Ankara’nın Korkutucu İklimi

ankarada puslu sabah top

[stextbox id=”info” float=”true” align=”right”]alperkayaTANITIM
Alper Kaya
[Arşivi]

Ankara’da Soğuk Gece’nin ardından Korkut Aldemir, Ankara’da Puslu Sabah ile Ankara iklimini bildirmeyi sürdürüyor. Biz de okuyoruz… Ankara’da Soğuk Gece’yi okuyup Rewerdromluları ve FRP Gençleri’ni sevenlere müjde mahiyetindeki bir yapıt, Ankara’da Puslu Sabah.

Öteki dünyalardaki savaşları anmayı ihmal etmemekle birlikte daha çok, ilk kitapta tanışmadığımız karanlık güçlere odaklanıyoruz. 1870’li yıllar Avusturya’sında başlayan macera, günümüze kadar uzanıyor. Ruh soruyucuların sonuncusu olan afet-i devran Lidian’ın, doğurganlığını sergileme adına günah dolu ayinlerle sabahı bulacağı Nagragas Gecesi’nin hazırlık aşamasını takip ediyoruz soluksuzca…

ankarada puslu sabah
Künye için kapak resmine tıklayın!

Profesörler Komitesi’nin içindeki güç ve çıkar savaşlarının varabileceği boyuttan, karizmatik katil Can Shapiro’ya kadar “Soğuk Gece”ye gönderme yapan sayısız sahne eşlik ediyor bizlere. Ankara’nın havasını harmanlayarak büyük finale ilerliyoruz. Ve tabii, havada kalan bazı taşlar yerine birer birer oturuyor. Yabancı kurgularda sıkça gördüğümüz, finalde her düğümün çözüldüğü bir ortam oluşturuluyor ve romanın bütünü kadar soluk kesici bir final sahnesiyle karşılaşıyoruz.

İlk romanda ekipten kopan Toprak’ın kilit bir rolle karşımıza çıktığı romanda az önce saydığım isimler kadar yeni karşımıza çıkan isimler de var tabii. Abdül, namı diğer Egd-ül Eset, bunlardan birisi. Ve bir diğer romanda bize eşlik edebilecek isimler de var elbette. Ancak dilerseniz finale dair ipuçlarını arttırmama adına bu isimleri şimdilik saklı tutalım.

Yüzüklerin Efendisi’ndeki savaş sahneleri ayarında olmasa da, en az onlar kadar betimleme ögeleri kuvvetli, zihinde yer eden bir savaş sahnesi var. Ve Hollywood filmlerinden fırlayan bir baskın sahnesi de cabası.

Elfler, vampirler, orklar olmasa da fantastik kurgu yapılabilir, Ankara’da Puslu Sabah bunun en büyük göstergesi olarak kitaplık raflarında yerini alıyor. “Bizden” bir kurgu olarak, içinde sırf Ankara haritasını çizebileceğiniz yol-yordam faktörleri olduğu için bile fazlasıyla övgüyü hak edebilecekken bize alçakgönüllülük payı bıraktırmadığı için bence Korkut Aldemir’e karşı borçluyuz.