler de mevcut. Mesela “değerli arkadaş” anlamına gelen “Alvin” Kayra’nın en yakın arkadaşının ismi, İspanyol kökenli ve “koruyucu el” anlamına gelen “Ramona” ismi de güçlü bir kadın savaşçıya ait. Aynı şekilde başkarakterimizin ismi “Kayra” da zaten “iyilik, lütuf” anlamına geliyor ki romanın ilerleyen kısmında karakterle bu anlamın nasıl bağdaştığını görüyoruz. Karakterler ve isimler arasındaki bu bağ çok ince olsa da çok güzel bir detay.

ejder kral
Künye bilgileri için tıklayın.

Kusur sayabileceğimiz bir şey kitabın en başında dikkatimizi çekiyor. Bölümlerin ve paragrafların kısalığı. Kısalık elbette kusur anlamına gelmiyor ama burada bölünmesi gerekmediği halde bölünmüş bölüm ve paragraflar görüyoruz. Kurguda ilerledikçe bu azalıyor, ama bölümler yine de kısa kalıyor. Bu ise yazarın çok sade olan anlatımından kaynaklanıyor. Çünkü yazar betimleme ve süslerden fakir çok açık ve net bir dil kullanmış. Tabi bu kendini çok hızlı okutmaya da yarıyor. Hızınızı kesen bir şey olmuyor kitapta, akıp gidiyor ve nasıl bitirdiğinizi fark etmiyorsunuz.

Kitapta çok hoşuma giden bir şey hemen her bölüme yeni bir karakterin gözünden bakılması. Ayrı ayrı yerlerden takip ettiğimiz birçok karakter olduğu için bu okurken rahatsız etmiyor, aksine bir önceki bölümde ucu açık bırakılmış olan olaylardan ve mekânlardan okuyucuyu kısa bir süreliğine kopararak merak öğesini daima diri tutuyor. Aynı zamanda da bir olaya farklı açılardan bakabilmemizi sağlıyor yazar.

Karakter demişken bahsetmeden geçemeyeceğim bir şey karakterlerin fiziksel tasvirleri. Ne yazık ki kitap bu noktada biraz zayıf. En basitinden Kayra’yı ele alalım. Ben Kayra’nın boyunu posunu, kilosunu, saç ve göz rengini bilmiyorum. Yine bazı yaratıkların da tasvirleri zayıf kalmış. Mesela bir karakterimizin karşısına çıkan bir dev sadece “iri yarı” diye betimlenmiş. Onun dışında nasıl görüldüğüne değinilmemiş. Bu durumun tek istisnası kadın karakterler. Onlar daha iyi anlatılmış. Mekân tasvirlerini de bu durumdan ayrı tutmak lazım, zira onlar da gayet iyiler.

Fakat karakterler cana yakınlık noktasında güzel yaratılmış ve anlatılmış. Öyle ki çoğu konuşurken ve birbirlerine takılırken onları yıllardır tanıdığınızı hissediyorsunuz sanki. Bunun dışında çok başarılı bulduğum şeyler savaş bölümleri ve diyaloglar. Savaşlar ince detaylarına kadar anlatılmış ve kullanılan taktikler zekice. Askerlerin sürekli aşağı yukarı dalgalanan moral düzeyleri ve bunun komutanları tarafından dengelenmesi savaş alanında olabilecek rutin ve ani ruh değişimlerinin güzel bir aktarımı. Diyaloglar da çok gerçekçi, sadece karakterlerin bazı acele tepkileri içime sinmedi. Kaçırılmış birinin durumu çabucak kabullenmesi ve yeni ortamına hemen yerleşmesi, kendinden geçmişçesine ağlayan birinin ağıtını bir anda kesmesi gibi tepkiler. Ama yine de bu kusurlar, biz onlarca kitabı olan nice yazara kusur buluyorken “Ejder Kral”ın bir ilk kitap için hem başarılı olduğu, hem de okumasının kolay ve zevkli olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Son vermeden önce ben yazara da biraz değinmek istiyorum aramızdan olduğu için. Bekir Sert, namı diğer “beerold”, çoğu meslektaşının aksine fantastiğin de bir tür olduğunu kabul etmiş ve kabul etmekle kalmayıp onu sevmiş, okumuş, yazmış genç bir öğretmen. Matematik ile ilgileniyor olsa da edebiyattan kopmamış. Yarattığı karakterler ve bu karakterlerden kurgu ilerlerken başlarından geçen tüm tehlikeli olaylara rağmen kolay kolay vazgeçememesi de yazarın öğretmen kimliğini ve iyimser tutumunu vurguluyor.

Kayıp Rıhtım’da onu ilk tanıdığımda “Ejder Kral” için isim önerisi istediği bir konuda “Amacım bu kitabı ileride okuyacak olanları da işin içine katabilmekti,” yazdığında bende saygı uyandırmıştı o zaman. Bunun bir başlangıç olduğunu, okuyucusunu içine dâhil ettiği nice güzel romanları olacağını umuyorum.

Kendisine başarılar, sizlere de iyi okumalar diliyorum.