Zaman Çarkı | Neden Okumalıyız?

thewhelloftime k

Zaman çarkı döner, Çağlar gelir ve geçer, efsaneleşen anılar bırakır. Efsaneler solarak mit olur ve onları doğuran çağ yeniden geldiğinde mitler bile unutulur. Üçüncü Çağ’da, kehanetler çağında, Dünya ve Zaman dengede durduğunda, olmuş olan, olacak olan ve olmakta olan, gölgenin karşısında düşebilir…

Zamanın şafağında, Yaratıcı olarak da bilinen tanrı, evreni ve tüm yaşamların ipliğini ören Zaman Çarkını oluşturdu. Çark, her biri bir çağı temsil eden yedi tane çubuktan oluşur ve Gerçek Kaynak’tan akan Tek Güç sayesinde döner. Esasen saidin ve saidar olarak bilinen eril ve dişil yarıları birbirini itip çekerek ahenk içinde hareket ederler. Çarkı döndüren güç de budur. Aes Sedailer Tek Güç şeklinde tabir edilen evrenin ve zamanın yaşam kaynağı olan olguyu yönlendirirler. Eski dilde Aes Sedai, ‘Herkesin Hizmetkârı’ anlamına gelmektedir.

Shai’tan yani Karanlık Varlık, Yaratıcı tarafından, yaratım anında hapsedilmiştir. Ancak, Efsaneler Çağı diye bilinen zamanda, bir Aes Sedai deneyi yanlışlıkla Karanlık Varlık’ın hapishanesine gedik açmış ve onun dünyaya dokunmasına olanak sağlamıştır. Asıl amacı zamanı ve gerçekliği yeniden yapmak olan Shai’tan’ın bu gayesine ulaşmak için zindanından tamamen özgür kalması gerekir. Onu zindanından kurtarmaları için yozlaşmış, hırslı ve güçlü hizmetkârlarını görevlendirmiştir. Çark, bu tehlikeye cevap olarak muazzam bir güç yönlendirici olan Ejder’i ışığın şampiyonu olması için seçmiştir.

Efsaneler Çağı’nda Karanlık Varlık’ın güçlerine karşı Aes Sedai’leri ve ittifaklarını komuta eden Lews Therin Telamon Ejder diye anıldı. On yıllık zorlu savaşın ardından Lews Therin ve yüz yoldaşı Karanlık Varlık’ın zindanına açılan gediği mühürleyerek, onu tekrar hapsetti. Ancak Karanlık Varlık’ın karşı saldırısı Saidin’i lekeledi ve tüm erkek Aes Sedai’leri delirerek ölmeye mahkûm etti. Deliren erkek Aes Sedai’ler dünyayı Tek Güç ile harap etti. Depremler ve büyük dalgalar yeryüzünün şeklini değiştirdi. Dağlar denizlerin dibine battı ve yeni dağlar yükseldi. Bu olay sonraki çağlarda “Dünyanın Kırılışı” olarak isimlendirildi. Lews Therin, deliliğinin içinde dostlarını, ailesini ve en sonunda kendisini öldürdü. Ve kardeş katili adını aldı.

Ve o günlerde, daha önce olduğu ve daha sonra olacağı gibi oldu,
Karanlık yeryüzüne çöktü, insanların yüreklerini ağırlaştırdı, yeşillikler soldu, umut öldü.
Ve insanlar Yaratıcı’ya seslenerek,
“Ey Gökyüzünün Işığı, Dünyanın Işığı, bırak kehanetlerde
Vaat Edilen, geçmiş çağlarda olduğu ve gelecek çağlarda olacağı gibi dağdan doğsun.
Bırak Sabahın Prensi yeryüzüne şarkı söylesin ve yeşil şeyler büyüsün, vadiler kuzu versin.
Bırak Şafağın Efendisi bizi Karanlık’tan korusun ve adaletin yüce kılıcı bizi savunsun.
Bırak Ejder bir kez daha zamanın rüzgârlarında koşsun.”

Rahatlıkla söyleyebilirim ki, Robert Jordan karmaşıklıkta olmasa bile sayfa sayısında fantastik kurgu’nun efendisidir. Burada 13 kalın kitaptan -ki her biri 700 ile 1100 sayfa arasındadır- bahsediyoruz. Ve bu kitaplar kadar, belki daha da fazla metin de arka plan için yazılmıştır. Arka plan derken, o dünyada yaşayan ulusları, o ulusların yaşam stillerini, birbirleriyle olan ilişkilerini, ticaretlerini düşünün. Ve bunların buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu düşünün. İşte o zaman ne demek istediğimi biraz da olsa anlarsınız.

