Kennedy’yi kim kurtaracak?

22 11 63 tp

“Tarihin akışını değiştiren olaylar geniş bir yelpazeye yayılmıştır – ufak taşlar üst üste yığılır ve zamanla orada nehrin yönünü değiştiren bir set oluştururlar. Ama nehrin akışının bir günde değiştiği zamanlar da vardır. Koca bir kaya parçası kopup gelir ve nehrin daraldığı bir noktaya oturur. Tarih için de aynısı geçerli…”

Stephen King’in politik fantezi tadındaki bu kitabının incelemesine, hacmine oranla oldukça akıcı bir kitap olması övgüsüyle başlayacağım. Korku – gerilim türündeki yapıtlarıyla tanıdığımız bu üstadı, politik zeminli bir romanda bile en az korku kitaplarındaki kadar okuyucuyu diken üzerinde tutan bir anlatımla karşımda buldum. Bu yönden 22/11/63 bir solukta okuyup bitirdiğim ve bütün beklentilerimi karşılayan bir kitap oldu.

[stextbox id=”black”]Peki ne anlatıyor bu kitap?

Kitabımızın konusu ise bir hayli dikkat çekici. Elinizde geçmişi ve bununla bağlantılı olarak geleceği de değiştirebilme gücü olduğunu düşünün. Ve sıradan hayatlar yaşayan sıradan insanlar olarak kendinizi bir anda ulusunun kaderini değiştirebilecek güce sahip olan ve bir halk kahramanı olmak zorunda bırakılan İngiliz Dili ve Edebiyatı öğretmeni Jake Epping’in yerine koyun. Geçmişe seyahat edebilmenin o kadar da hoş bir şey olmadığını ya da tam tersini düşünmek size kalmış. Fakat her zaman olduğu gibi işler bu kadar basit olmadığı anlaşılıyor ve Bay Epping’in önüne çıkan engeller de bu işi daha basit bir hale getirmiyor. Çünkü kitabın birçok yerinde de bahsedildiği gibi geçmiş değiştirilmek istemiyor ve önünüze devrilmiş ağaç kütüklerinden başlayan ve sizi ölümüne dövecek bahis fedailerine kadar uzanan bir sürü “aksilik” çıkartıyor.

Bir hazır yemek dükkanı işleten arkadaşı Al Templeton’un da teşvikiyle “tavaşan deliği” adını verdikleri bu zama geçidinden geçen ve kendini bir anda 9 Eylül 1958 yılının Amerikası’nda bulan Jake Epping, Kennedy Suikastını durdurmak ve daha birçok kişinin hayatını kurtarmak gibi zorlu bir göreve soyunuyor.

[stextbox id=”black”]Kennedy’e ne oldu diyenler için…

22 11 63
Künye bilgisi için tıklayın.

Aslında bütün bilgiler kitabın genelinde ve son sözünde mevcut ama okumadan önce ne okuyacağımı bilmeliyim diyen okuyuculara kısa bir özet geçeyim. JFK yani John Ftizgerald Kennedy 20 Ocak 1961’de 35. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olarak koltuğa oturdu ve iki yıl sonra Dallas gezisi sırasında şaibeli bir şekilde öldürülene kadar koltukta kaldı. Suikastın sorumlusu olarak tutuklanan Lee Harvey Oswald ise olaydan iki gün sonra ve yargılanamadan, götürüldüğü hapishanede öldürüldü. Oswald’ın başka büyük güçlerin komplosuna kurban gittiğini iddia eden birçok teorinin yanında, suikastı bizzat kendisinin gerçekleştirdiğini savunan bir o kadar da teori mevcut. Günümüzün modern imkanlarıyla bile açıklığa kavuşturulamayan olay ise Amerikan halkının hafızasında derin bir yara olarak yerini koruyor.

Kitaptaki bir başka önemli nokta ise yapılan her değişikliğin zamanda yarattığı dalgalanma ve değişiklikler. Bir nevi kelebek etkisi teorisi. Geçmişte bir bira içmenin ya da bir satıcıyla konuşmanın bile gelecekte önemli bir taşı yerinde oynatma olasılığı mevcut. Bütün bunlar göz önüne alındığında kurallı ve dikkatle kurgulanmış bir roman çıkıyor karşımıza.

Bütün bunların yanı sıra en çok beğendiğim noktalardan biri de karakterlerin kişiliklerinin dikkatle kurgulanmış olması. Baş kahramanımızdan çok Kennedy Suikasti’nin bir numaralı şüphelisi Lee Oswald için yapıyorum bu övgüyü. Gerçek tarihte yer edip, bu romana en iyi aktarılmış karakterlerden biri olduğunu düşünüyorum Oswald’ın. Suikaste kadar giden eylemleri gerçekleştirmesinde nasıl bir ruh halinin etkili olduğu Stephen King’in kelimeleriyle açıklığa kavuşuyor adeta.

Ayrıca gerek karakterlerle gerek olay örgüsüyle olsun, son sözde bahsedildiği gibi ciddi bir araştırmanın ürünü 22/11/63. Bu da kitabın fantastik unsurlarıyla beraber alacağınız zevki ikiye katlıyor.

“Gerilim romanlarının temel kurallarını bilirim – bilmem gerekir, hayatım onları okuyarak geçti – ve altın kural okuyucuyu merakta bırakmaktır.”

Kitapta Jake Epping’in ağzından duyduğumuz bu sözler bir nevi kitabı da özetliyor. Dengelerin her an değişebildiği bir evrende, okuyucu kitabın her sayfasında geçmişin ve aynı zamanda geleceğin daha ne kadar değişebileceğini merak etmeden duramıyor.

Son olarak kitabın kapağını da oldukça beğendiğimi ve okuyucu için gayet dikkat çekici olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim ki rafta dururken bile diğerlerinin yanında kendisini belli ediyor.

Kendi adıma da konuşmam gerekirse zaman yolculuğu temasına ilgi duyan ve Stephen King’in tarzını beğenen okuyucuların kaçırmaması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Okurken karşınıza çıkabilecek tek sorun kitabın ağırlığından dolayı ağrıyan kollar.

Şimdiden iyi okumalar diliyorum.