The Good, The Bad and The Ugly

the good the bad and the ugly

Ennio Morricone’nin muhteşem müzikleriyle efsaneleşen yapım, defalarca seyredilmeye, sahne sahne içilmeye değer yine de doyulmayacak bir seyirlik…

“Gideceğim gitmesine ama Tanrı beni hatırlasın diye beklerken kardeş Ramirez’in kardeşi ben Tuco Ramirez sana bir şey söyleyeceğim. Benden daha iyi biri olduğunu düşünüyorsun. Geldiğimiz yerde sefaletten ölmek istemiyorsan ya rahip olmak zorundaydın ya haydut. İkimizde kendi yollarımızı seçtik! Benimkisi daha zorluydu! Anne babamız hakkında çene çalıyorsun. Sen rahip olmak için gittiğinde ben geride kaldım. 10 ya da 12 yaşlarındaydım, tam hatırlamıyorum, ama geride kaldım sonuçta. Elimden geleni yaptım ancak pek bir yararı olmadı. Ağzımdan çıkacaklara kulak ver şimdi. Sen rahip oldun çünkü benim yaptıklarımı yapacak kadar cesaret yoktu sende!”

Orijinal adı “il burono, il brutto, il cattivo” olan 1966 mahsulü yapım sinema tarihine spagetti western tanımını mıh gibi çakan “Dolar Üçlemesi”nin son ayağıdır. Yapım oyuncu performansları, müziği ve fotoğraf karelerini aratmayan sahneleriyle en iyi filmler sıralamasının hala en başında yer alır. Bugün bile Sergio Leone dendiğinde, Clint Eastwood dendiğinde, Lee Van Cleef dendiğinde, Eli Wallach dendiğinde(ki kendisi dillere destan bir performans sergilemiş ve film boyunca seyirciyi hikâyesine kilitlemiştir!) akla gelen ilk filmdir. Ennio Morricone’nin muhteşem müzikleriyle efsaneleşen yapım, defalarca seyredilmeye, sahne sahne içilmeye değer yine de doyulmayacak bir seyirlik…

the good the bad and the ugly 2 the good the bad and the ugly 3

İyinin, kötünün ve çirkinin masalı… Tüm o itiş kakışın arasında aslında soran bir hikâyesi var. Şartlar farklı olsaydı sıfatlar değişir miydi? İyiliğin, kötülüğün ve çirkinliğin belli bir kalıbı var mı? Öyle mi doğarız yoksa öyle mi öğreniriz? Hani Hz. Ömer’in bir sözü vardır, bilir misiniz? “Ya inandığınız gibi yaşarsınız ya da yaşadıklarınıza inanmaya başlarsınız!” İşte üstat Sergio Leone bu yapımında kamerasının tüm açılarıyla sorguluyor bunu. Düşük bir bütçe, büyük bir çaba ve fedakârlıklarla tamamlanan masalın bugün hala geniş bir hayran kitlesi mevcut…

Yapımın konusuna gelince Tuco Ramirez(Çirkin) kanun kaçağı bir hayduttur. Yaşamını çalıp çırparak kazanmaktadır. Cahildir, bencildir ve kendi çıkarı için her şeyi yapabilmektedir. Tuco ödül avcısı olan keskin nişancı Blondie ile anlaşarak kasabaları dolaşmaktadır. Blondie (Clint Eastwood namı değer iyi) Tuco’yu her seferinde kanun adamlarına teslim edip ödülü almakta ve son anda onu kurtararak, yoluna devam etmektedir. Fakat yaptıkları bu antlaşma işlerin ters gitmesi üzerine bozulur. Bu sırada Melekgöz lakaplı Sentenza(kötü) ise Bill Carson adında büyük miktar altını ele geçirmiş eski bir askerin izini sürmektedir. Üçlünün yolları bir mezarlıkta kesişir lakin hepsi aradıklarının bir parçasını bilmektedirler.

the good the bad and the ugly 4 the good the bad and the ugly 5

İyi, kötü ve çirkin… Hangisi olmak daha kolay hiç düşündünüz mü? Düşünmeyin bu efsaneyi bir kez daha seyredin ve özümseyin. Sahneler müzikle beraber içinize aktığında kararınızı vermiş olacaksınız.

İyilikle…