Yukarıda Zaman Çarkı’nın ne kadar büyük bir seri olduğundan bahsettim. Şimdi sıra geldi onu, neyin bu kadar büyük yaptığını anlatmaya. Yüzüklerin Efendisi’nde ve sonra onu taklit edenlerin ortak noktası ne? Köylü çocuğu al, dünyanın sonunun gelmesini engelleyecek kahramanın o olduğunu söyle, sonra yanına üç beş arkadaş tak ve düşür yola. Yanında olursan ne ala, başına bela gelirse kurtarırsın ama yanında olmadığın zaman da başının çaresine bakabilsin. Yolda karakter gelişimini sürdür. Onu dünyayı kurtarmasını sağlayacak yeteneklerle donat. Yolda kendisine yardım edecek arkadaşlar da edinsin. Uğraşsın, didinsin, çabalasın en sonunda dünyayı kurtarsın ama kendinden bir şeyler versin dünyayı kurtarırken. Eskisi gibi olmasın artık.

Tanıdık mı geldi? Ne sandınız, Tolkien nasıl dünyanın en iyi fantastik kurgu yazarı oldu sanıyorsunuz. İtirazlarınızı duyar gibiyim. “Ama o Tolkien, orta dünyayı o yarattı.” Cevabı verdiniz işte. Tolkien Usta orta dünyayı yarattı. Bir sürü ırk yarattı, onların tarihini yazdı, dil bile yaptı çoğumuzun gidip yaşamak istediği orta dünya için. Sonra, o kadar güzel kurguladı ki Yüzüklerin Efendisi’ni, Frodo olduk hepimiz, onunla beraber ezildik yüzüğün ağırlığının altında, Gandalf Moria’da balrog ile karşılaşıp, aşağıya düşerken aptal dedi bize onu bırakıp gitmediğimiz için. Yeri geldi Rohan süvarisi olduk, yeri geldi Gondor askeri. Beraber üzüldük Boromir öldüğünde, beraber sevindik Ak Gandalf döndüğünde. Nasıl da cız etti ama içimiz son gemi kalkarken limandan. Arwen’i hangimiz takdir etmedi ölümü tercih ettiği için, sonsuza dek mutsuz olmak yerine.

En iyiyi taklit eden birçok eser yazıldı günümüze dek. Kimi çok az esinlendi, kimi daha çok. Hepsi aşağı yukarı aynı stille yazıldı. Köylü çocuk kahraman olsun. Ama bir tanesi bile orta dünya yaratayım demedi. Kaçış edebiyatı ya malum. Biz kaçıp gidebileceğimiz bir dünya istedik ama kimse vermedi istediğimizi. Ne zaman Robert Jordan yazmaya başladı. Bir ışık yaktı bizim için, yol gösterdi karanlıklarda. Artık Rand ile kılıç sallayabiliyorduk. Zar atıp eğlenebiliyorduk Mat’in masasında. Perrin ile beraber koşabiliyorduk rüzgârı karşımıza alıp. Belki tahtı alamadı Tolkien’den ama şu ana dek kimse bu kadar yaklaşmamıştı.

Ama gene de Jordan’ın serisi ile Tolkien’in serisi arasında dağlar kadar fark var. Dünyasal açıdan Tolkien dünya sonlanana kadar bir numara olarak kalacak benim için. Ama bunun dışında Robert Jordan’ın karakter işleyişi, olaylar dizimi, kurgusu, en ama en önemli özelliği anlatım ve işleyişi Tolkien’ı geçmekte. İlk bakışta önyargıyla birçok kişi belki diyebilir, bu kadar kalın kitap, adam baya yazmış sallamış durmuş diye. Ama öyle değil işte, değil…

Dolu gözüküyor, boştur mantığı işlemiyor bu seride. Doluluğu, hatta bundan daha da fazlasını hak ediyor seri. Ayrıntıları, kitap okurken hiçbir şeyi atlamamayı, tamamen o dünyanın içinde kaybolmayı seven bir okuyucuysanız işte bu seri bunu tam anlamıyla sağlıyor. Bu seriden sonra, başka bir seri seçerken çok zorlanacaksınız çünkü hiçbir seride bu anlatım ve işleyiş yok. Bu da aslında serinin tek kötü tarafı diyebilirim. Şahsen artık kitap beğenmiyorum. Daha doğrusu beğenemiyorum. Karşıma gelen 400-500 sayfa bilmem kaç cilt kitaplar dişimin kavuğunu bile doldurmuyor.

