İfrit 18.19 | İnceleme

ifrit 18 19 top

Sadık Yemni deyince aklınızda neler canlanıyor? “Tirildeyen” fikirler mi, ince ayrıntılarla bezenmiş, okuyucuyu her daim şaşırtmayı başaran öyküler mi, “gaddar” ve kolay anlaşılır bir üslup mu, yoksa okumayı bitirdikten uzunca bir süre sonra dahi bir gölge gibi beyin kıvrımlarınızda gezinen, hatta kıvamlanan hikâyeler mi? Muhtemelen cevabınız “Bunların hepsi,” olmuştur diyerek usta yazarın son romanından bahsetmek istiyorum sizlere.

Bilimkurgu ve fantazyanın kült ismi Sadık Yemni’nin son kitabı olan İfrit 18.19 geçtiğimiz Temmuz ayında raflardaki yerini aldı. “Tüm 7” serisinin ilk romanı olma özelliğini taşıyan eser Tamer, Ümit ve Merve isimli üç gencin İfrit adlı karanlık bir yaratığa karşı verdikleri mücadeleyi ele alıyor.

ifrit 18 19
Künye bilgileri için tıklayın.

Tamer, Ümit ve Merve lise çağındaki üç yakın arkadaştır. Bir gece Tamer’in elektronik posta adresine gönderilen esrarengiz bir mail ile hikâyemiz başlar. Sadece birkaç saat sonrasına ait olabilecek olan bir görüntü, Tamer’in kendi hotmail hesabından yine kendi gmail adresine gönderilmiştir. Kendi kendine mail atmadığından kesinkes emin olan kahramanımız olayı enine boyuna düşünürken bu işin içinde pek de tekin olmayan bazı varlıkların parmağı olduğundan şüphelenir. Zaman ilerledikçe bu açıklanması imkânsız e-postaların gönderilmeye devam etmesiyle olaylar iyice içinden çıkılmaz bir hal alır. Bilimkurgu filmi fanatiği olan kahramanımız ve arkadaşları izledikleri filmlerle yaşanılan bu tuhaf hadiseyi bağdaştırarak konu hakkında fikirler üretmeye çalışadursunlar, biz okuyucular da bir hayli bilimkurgu filmi kültürü ediniriz bu sırada.

Bu gizem dolu, fantastik hadiseyi çözmek için Tamer’in babaannesi Nimet, Nimet’in ölmüş arkadaşı Tırlak Nafize (yanlış okumadınız, ölmüş ama hâlâ daha dünyayla alakasını kesmemiş bir nurlu merhume) ile dâhi ve otistik minik Hasan’ın da olaya dâhil olmasıyla İfrit’e karşı güçlü bir cephe oluşturulmuş olur. Anlaşılan odur ki; Tamer’e bu nahoş şakayı yapan kişi kesinlikle bir insan olamaz. Esas üçlümüz “algı kapıları başka âlemlere açık, teknolojiden de, itikattan da haberdar gençler” olduklarından bu yaratığın bir cin olduğu fikrini akıllarına getirirler. Fakat kimin ne zaman, nerede, neyle karşılaşacağı belli olmayan bir dünyada yaşıyorken kahramanlarımızın nasıl bir düşmanla yüz yüze oldukları da hikâyemizin çözümüne kadar bir merak unsuru olarak kalacaktır.

Farklı boyutlara açılan âlemler, komşu evrenler, semboller, sayıların gizemi ve türlü türlü olasılıklarla bezeli bu romanda usta yazar yine okuyucusunu kendine hayran bırakıyor. Türk işi fantastik romanlara dudak bükenlere inat, “İfrit 18.19” Türk yazarların da ne denli başarılı eserler verebileceğinin bir kanıtı.

Yazarın kimilerince tasavvufi fantastik olarak nitelendirilen bu son eseri gerek çizdiği aile tablosu, gerekse içinde barındırdığı arkadaşlık ve sevgi unsurları olsun, 90’larda çocuk, 2000’lerde genç olmuş benim gibi okurlara kendi hayatlarından izler sunuyor. İfrit’i bu kadar sevimli kılan da bu olsa gerek. Zaten insan kendi hayatından bir şeyler bulduğu, bulamasa bile en azından yakınından geçtiği hikâyeye ister istemez çekiliyor, kendini kahramanın yerine koyuyor. Hatta “Ben olsam şöyle yapardım,” senaryolarını yazıyor kafasında. Tüm 7 serisinin bu ilk kitabını okurken benim hissettiklerim de bu oldu. Gerçi bu güne dek kimse bana internet vasıtasıyla bir eşek şakası yapmadı ya da herhangi bir İfrit’in musallatıyla da karşılaşmadım. Ayrıca rahmetli babaanneciğimin bağlantıyı koparmadığı merhume dostları da yoktu. Fakat üslup mu desem, pek çok çeviri romanda sıkça dokunulmayan aile sıcaklığı mı, Sadık Yemni’nin bu romanını bu kadar sevdiriyor insana. Sayfaları çevirdikçe karşımıza çıkan aşina karakterlerle hissettiğim “İşte burası da bizim mahalle,” duygusu İfrit 18.19’u kitaplığımın en sevdiklerim rafına koymama da vesile oldu. Zira Rıhtım’a verdiği röportajında şöyle diyor;

“En çok dikkat ettiğim şey karakterlerin canlı, kanlı, etten ve kemikten yapılmış olmasıdır. Günlük hayattaki yerleri, hayalleri ve düşünceleriyle okuyucuda doğal bir tip etkisi yaratmalıdır.”

Bu cümlelerle yazarın hedefinden hiç de şaşmadığı açıkça görülüyor. Bu sebeptendir ki benim de Sadık Yemni, nam-ı diğer Hayal Tozu Gölgecisi hakkında yazacaklarım birkaç kuru övgü cümlesinden öteye geçemiyor ne yazık ki.

Sözün özü; Nar Kitap’tan çıkan bu romana kitaplığınızda yer açmanız şiddetle tavsiye edilir.