Masallar ve Fantazya | Makale

Aslında her şey birer masaldan ibaret…

Fantastik türü ele alan bir konuyu irdelediğimizde başlangıcın ve temelin masallara dayandığını görebilir ve bunu rahatlıkla dile getirebiliriz. Zira bizim beğendiğimiz çoğu serinin çıkış noktasıdır bu masallar. Belki de bizim bilmediğimiz bir o kadarı daha bu masallar sayesinde hayat bulmuş ve o masalların ötesinde bir üne kavuşup kurgusuyla benliğimizi, görüntüsüyle de raflarımızı süslemiştir.

Örneğin hazır geçtiğimiz haftalarda Noeli yaşamışken, buradan yola çıkarak tüm dünyada en çok bilinen ve hatta çoğu çocuk tarafından gerçek kabul edilen Noel Baba efsanesini örnek verebiliriz. Santa Claus olarak da adlandırılan ve ilgili kişilerce tartışması -gerçekten var mı yoksa sadece efsanelere dayalı bir uydurma söylenti mi gibi- her daim süregelen bu konunun derinliklerini irdelemeyip yüzeysel olarak baktığımız vakit, nihayetinde tatlı ve çocuklar için nesillerce devam eden güzide bir masal olduğundan dem vurabiliriz.

masallarvefantazya1Her Noel gecesinde, o kocaman göbeğiyle dokuz uçan geyiğin çektiği kızağına biner, tüm yıl boyunca beraber çalıştığı cüce elflerle birlikte yaptığı hediyelik oyuncakları bacalardan girerek dağıtır, sonra da çocukların onun için bıraktığı yiyecek ve içecekler ile karnını doyurup tekrar geldiği gibi gider Noel Baba. Bahsi geçen tahkiyenin her kültüre göre farklılıkları da mevcut olmakla birlikte en bilineni ve masalsı anlatıma örnek teşkil etmesi amacıyla bu üslubu kullanabiliriz. Anlatımdan yola çıkarak çok güzel masallar üretebiliriz. Var veya yok, günümüze kadar değişen ifadeleri bir kenara bırakıp sonuçta çocukları baz alarak bakarsak fantastik bir dünyanın kapısını aralamış oluruz. Uçan geyikleri, cüce elfleri ve bacadan girip Noel gecesi boyunca milyonlarca çocuğa hediye dağıtabilen bir figürden konuşa geliriz.

Aynı şekilde buradan direk Tolkien’e angaje edebiliriz mevzuyu. Çocuklar için yazmış olduğu Noel mektupları vardır mesela. Yirmi yılı aşkın süredir noel baba imzasıyla, gerek yazdığı mektuplar gerekse bu mektuplar için çizdiği resimler ile Kuzey Kutbu’ndaki hayata dair ilginç hikayeleri çocuklara masal olarak dile getiren bu şahsın daha sonra Yüzüklerin Efendisi gibi tarihi değiştiren, “ve artık yaşadığımız dünya aynı kalmayacaktır” mottosunun benliğimizde yer edinilmesini sağlayan başyapıtla karşımıza çıktığını kim inkâr edebilir? Ve daha da önemlisi bu serinin başlangıcında bir masalın yattığını? Gerek oğlu için yazmış olduğu Roverandom adlı masal, gerek peri masalları olarak sunabileceğimiz Tehlikeli Diyardan Öyküler, gerekse biraz önce bahsettiğimiz Yüzüklerin Efendisi’nin temellerinin atılmasına vesile olan Hobbit, “masal” kavramını çok da güzel bir şekilde izah eder.

masallarvefantazya2Bariz biçimde adından bahsedebileceğimiz diğer bir örnek ise Tolkien’in de yakın arkadaşı olan C.S.Lewis’in yazmış olduğu Narnia Günlükleri kitaplarıdır. Çünkü Narnia Günlükleri zaten bir peri masalıdır. Bu anlatımın yanında, kitaplarda Noel Baba’yı direkt olarak kullanması gözlerden kaçmamıştır. Hatta ve hatta Noel Baba figürünü kullanması, Tolkien’in yoğun tepki göstermesine neden olmuştur. Lewis’in hayalinde oluşturduğu bir dünyada yüzde yüz insan yapımı bir karakterin kullanılmasına karşı çıkmıştır. Hoş, bu da ayrı bir konunun gündemidir…

Yine yazdığı Harry Potter kitapları ile ünlenen J.K.Rowling’in kurgusunda da masalların ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu, serinin son kitabında bahsi geçen Ozan Beedle’ın Hikâyeleri’nden fark edebiliriz. Adının ağza alınılmasından bile korkulan, gelmiş geçmiş en büyük karanlık büyücünün bu masal kitabında yazılmış bir öyküye dayanarak hareket etmesi ile esasında Rowling’in masallar konusundaki ciddiyetine bir kez daha tanıklık etmiş oluruz.

İşte bu şekilde daha birçok örnek verebiliriz. Kısacası her şey bir masal… Başından beri dile getirdiğimiz Noel Baba da bir masal belki, ama tüm içtenliğiyle bizim içinde bulunduğumuz bu yaşamın dâhi kısacık bir masaldan ibaret olmadığını kim iddia edebilir?

Ve evet, bir kez daha tekrar edelim: Aslında her şey birer masaldan ibaret…


Not: Bu yazı ilk olarak Hipnoz Dergisi‘nin 6. sayısında yayımlanmıştır.