Edebiyat Ne İşe Yarar?

Ray Bradbury’nin bilimkurgu klasiği Fahrenheit 451’i okuduktan sonra bu soru aklıma saplandı kaldı. Kendimce bazı cevaplar bulmaya çabaladım. Edebiyat bizi mutlu etmek için mi var? Yoksa estetik olarak mükemmele erişmek mi edebiyatın varoluş gayesi? Yeni ufuklar açmak mı? Eski güzel günleri muhafaza etmek mi yoksa?

Fahrenheit 451, esas olarak özgür düşünce kavramına yönelik bir tehdidi ele alan bir distopik roman. Her ne kadar distopik olsa da öyle karanlık şeylerle dolu bir kitap değil. İçi umutla dolu, bir distopyada rastlamayı ummadığımız dozda iyimserlik içeriyor.

Tüm bunlar üzerinde konuşulmalı elbette ama benim bu kitapla alakalı olarak ele almak istediğim konu; soru sormanın ne kadar değerli olduğunu hatırlatması. Kahramanımız soruların beynine dolmasına izin verdiğinde bir anda değişmeye başlıyor ve umut da buradan doğuyor.

fahrenheit 451 2
Fahrenheit 451

Gelelim kitabın en önemli sorusuna? Edebiyat, kitaplar, romanlar, şiirler ne için vardır? Bir şiiri neden okuruz? Bir cümle ne amaçla bir romana başlangıç olma şerefini kazanır? Kısaca edebiyattan maksat nedir?

Özgür düşünce, dünyanın çok yeni tanıştığı bir kavramdır. Matbaanın bize armağan ettiği yaygınlaşabilir düşünce hamleleri sayesinde sahip olduk ona. Bazılarımız onu çok sevdi, bazılarımız ise onu zindanlara kapattı. Mutluluk vaadiyle gelmemişti o. Vaat ettiği şey öğrenmekti. Ancak insanlar öğrenmeyi o kadar da çok istemediler, en azından çoğu. Hapishaneler doldu taştı ve yakılan kitapların dumanı göğe yükseldi. Sonra dumanı izleyen insanlar, neden dünyanın sürekli savaşlarla dolup taştığını merak ettiler. Oysa cevap dumanda gizliydi.

Edebiyatın yaradığı şey buydu. Neden özgür olmamız gerektiğini öğrendiğimiz bilgeydi o. Şiirin kuralsız ikliminde savaşın disiplinine yer yoktu. Roman, yepyeni yol arkadaşlarıyla yürek ferahlatan maceralar vaat ediyordu. Dünya hapishanelerle dolu olsa da edebiyat vardı.

Edebiyat kendi kendini yenileyen bir anka, umut denilen meyveyi dallarında taşımaktan usanmayan ağaç, yılmak bilmez bir yolcu. Öyle bir yolcu ki ne zaman bir hana yolu düşse, o handa kalanların akıllarına binlerce soru doldurur ve böylece özgürleştirir onları. Ne de olsa özgürleşmenin ilk adımı soru sormaya cesaret edebilmektir. Hakikati arayan her ruh, noktalı bir orağı andıran o işaretle tanışmak zorundadır; soru işaretiyle.

Ray Bradbury, kitapların itfaiyeciler tarafından yakıldığı bir dünyayı tasvir etti. Bu korkunç hapishanenin içerisine umut serpiştirip bizim önümüze koydu. Bizleri binlerce soruyla, özgürlükle baş başa bıraktı.

Edebiyat sorular sordurur insana. Sorular özgürleştirir. Edebiyatın gayesi özgürleşmektir.