Yaratık | İnceleme

yaratik top

Yaratık bir gerilim romanı olarak sunulsa da aslında polisiye tadında bir soruşturma içeren, 18.yüzyıl İngiltere’sinin tarihsel arka planını, ahlak ve din anlayışı üzerine odaklanarak irdeleyen gizemli bir roman.

Dönemde yaşayan farklı sınıflardaki insanların kişiliklerini, inançlarını, değer yargılarını bir soruşturma süreci içerisinde ele alarak fark ettirmeden anlatıyor bizlere. Burada soruşturulan kadar soruşturan da bu analizden nasibini alıyor. Hikâye çoğunlukla bir sorgulayıcının sorduğu sorularla aydınlanarak ilerliyor. Neler olup bittiğini en açık olarak sorgulama hâkiminin efendisine yazdığı mektuplarda görüyoruz. Hikâyenin bu şekilde ele alınışı sürükleyiciliği canlı tutarak merakı körüklüyor.

yaratik
Künye için tıklayın!

Roman 1736 yılında 5 kişilik tuhaf bir grubun yolculuğundan bir kesit ile başlıyor. Bu grup, bir soylu (belki bir prens), onun (tuhaf) uşağı ile ne iş yaptıklarını daha sonra öğreneceğimiz iki farklı sınıftan erkek (bir aktör ve bir eski asker) ve bir kadından (fahişe) oluşuyor. Topluluk belli bir amaç için İngiltere kırsalında yolculuk yapmaktadırlar. İlk bakışta grubun görünüş olarak verdiği imaj ile grup üyelerinin gerçek kimlikleri arasındaki farklılıklar yavaş yavaş ortaya çıkacaktır. Hikâyenin başlangıcını oluşturan bu kesitten bir soruşturmaya geçiş yapılır. Grubun gizemli yolculuğu beklenmedik bir şekilde sonlanmış ve kaybolan soylu gence ne olduğunu araştırmak için bir sorgu hâkimi görevlendirilmiştir. Hikâyedeki kahramanlar ayrı ayrı sorgulanır ve bu şekilde hikâyeyi öğrenmeye başlarız. Ancak anlatılanlar garip ve doğaüstüdür. Bu grup ne amaçla birlikte yolculuk etmiştir? Yolculuklarındaki gizem ve sırların ardında ne vardır? Yolculuk nasıl olup da bir felaketle sonlanmıştır? Bu sorular oldukça akılcı ve tutarlı bir bakışla sorgulama yürüten zeki ve tecrübeli hâkimin cevabını aradığı sorulardır.

Olay kahramanlarca farklı bakış açılarından farklı aktarılmaktadır. Aslında sorgucu bile olaylara anlatılandan farklı bir gözle bakar bunu da efendisine yazdığı mektuplar ile aktarır. Hikâye dönemi ve döneme has kişilikleri aktarırken günümüz okuyucusunun onları daha doğru değerlendirmesi açısından yazarın dönem üzerine eleştirilerini de içermekte ayrıca günümüz insanı ile o zamanki insanı karşılaştırmaktadır.

Roman uzun süre sırlarını deşifre etmez ve sürekli artan bir merak uyandırır. Öyle ki kitabın isminin neden yaratık olduğunu bile okuyucu ancak sonlara doğru anlayacaktır. Kitabın sonu da oldukça yoruma açıktır. Belki de bu sebeple yazar kitabın sonuna bir son deyiş koyarak tüm hikâyeye okuyucu için belli bir çerçeve çizer. Kitapta gizemli ve doğaüstü olaylar oldukça ilginç bir şekilde gelişerek bazen bilimkurgu havasına bürünmektedir. Bunun dışında Sorgulama ilerledikçe Hristiyanlığın farklı ve az bilinen bir mezhebinin ortaya çıkmasıyla olaylar daha da ilginç bir hal almaktadır. İsa’nın dünyaya kadın olarak geleceğine inan o zamanki dini inancı kabul etmeyen kendi kurallarıyla içine kapanık yaşayan bir topluluktur bu.

“Yaratık” gizem yüklü bir roman olduğu kadar bir klasik roman kadar da edebidir. Bu yönüyle her iki tür okuyucularına hitap edecek güçte olup okuyucusunu oldukça zevkli, düşünsel ve eleştirel bir yolculuğa çıkarmaktadır.