Robert Jordan’ın işlediği bu anlatım stili sayesinde her ayrıntıyı yakalayabiliyorsunuz. En basitinden bir Han’a girildiğinde sadece o Han’ı anlatan 10 sayfa ile karşılaşıyorsunuz. Bu sıkmanın tersine o dünyayı hayal etmenizi sağlıyor. Seriyi bitirdikten sonra okuduğum diğer serilerde bu olmadığından kitaplarda kesiklik hissi yaşıyorum artı. Bir olay oluyor pat olay bitiyor, başka bir yerden çıkıyorlar vesaire… Bu yüzden diyorum ya; Zaman Çarkı’nın tek kötü yanı seriyi okuduktan sonra “kitap” anlayışınızın değişmesi ve artık diğer kitapların yalan kitaplar gibi gelmesi…

Peki karakterlere değinelim. Öncelikle anlatım çok geniş olduğundan karakterleri donlarına kadar bilebiliyorsunuz Bu da o karakteri gözünüzde gerçek kılıyor. Ayrıca seride eğer bir karakterin ismi geçerse, elinde sonunda başka bir yerden tekrar o karakterle karşılaşıyorsunuz. Sadece ana karakterler üzerinden gitmeyen bir seri kısacası.

Ama her ne kadar öyle olsa da üç ana karakterimiz bir başka. Perrin, Rand ve Mat. Rand al’thor serinin esas oğlanı olarak gözümüze çarpıyor. Dünyayı gelecek karanlıktan kurtarmak için son savaş Tarmon Gai’don da Karanlık Varlığa karşı savaşması gereken o. Perrin Aybara, kurtlarla olan yakın ilişkisi, kendisini hep bir demirci olarak görmesi, kaslı vücudu ama sıcacık kalbi olan bir karakter. Evet Matrim Cauthon, onu size nasıl anlatayım ki? Şimdiye kadar okuduğum onlarca fantastik serinin içinde geçen yüzlerce karakter bir yana Mat diğer yana.., Hınzır, şakacı, komik, kumarbaz. Şu sözü size belki onun hakkında bir fikir verir. “Ben lord değilim, kendime bundan daha fazla saygım var .” Serinin uzun olması ve Robert Jordan’ın mükemmel anlatışı sayesinde, karakterlerimizin adım adım nasıl geliştiğini çok net görebiliyoruz.

Ayrıca ”eserdeki karakterlerin hikâyeleri ve aşırı sayıdaki yan karakterler, bazen hikâyenin bütünlüğünü bozmakta.” şeklinde bir görüş dile getiriliyor. Zaman Çarkı’nı üç kez hatim ettikten sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki bu şekilde düşünen arkadaşlar yanılıyorlar. Çok büyük bir seri olduğu için okurken uzun süreli aralar vermek dikkati dağıtıp, konudan uzaklaşmanızı sağlıyor ancak çok büyük olması sayesinde karakterlerin hikâyeleri ve yan karakterler, ne kadar farklı yönlere dağılsa da en sonunda bir araya toplanıyor.

Olay kurgusu da muazzam derecede harika. Tek bir olay ya da hikâye üzerinde gitmeden her bir karakterin, her bir oluşumun, kitapta gittiği yönlerde, karşılaştıkları durum ve farklı koşullar birçok açıdan, her yöne eğilimimizi sağlıyor. Böylece kitap sizi daha da içine alıyor ve kayboluyorsunuz.

Yaratılan dünya özgün olsa da Tolkien’in yarattığı dünyayı geçemiyor. Zaten tek geri kalan yanı bu serinin Tolkien ile karşılaştırıldığında. Tolkien aşmış bu konuda. O dünya, o diller, o ırklar… her şeyi ile kusursuz.

Zaman Çarkı’nı neden okumanız gerektiğini dilim döndüğünce anlattım. Kitapların boyutu korkutmasın sizi, başladıktan sonra bırakamıyorsunuz zaten. Aynı zamanda kitapların kalın olması fiyatlarının da fahiş seviyelere çıkmasına neden oluyor. Ancak verdiğiniz her bir kuruşu sonuna kadar hak ettiği için fiyatlar da okumamanız için bir sebep değil. Ama benim görüşüm okumamanız için bir tek sebep var ne yazık ki, Zaman Çarkı’nı okuduktan sonra okuduğunuz diğer serilerden zevk almakta zorlanacaksınız. Bunu göze alıyorsanız kaçırmamanız gereken bir seri. Kesinlikle tavsiye ediyorum.


Kaynaklar

– Wikipedia.org The Wheel of Time sayfası
– Wikipedia.org Türkiye Zaman Çarkı sayfası
– Divxplanet’ten SPAWN-TheUndead nickli arkadaşın Zaman Çarkı incelemesi
– ekşisözlük the wheel of time başlığı
– encyclopaedia-wot.org WoT ansiklopedisi
– J. R. R. Tolkien’in Silmarillion ve Yüzüklerin Efendisi isimli eserleri


Oğuz Kılcan | JeepeRs