Güneşin Tanrıları (Naked Sun)

The Naked Sun

naked sun tup

Güneşin Tanrıları
Naked Sun

(Ya da Asimov: Sosyal Hayvan Terbiyecisi )

[stextbox id=”black”]Çıplak Güneşe Bakabilmek

Çelik Mağaralar’da yeteneklerini son damlasına kadar kullanarak cinayeti çözmeyi başaran Elijah Baley ve R.Daneel Olivaw, serinin ikinci kitabı olan Güneşin Tanrıları’nda başarılarının sürpriz olmadığını göstermek -ya da zaman ve mekandan bağımsız olduğunu kanıtlamak için diyeyim- Solaria’da işlenmiş bir cinayeti çözme görevini üstlenirler.

Biz Dünyalılar için polisin çözemediği davalarda uzman yardımına başvurmaları alışıldık bir durum. Fakat sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, (yazıları sırayla okuduğunuzu varsayıyorum) bir Dünyalı’nın, hastalık korkusunun nefes almak kadar doğal olduğu bir koloni gezegenine cinayet soruşturması için davet edilmesi sıradışı bir olay. Bu davetin nedeni kısmen ikilinin Çelik Mağaralar’daki başarılarından kaynaklanan ün olsa bile, davetin asıl sebebi Solaria’da işlenmiş cinayetlerin sayısının gezegene ayak basan Dünyalı misafirlerin sayısına neredeyse eşit olması (Elijah Baley’nin Solaria’ya ve hatta sanırım koloni gezegenlerinden birine giden ilk insan olduğunu söylemekte fayda var). Özetle Güneşin Tanrıları bize Dünyalı Elijah Baley ve ortağı Auroralı R. Daneel Olivaw’ın, üzerinde yüzlerce yıldır cinayet işlenmeyen Solaria’daki bir cinayeti soruşturmasının hikayesini anlatıyor. Fakat cinayet soruşturması hakkında konuşmadan önce burada bir parantez açıp Solaria gezegeninden bahsetmekte fayda var. Çünkü Solarialıların yaşam tarzı hikayede hayati bir öneme sahip.

gunesin tanrilariSolaria 50 uzaycı (kitaptaki tabiri böyle) gezegeninin en son kurulanı ve muhtemelen en ilginç olanı. Solaria gezegeninde sadece 20.000 insan yaşıyor ve bu sayı her zaman sıkı doğum kontrol yöntemleri ve genetik seçimlerle korunuyor. İnsanlar kendilerine ait arazilerindeki malikanelerinde yalnız veya eşleriyle birlikte yaşıyorlar ve sadece görüntülü konuşmayla iletişim kuruyorlar. Kişi başına düşen ortalama 10.000 robot sayesinde gezegen adeta kendi kendine yetebilen malikane-şehirlere bölünmüş durumda. İnsanların birbirleriyle temas etmesi (sadece üreme amaçlı bir araya geliyorlar) en büyük tabulardan biri Solaria’da. Solaria bana göre Asimov’un Aristo’ya ait “İnsan sosyal bir hayvandır” savına bir meydan okuma. Aristo, insanın toplum dışında yaşayabilmesi için tanrı yahut canavar olması gerektiğini iddia eder. Asimov Güneşin Tanrıları ile birlikte üçüncü bir seçenek koyuyor ortaya (kitabın ismine aldanmayın. Solarialılar da insan. En azından tanrıdan çok insanlar). Solaria gibi bir gezegeni yaratmış olması bile Asimov’un ne kadar sıradışı bir yazar olduğunun ispatıdır benim için. Solaria’nın sosyal yapısı, kültürü ve tarihsel evrimi, Asimov’un bu unsurları hikayesinde kullanma biçimi Güneşin Tanrıları’nı iyi bir kitaptan bir başyapıta çeviren faktörlerin başında geliyor.

Solaria’nın yukarıda bahsettiğim sıradışı sosyal yapısı Elijah Baley’nin çözmesi gerektiren cinayeti daha da ilginç bir hale getiriyor. Çünkü cinayeti işlemiş olabilecek tek kişi daha doğrusu ölen kişiyle fiziksel olarak temas kurmuş olabilecek tek insan Rikaine Delmarre’in karısı Gladia’dır. Fakat kanıtlara göre o da masum gözükmektedir. Özetle, Elijah Baley’nin elinde katil değilmiş gibi gözüken ama katil olması mümkün olan tek bir kişinin olduğu bir cinayet soruşturması vardır. Evet, çözülmesi imkansız gibi gözüken bu bulmaca sizin için yeterli değilse problem değil. Çünkü Asimov hikayeyi biraz daha ilginçleştirmek için denkleme yeni bir değişken ekliyor: Robotlar.

