“Kral”ın Dönüşü | Tanıtım

bitmemis oykuler top

Fantastiğin, ya da daha çok bilinen adıyla “kaçış edebiyatı”nın, babası olan J.R.R. Tolkien’den bir hayli uzak kalmıştı Türk okuru. O, kaçış edebiyatının babasıydı, çünkü ona göre fantastik “kısıtlamalardan özgürlüğe kaçış”tı. Kaçmak bir görevdi ve Üstat Tolkien ne kadar çok kişiyi peşinde götürürse görevini o kadar iyi yapacaktı.

Yaptı da.

En son 2008 yılında İthaki Yayınları tarafından yayınlanan Tehlikeli Diyardan Öyküler’den sonra Arda’dan uzak kalan Orta-Dünya tutkunları şimdi bir kez daha bu soylu topraklarda nefes almak için hazırlanıyor. Çünkü Tolkien kitapları arasında önemli yere sahip bir başka kitap, yazarın tamamlamaya ömrünün el vermediği fakat oğlu tarafından muhteşem bir titizlikle derlenen, Bitmemiş Öyküler kitabı nihayet yayına giriyor!

Yüzüklerin Efendisi her sayfasında hem edebiyatının yumruğunu masaya vuran hem de kurgusu ve karakterleriyle insanı alıp götüren bir başyapıttı. Fakat Silmarillion adeta akademik bir çalışmaydı. O ana kadar hep büyük ustanın bir dünya kurguladığını, başarılı karakterlere kalemiyle can verip koca kadim topraklarda kaderlerini çizmeye yolladığını düşünmüştük. Oysa ta baştan yanılmıştık. Çünkü Tolkien bir dünya kurgulamadı, hayır. O gerçek anlamda kendi özünden bir dünya “yarattı”. Belki de Eru Ilúvatar başından beri kendisiydi de, biz bunu anlamak için o eseri okumak zorundaydık.

Tüm bunları anlamamızı sağlayan o muazzam eser aynı zamanda pek çok kişi tarafından da hayatının kitabı addedilmiştir. Ve işte, Bitmemiş Öyküler de Silmarillion’un tahtını sağlamlaştırmak adına bu ay raflardaki yerini alıyor.

bitmemis oykuler
Künye bilgileri için tıklayın.

Peki, neler bekliyor bizi bu kitapta? Bunca yıldır hasret kaldığımız gururlu savaşçılara, asil krallara, gölge düşen kalplere bizi hangi hikâyeler yönlendiriyor? Huor oğlu Tuor ile başlıyor kitap ve Hador Hanedanı’nın altın saçlarına sahip Tuor’un, Gondolin’e olan macerası Bitmemiş Öyküler’in kapısını aralıyor. Ulmo ise yolunu aydınlatmak için sularını kabartacak. Ancak hemen ardından gelen öyküde kuzeni Húrin oğlu Túrin hiç de böyle talihli değil. Soyu Morgoth tarafından lanetlenmişken o ve geri kalanlar hep yanlış kararlar almak zorunda ve kahraman Húrin de kurtulana kadar bu acı kararlarla lanetin sonucunu izlemeye mahkûm. İşte böylelikle İlk Çağ bitiyor ve geliyoruz İkinci Çağ’a.

İkinci Çağ’da bizi öncelikle Númenor adasına dair bilgiler karşılıyor ve hemen sonrasında Númenor’un denizci kralı olarak nam salacak Aldarion’la onun biricik aşkı Erendis’e konuk oluyoruz. Maalesef her aşk mutlu sona sahip değil. Bu buruk sondan sonra Elros soyundan gelen Númenor Kralları’nın detaylı bir listesi bilgi açlığımızı gidermek için hazırda bekliyor. Çağın sonuysa bilgeliği eşsiz, boyu iki metreyi bulan meşhur Galadriel ve kocası Cereborn’un öyküsüyle gelecek. Galadriel’in Feanor’a duyduğu öfkeye bir daha şahit oluyor, cesaretiyle bilgeliğine yeniden şapka çıkarıyoruz.

Üçüncü Çağ, Isildur’un yüzüğü kaybedişinden tutun da Gondor ile Rohan arasındaki dostluğun temellerine, oradan da Isen Sığlıkları Muharebeleri’ne dek gidiyor. Tam burada yüzünüzde tebessüm oluşturacak bir şey daha var. Gandalf, Erebor Seferi’nin detaylarını kendi ağzından anlatıp, Cüceleri Bilbo’yu da yanlarına almaya nasıl ikna ettiğini Frodo’yla bizlere aktarmak için göz kırpacak. Kitabın en eğlenceli öyküsü olduğuna hiç şüphe yok.

Dördüncü Çağ’a geldiğimizde çok başka bir bölüme de adım atmış oluyoruz. Druidleri andıran Drúedain hakkında kapsamlı bir bilgi yumağıyla başlıyoruz, sonrasındaysa Drúedain’in bahsi geçen yeteneklerinin sergilediği bir öykü bizi kendine hayran bırakmak için sırasını bekliyor. Daha sonra Orta-Dünya Büyücüleri, ya da diğer adıyla Istari, tüm açlığımızı bitirmek için orada. Gandalf ve Saruman’ın arasındaki çekişmenin başlangıcından tutun da büyücülerin Orta-Dünya’ya gönderilişine kadar uzun bir maraton var bizi bekleyen. Sauron ise büyücülerin geleceğinden önceden haberdar gibi ve hamlelerini ona göre yapmış durumda. Ancak kitabın kapanış öyküsü bu değil. Kapanış, efsanevi palantír küreleriyle geliyor. Böylece bu muazzam kürelerin büyüsüne bizler de kapılarak kısa süreliğine gerçekle olan bağlantımızı kesiyoruz.

Öykülerin her biri ayrı birer şaheser. Fakat burada oğul Cristopher Tolkien’in emeği hiçbir şekilde göz ardı edilemez. Kitabın başında yer alan neyi neden yaptığına dair sayfalarca açıklama, her öykü sonunda abartısız 30-50 arası dipnot ve 3-4 tane Ek ne kadar titiz bir çalışma yürüttüğünün en kesin kanıtı. Ayrıca babasının her öyküsü için diğer müsveddelerine de değinip neden bu versiyonu seçtiğinin bile açıklamasını yapmayı bir borç biliyor. İnanıyorum ki, bu eseri bir başkası derleseydi oğul Tolkien’in yapabileceğinin yarısını bile başaramazdı. Hiç şüphesiz kendisi bu kitaplarla birlikte pek çok okurun derin saygısını yeniden kazanacak.

Orta-Dünya’nın geçitleri sevenlerine yol vermek için bir kez daha açıldı. Şimdiyse sıra o geçitlerden geçip yeniden gölgeye karşı dik duracak, onun temas ettiği yüreklerdeki karanlığı söküp atacak kahramanlarda. Ama bunun için önce Tolkien’in rehberliğiyle bilgilerine ihtiyacımız var; Bitmemiş Öyküler de tam olarak bunu yapmak için burada. Bana da keyifli okumalar demek düşüyor.