Gece Kanatları | İnceleme

gece kanatlari top

Daha çok fantastik edebiyat ile içli dışlı olmuş ve genellikle hep bu tür üzerinden gitmiş olan benim gibiler için bilimkurgu kardeş bir tür olsa da her zaman gizemli ve korkutucu bir görünüme sahiptir. Neden diye soracak olursanız, fantazi edebiyatına göre çok daha derinsel ve ciddi kaçar. Yani en azından öyle görünür.

Sonu bilinmeyen evrenleri arşınlayarak farklı gezegenler keşfedilmesi ve bunu inanılmaz teknolojiler ile yapmaları, ayrıca gelecekte bir gün olabilme ihtimalindeki bazı bilgileri şimdiden vermeleri, ister istemez daha fazla birikim gerektiren tecrübelere neden olmuştur.

Ayrıca çok daha zamansal bir kavrama sahip olduğundan ve fantastik edebiyatın öncesinde daha etkin bir tür göründüğünden olsa gerek, hep korkulu şekilde yaklaşmışımdır. Elbette belli başlı eserleri okumuşluğum vardır. Lakin okuduğum kitaplar ya da seriler bile bu ön yargımı bir türlü kırıp atamamıştır.

İşte sizlere şimdi tanıtacağım kitap, bu ön yargılarımı kırarak parça pençik etmiştir! Mevzubahis olan roman, İthaki Yayınları’ndan 2003 yılında çıkan, orijinalinde 1969 yılında basılan Robert Silverberg imzalı Gece Kanatları…

gece kanatlari
Künye bilgileri için tıklayın.

Bugüne kadar pek çok ödül kazanmış olan Silverberg, özellikle almış olduğu Hugo ve Nebula ödülleriyle bilinmektedir. Dünya çapında oldukça ünlü ve bilimkurgu denilince akla gelen ilk isimlerden birisi olmasına rağmen, ne yazık ki ülkemizde gereken ilgiyi çok fazla görememiştir. 1983 yılında Baskan Yayınları’ndan çıkan Dünyalı İstilacılar ve bir derleme olan Efsaneler 1 – 2 kitapları haricinde maalesef çevrilen başka kitabı bulunmamaktadır. Oysaki bu kadar ödüle layık görülen bir yazarın kitaplarının dilimize kazandırılmaması oldukça büyük bir kayıptır…

Bunu rahatlıkla dile getirmemin nedeni, Gece Kanatları kitabını bitirdikten sonra, hem türe hem de kendisine karşı kazandığım güvenden kaynaklanmaktadır. Böylesine sade bir anlatım, bununla birlikte detaylı ve okuyucuyu sıkmadan, sürükleyici bir şekilde devam edebilen çok az farklı kurgu sayabilirim sizlere. Evet, çok güzel kitap isimleri verebilirim ama dediğim gibi; böylesi özelliklerin her birini içerisinde barındıran ne yazık ki çok fazla kitap ya da seri bulunmamaktadır.

Bana sorarsanız Silverberg aldığı her ödülü fazlasıyla hak ediyor. Tek bir kitabını okumuş olmama rağmen bunu söylerken, inanın, hiç tereddüt etmiyorum. Çünkü bu kitabı okuyacak kişi bilimkurguyu ya da fanteziyi sevmese bile beğenecektir. Zira Gece Kanatları kitabını tam olarak has bilimkurgu olarak nitelendirmemek gerekir. Çünkü içinde hem felsefe, hem ütopik ve distopik ögeler, hem de bir kısım fantastik unsurlar katılarak düzenlenmiş kurgu yatmaktadır.

İsterseniz ön bilgileri ve bazı kişisel fikirlerimi aktardıktan sonra geçelim kitap içeriğine.

İlk olarak kitap üç kısımdan oluşuyor. Bunlar sırasıyla:

Birinci Bölüm: Gece Kanatları

İkinci Bölüm: Anımsayıcılar Arasında

Üçüncü Bölüm: Jorslem Yolu

Birinci bölüm olan Gece Kanatları’nda -ki kitaba ismini veren bölümdür- kahramanımızın bir izleyici olarak dost gördüğü kişilerle olan yolculuğunu ve bağlı olduğu İzleyici loncasındaki görevlerini yerine getirmesini anlatıyor. Kitaba giriş niteliğini taşıyan bu bölümle, loncaların önemini anlıyor ve dünyayı tanımış oluyoruz.

Sade ve basit bir anlatım dili olan Silverberg, okuyucuyu sıkmadan kurguya hevesli bir şekilde çekmeyi başarıyor. Kitabın Hugo Ödülü’ne layık görülmesine şaşmamak gerek bu bakımdan. Özellikle yazıldığı yıla bakarsak, sanki bugünün jenerasyonunu görerek kaleme almış romanı.

Yine hikâyeye dönecek olursak, döngüleri öğrenmiş oluyoruz. Döngü dedikleri ve basit tabirle bizim çağ olarak nitelendirebileceğimiz olgudan söz ediliyor. Örneğin şu anki yaşadığımız dünyayı birinci döngüye koyabiliriz kitaba göre. Ayrıca lonca dediğimiz, her insanın belli bir tanesine bağlı olduğu gruplar bulunuyor. Kitabın başlarında Basil adlı Anımsayıcılar loncasına bağlı bir karakter, loncaların kuruluşundan bahseder. Kitabın belli pilot bölümlerinde de loncaların önemi sık sık tekrarlanır. Neden bu kadar önemli bir şekilde okuyucuya durup durup hatırlatıldığı da kitabın sonunda açıklığa kavuşacaktır.