[stextbox id=”black”]Robotlar İçin 3 Yasa

Asimov’un eserlerinden bahsederken konunun robotlara gelmesi neredeyse kaçınılmazdır. Güneşin Tanrıları da bu kural için bir istisna değil. Hatta birazcık zorlamayla bu kitabın ana amacının Birinci Robot Yasası’nı daha anlaşılabilir hale getirmek olduğu bile iddia edilebilir. Burada sırası gelmişken Asimov’un robotlarından ve 3 Robot Yasası’ndan kısaca bahsetmek faydalı olacaktır.

Robot terimini ilk kez kullanan, robot davranışlarını veya insan-robot ilişkilerini eserlerinde ilk kez işleyen yazar Asimov değildir. Aslında Asimov’un robot hikayelerini yazmaya başlaması, bir nevi kendinden önceki yazarlara tepkisini göstermek amaçlıdır. Asimov, robotların üretildiği, daha sonra gelişip yaratıcılarına saldırarak onları yok ettiği, birbirinin kopyası, Frankenstein’dan esinlenilerek yaratılan hikayelerden çabucak sıkıldığını ve yirmi yaşında kendi robot hikayelerini yazmaya başladığını söyler. Asimov bilginin tehlikeli olabileceğini fakat bu tehlikeyle başa çıkmanın yolunun asla bu bilgiden vazgeçmek olamayacağını savunmuştur. Bu fikirlerini desteklemek amacıyla, bugün neredeyse tüm bilimkurgu dünyasının açık açık veya dolaylı olarak kabul ettiği 3 Robot Yasası’nı yaratmıştır (John W. Campbell ile birlikte).

Robot Yasaları, insan robot ilişkilerinin ve de robot davranışlarının temelini oluşturduğundan bu konu hakkında söylenmesi gereken çok fazla şey var. Fakat şimdilik bizi ilgilendiren kısmı olan Birinci Yasayı hatırlayıp geçelim:

1-Bir robot bir insana zarar veremez; veya pasif kalmak suretiyle zarar görmesine izin veremez.

İlk bakışta birinci ve en güçlü robot yasası sayesinde Solaria gezegenindeki robotların cinayet sanığı olması mümkün değil gibi gözükmektedir. Fakat ne Asimov’un ne de dedektif Elijah Baley’in bu kadar basit bir açıklamayla tatmin olması mümkün olmadığından, kitabı okuduğumuz süre boyunca zeki dedektifimiz Elijah Baley ile birlikte yazarın kendi yarattığı robot yasalarına saldırarak onlardaki açıkları, zayıf noktaları bulmaya çalışıyor; daha doğru bir ifadeyle robot yasalarının aslında ne demek istediğini anlamaya çalışıyoruz. Bu çabalarımızın karşılığı ise bizlere gözden geçirilmiş, daha güçlü, daha kapsamlı robot yasaları olarak geri dönüyor seri boyunca. Zaten Güneşin Tanrıları kitabında Elijah Baley’nin ayak izlerini takip ederek Birinci Robot Yasası’nın aslında ne ifade ettiğini, bu yasanın bir robotun neleri yapmasını mümkün kılıp neleri yapmasını engellediğini daha iyi öğreniyoruz.

[stextbox id=”black”]Agorafobik Yazarın Agorafobik Dedektifi

The-Naked-SunBu kitap hakkında bahsedilmesi gereken diğer bir konu ise dedektiflerimiz Elijah Baley ve R.Daneel Olivaw arasındaki ilişki. Elijah Baley bu kitapla birlikte robotlara karşı önyargılarından tamamen kurtulunca ikili arasındaki dostluğun temelleri de yavaş yavaş atılıyor. Bu durum gerçekten sevindirici. Çünkü Elijah Baley kimseyi tanımadığı, geleneklerini, sosyal yapısını, insan davranışlarını anlamakta zorluk çektiği bir gezegende bir cinayeti çözmek zorunda ve bir dostun yardımına ihtiyacı olduğu su götürmez bir gerçek. Fakat ben Elijah Baley – R.Daneel Olivaw ilişkisinin fazla insancıl olduğunu düşünüyorum. Bu ikili arasındaki ilişkiyi okurken R.Daneel Olivaw’ın robot olduğunu unutmak çok kolay. Bence serinin en önemli sıkıntısı bu: Zaman zaman duygusallaşan bir robot.

