Sıfır Dediğimde | Kritik

Gözlerini kapa, çevrende olup biten her şeyi unut. Buraya getirdiğin dertlerini ve hayatın karmaşasını geride bırak. Sakinleş sadece sesime kulak ver. Söylediklerimi dinle. Gerçek dünya burası… Bu bir rüya değil. Asıl geldiğin yerde rüyadasın. Şimdi geriye doğru sayacağım ve sıfır dediğimde tatlı bir uykuya dalmış olacaksın ama kulağın benim söylediklerimde olacak. Hazır mısın?

Resim öğrencisi Aslı hocasının neden başka dünyaları çizmek istiyorsun, bu dünya sana yetmiyor mu? Sorusuna cevap bulamadan çok değerli bir minyatür kitabını ondan ödünç alarak aklında şu sözlerle yola koyulur.

Seni kafese sokan senin yeteneğindir. Öyleyse güzelliğini sakla eğer tohum olursan tüm kuşlar seni yemek ister. Kendine güvenli bir sığınak bul. Musa’nın denizi, İbrahim’in ateşi gibi olsun…

İlerlediği dar sokakları ve insan keşmekeşini biz sonrasında onu gördüğümüz bir hipnoz seansında seyrederiz. Neden mi? Çünkü o en değer verdiği hocasının kitabını kaybetmiştir ve bulmak zorundadır. Bu kaybolanı arama yolculuğu sadece onun kaybettiklerini değil bir başka kaybolmuşun rüyalarını da ortaya çıkaracaktır.

Seni yıllarca aradım der bir ses biz Aslı’nın kaygılı yol tarifini dinlerken araya girerek. Devam eder. Nasıl biri olduğunu hayal etmeye çalıştım. Nasıl konuştuğunu, nasıl yürüdüğünü merak ettim. Neler yaptığını… Mutlu muydun? Yoksa ağlıyor muydun?

Sıfır dediğimde masalını anlatan acılı anneden tutun, kaybettiğini arayan kaybolmuşlarına kadar derin bir hipnoz seansı aslında. Gerçek dünyalarla ilgili…

Masallar âleminden Zümrüdü Anka’nın kanatları tüy dökerken mucizeye; bu yapım size anlatmaya çalışıyor gerçekle, gerçekleşebilecek olan arasında ki farkı…

2007 yapımı filmin senaryosu aynı zamanda yönetmenliğini de üstlenen Gökhan Yorgancıgil’e ait. Bence başarılı bir iş çıkarmış kendi adına. Senaryo bazı noktalarda tıkansa da anlatılmak isteneni verebiliyor. Geçişler arasındaki siyah ekran bazen rahatsızlık verse de ayrı bir tat katmış kanımca. Lakin oyuncu koltuğu kısmına geldiğimizde büyük bir kaos yaşıyoruz. Oyuncu kadrosunda Oktay Kaynarca, Hazım Körmükçü, Görkem Yeltan, Damla Tokel, Özge Özder ve Semih Sergen’i görüyoruz. Baştan sona yanlış oyuncu seçimlerine kurban giden naif bir masal geliyor benim gözlerimin önüne seyrettikçe. İnandırıcılıktan uzak performanslar geçidini Oktay Kaynarca bir nebze de olsa profesyonel oyunculuğu ile kapatmaya çalışmış, lakin başaramamış.

Filmin masal kısmında ki animasyonlara imzasını atan Vertigo ekibine ise ellerinize sağlık demek gerekiyor sanırım. Bizi böylesine bir atmosferin içine taşıyıp orada nefes aldırdıkları için. Filmin başarılı müziklerine ise Volkan Topsakal imza atmış. Film gösterimde olduğu dönemde birçok eleştiriye maruz kalsa da değerli ve özel bir yapım benim gözümde. Bence bu hikâyenin ruhunu taşıyabilecek oyuncular ve başarılı bir bütçe ile bir şans daha verilmeli. Bu ruh bu ödülü hak ediyor diye düşünüyorum.

Kelimeler görünendir. Sen görünensin. Ben gizli kalandım. Belki de görünmek istedim sana… Şimdi anlıyorum ki Zümrüdü Anka‘nın iki hediyesinden birini buldum. Diğerini ise sonsuzlukta arayacağım.

Sizin gerçeğiniz nedir? Siz gerçekte nasılsınız? Siz; gerçek sandığınız evrende öğretilerinizle, çevrelerinizle ve size yapıştırılan sıfatlarla var olansınız. Onların sunduğu parmaklıkların arasından bağıransınız. Gerçek nedir? Görünen mi? Peki ya SIFIR DEDİĞİMDE…