Kıyamet Kapıyı 2 Kere Çalar

kiyamet kitabi

Tarihi kayıtların güvenilirliğinden şüphe ettiğiniz anlarda tarihçilerinizi geçmişe, o döneme gönderip birinci elden bilgi edinmek ister miydiniz? Peki ya bu tarihçi kızınız olursa? Ya kızınız kadar sevdiğiniz öğrenciniz olursa? O zaman da bunu yapmaktan kaçınmaz mıydınız? İki kere düşünün, çünkü Bay Dunworthy cesur ve yetenekli öğrencisi Kivrin’ı kadınları cadılıkla suçlayıp yaktıkları, tecavüzlerin kaçınılmaz, yalnız yürümeninse aptallık olduğu 1320’ye göndermemek için elinden ne gelirse yapmaya hazırdı. En büyük rakibiyse Kivrin’ın inadından başkası olmadı.

Sene 2048. Hayır, uçan arabalar ya da günümüz teknolojisinin ötesinde şeyler beklemiyor sizi. İngiltere’de, Oxford’dayız ve tarihçilerin zamanı gözlemlemek için geçmişe gitmeleri dışında başka hiçbir süper şeyle karşılaşmayacaksınız. Hatta tam da bu nedenle bu kitap bilimkurgu olduğu kadar bilimkurguya uzak okurları da büyük rahatlıkla buyur ederek kapılarını açabiliyor.

Nerede kalmıştık? İşte tam bu zamanda Kivrin adlı gözüpek bir tarih öğrencisi Bay Dunworthy’e gelip niyetini anlatıyor. Bayan araştırmacıların gidecekleri zamanlardaki tehlikelerden ötürü gönderilmediği, gönderilse bile yanında bir erkekle yollandıkları o karanlık dönemlere tek başına gitmeye kararlı. Bay Dunworthy ona süt sağmadan dönem diline, ata binmekten dikiş dikmeye kadar her şeyi öğretiyor belki (ya da öğrenmesini ayarlıyor); ancak onu göndermeye kendisi hazır mı? İçinde bir terslik olacağına dair büyük bir endişe var. Ve Kivrin gittiğinde ne yazık ki o terslik de kendini göstererek karşısına dikiliyor.

Künye bilgileri için tıklayınız.
Künye bilgileri için tıklayınız.

1348 yılının Noel’inde İngiltere’yi vuran o korkunç veba, nam-ı diğer Kara Ölüm, 2048’de başka bir formda yine İngilizlerin kapısını aşındırmak için hazırda bekliyor. Bir yanda nedeni belirsiz bir yanlışlık sonucu 1320 yerine Kara Ölüm’ün pençesine -1348’e- giden cesur Kivrin, diğer yanda 2048’in Noel’inde ortaya çıkan bir virüs sonucu karantinaya alınan Oxford’da tersliğin nedenini öğrenmek ve Kivrin’i geri getirmek için tüm sınırları aşacak Bay Dunworthy. Peki ya Kivrin’ın kendini 1320’de sandığını söylemiş miydim?

Zaman yolculuğunun klişeliğinden söz ediyorsanız size sonuna kadar hak verirdim, eğer bu kitabı okumamış olsaydım… Ancak 11 tane Hugo Ödülü kazanmış, Arthur Clarke gibi prestijli bir ödüle aday olmuş, üstüne üstlük 7 adet Nebula Ödülü’nü toplamış Connie Willis o kadar mantıklı ve açıklayıcı bir zaman yolculuğu kuramı ortaya koyuyor ki, insanın okudukça okuyası geliyor, önyargılarını bir kenara atmak zorunda kalıyor. Yazar bunu ustalıkla yaparken kitap boyunca sayısız karakteri konu içine dâhil edip başarıyla onları kurguda idare ediyor. Ayrıca kimi bölümde 2048’i, kimi bölümde 1348’i göstererek her iki zamanı da paralel olarak işliyor. Böylece ne Kivrin’ı bizden uzak tutuyor, ne de canını dişine takmış, karantinayı bile umursamayan Bay Dunworthy’i.

2011 yılında saygın bilimkurgu ve fantastik kitapları 60.000 kişinin oylarıyla 100 eserden oluşan bir listede yer almıştı. Bu listede Yüzüklerin Efendisi de vardı, Buz ve Ateşin Şarkısı da. Bir de adlarını hiç duymadığımız ancak kaliteli olduklarını yabancı okurların yorumlarında görebileceğimiz kitaplar bizlere göz kırpıyordu. İthaki Yayınevi bu listedeki Leibowitz İçin Bir İlahi kitabını bizlerle tanıştırdığında eseri derin bir hayranlık ve kalitesine karşı büyük bir imrenmeyle okuyup bitirmiş, aylarca aklımdan çıkaramamıştım. Şimdi aynı yayınevi, aynı listeden bambaşka, kült denilecek türden bir eser çıkarmış durumda; üstelik 1 haftada 2.baskıya geçerek sanki buna önemle parmak basıyor gibi.

Kıyamet Kitabı kaliteli, özgün ve kült eserler arayan herkes için birebir. İster bilimkurgu okuru olun ister bilimkurgunun ‘b’sinden habersiz, bu kitap her iki kesimi de kendine hayran bırakmakta iddialı. Hatta bence burada söylediğim her şeyi boş verin. Sadece kitabı elinize alın, sonrası tamamen sizin değerli yorumlarınıza kalsın…