Elijah Baley soruşturmasını yaparken yukarıda sözünü ettiğim zorlukların yanı sıra, fiziksel güçlüklerin de üstesinden gelmek zorunda. Dedektifimiz kendisini yaratan yazar gibi agorafobiden muzdarip ve birçok Dünyalı gibi daha önce hiç açık havaya çıkmamış (Kitabın geçtiği zaman diliminde Dünya’da yaşayan insanlar yeraltında yaşayan bir uygarlık kurmuşlardır. Gezegendeki şehirlerin üstleri çelik kubbelerle kaplıdır. bkz. Çelik Mağaralar). Kısacası, Elijah Baley cinayet soruşturmasının yanı sıra agorafobisini yenmek, çıplak güneşle yüzleşmek ve kendisiyle yüz yüze konuşmak istemeyen insanları sorguya çekmek zorundadır.

Son olarak bir nevi galaktik imparatorluğun temeli olan Dünya ve 50 uzaycı gezegenden oluşan sistemden bahsedeyim. Robot Serisi ilk koloni gezegenlerin nasıl oluştuğunun hikayesini anlatmaz. Bunun için Isaac Asimov’un Nemesis isimli kitabına dönmelisiniz (Altın Kitaplar tarafından İntikam Tanrıçası adıyla, 1990 yılında basılmıştır). Bu seride yaşamları normalden çok daha uzun süren, refah seviyesi gelişmiş, nüfus artışı kontrol altında tutulan 50 uzaycı gezegeni ve de aşırı kalabalık, doğal kaynakların tükenmeye başladığı, insanların en temel ihtiyaçlarının bile karşılamakta güçlük çektiği Dünya gezegeni vardır.

Asimov bu sistemin sürekli olamayacağını savunur. Uzaycı gezegenlerinin uzun ömürlü insanları ve nüfus kontrolü politikasından dolayı yeni bir şeyler denemeye istekli genç nüfusun ortaya çıkamayacağını ve bu durağanlığın eninde sonunda medeniyetin çöküşüne sebep olacağını düşünür. Asimov bir insan ömrünün gerçek bir başarı sağlayacak kadar uzun, uygun bir hızla gençlere yer açacak kadar kısa olması gerektiğini iddia eder. Nesiller arasındaki bu değişimin uzaycı gezegenlerinde çok yavaş olmasının ilerlemeye ket vuracağını ve nihayetinde bu gezegenlerin sonu olacağını söyler.

Dünya’ya gelince, Asimov dünyadaki insanların teknolojik olarak uzaycı gezegenlerinin gerisinde kalınca, kendilerini güvende hissetmek için yer altı şehirlerine kaçtığını söyler. Bir nevi insanların bu yeraltı mağaralarını, sorunlarıyla yüzleşmekten kaçınmak için kullandıkları ana rahimleri gibi kullandığını söyler. Fakat bu şekilde bir kurtuluş mümkün değildir. Asimov’a göre bir erkeğin olgunlaşması için önce doğması ve rahminden kurtulması gerekir. Bir kez rahimden kurtulunca asla geriye dönüş mümkün değildir. İnsanlık bir kez o çelik mağaralardan kurtulup kendilerini galaksiye çağıran o çıplak güneşi (Naked Sun) görünce onu bir fener olarak kullanıp galaksiye yayılacaklardır.

Yazıyı kısaca özetlemek amacıyla, “Bu kitabı neden okumalıyım?” sorusuna kısa bir cevap vereyim. Solaria gibi sıra ışı bir gezegende geçen eğlenceli bir polisiyeyi, Asimov’un robotlarıyla ve onun üç yasasının rehberliğiyle çözmek istiyorsanız Güneşin Tanrıları’nın tam aradığınız kitap olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Beğenmeniz umuduyla.