Loncalar ikinci döngünün sonlarında oluşan karmaşa nedeniyle kimsenin yerini bilmemesi ve sabit bakış açıları getirilmesi nedeniyle kurulmuştur. Egemenler, Efendiler, Tüccarlar, Toprak Sahipleri, Satıcılar, Uşaklar, Kâtipler, Şaklabanlar, Müzisyenler, Taşıyıcılar, Listeyeciler, İzleyiciler ve Koruyucular gibi loncalar bulunmaktadır. Yine kitapta geçen Büyülü Yıllar dedikleri zamanlarda da, laboratuvarlarda yapılan bazı deneyler sonucu Uçucular ve Değişkenler çıkmıştır ortaya. Tabii bu bahsettiğimiz loncalar sadece belli başlı ve en önemli olanlarıdır. Kesin rakam tam bilinmemekle beraber en az yüz tane lonca olduğu tahmin edilmektedir. Her birinin kendilerine göre görevleri vardır. Burada bahsettiğimiz çoğu loncanın işlevini kitapta gelişen olaylar sonucu öğrenme şansına da erişiriz.

Asıl karakterimiz olan –uzun süre ismini bilmediğimiz ve benim de kitabın gidişatında ki sürükleyiciliği bozmamak adına söylemeyeceğim- kişiyi bir İzleyici olarak tanırız başlangıçta. İzleyiciler, eski bir efsane olan, yerkürenin bir gün istila edileceği gerçeğini daha önceden tüm dünyaya haber vermek için kurulmuş bir loncadır. Kendilerine ait özel el arabaları bulunan bu izleyiciler her gün, günde üç kez olmak üzere uzayın derinliklerini izleyerek, dünyalarına karşı bir tehlike var mı yok mu diye her daim tetikte kalırlar. Başkarakterimiz de böyle çıkar karşımıza. Tabii yanındaki yol arkadaşları, değişken Gormon ve uçucu Avluela ile…

İzleyicinin gözünden üçüncü tekil şahıs olarak anlatılan bu macerada, bahsi geçen kehanetin gerçekleşmesi sonucu üçüncü döngü de son bularak yeni bir döngüye girilmiş olur. Artık doğumundan beridir kahramanımıza -tam böyle demememiz gerekiyor aslında, fakat isim yerine en uygun terim bu gibi duruyor- yüklenmiş olan İzleyici görevi sona ermiştir. Üstelik yol arkadaşları da artık onunla beraber değildir. Yeni bir hayat için düşer yollara ve tahmin bile edemeyeceği olayların içine adım atmış olur.

Bir Egemenle yolculuk eder, merak ettiği ve bundan sonraki hayatında devamlı olarak kalmak istediği Anımsayıcılar loncasına çırak olarak katılır, burada birçok şey öğrenir, çıkan bazı hadiseler nedeniyle yine yollara düşer. Bu sefer yanında bir anımsayıcı vardır ve artık Hacı olarak yeni bir yolculuğa adım atar.

İnsanların teknolojilerini geliştirmesi ve dünya dışı varlıklar ile ilk defa görüşmeleri neticesinde ikinci döngü başlar. Bu döngüyle beraber, ara vermeden yükselişlerine devam eden insanların dünya dışı varlıklara olan ilgisi ilk önce merak daha sonra da üstünlük düşüncesiyle kibre dönüşür. İşte bu kibir onların yıkımı olacaktır. Hem bu kibir, hem de doğal düzenin dengesiyle oynamaktaki ısrarları, geri dönüşü olmayan çöküşlerine zemin hazırlayacaktır.

Zaten, çok da fazla spoiler vermemek adına fazla detaya girmeyeceğim ama, dünya satılığa çıkartılır. Ve intikam arzusunda olan, insanların çöküşüne sebebiyet veren ilk olayın mağdurları dünyayı satın alır. Teknolojileri çok gelişik olmadığı için şimdilik herhangi bir müdahalede bulunmazlar ama bir gün geleceklerini beyan ederler. İşte üçüncü döngüdeki insanların kehanet olarak nitelendirdikleri ve İzleyicilerin her gün uzayı izleme nedeni de bundandır.

Daha çok yolculuk hikâyesi diyebileceğimiz bu kurgudaki tadı özellikle David Eddings‘in kitaplarında da hissedilebiliriz. Zira yazım dilinin hoşuma gitmesinin nedenlerinden birisi bu olabilir. Ancak yolculuk esnasında öğrendiği yeni bilgiler, yaşlı olmasına rağmen daha görmemiş ve tanık olacağı vakalar ve daha fazlası karakterin düşünceleriyle iç içe geçer. Örneğin Hacı olarak Jorslem kentine olan yolculuğu sırasında bir köyde kristallenme salgını olduğu haberini alır. Yolculuk esnasında Hacı loncasına mensup olduğu için, ister istemez alması gereken bazı görevleri vardır. Yıldızlardan gelen bu kristallenme hastalığı insanlara sinsice sokularak birkaç evre -kitapta detaylı olarak anlatıyor- sonra ölümlerine sebebiyet veren bir hastalık türüdür. Hasta olanlara yanındaki yol arkadaşıyla birlikte loncalarının sözlerini söyleyerek dua eder ve gülümser. Buradaki kısa anlatımımdan ziyade kitapta, bir bölüm olarak sunulan bu kısım okuyucuya farklı bir duygu yaşatır.

İçerik babında son olarak arka kapak yazısında da sözü geçen, “gençlik” kısmına değinebiliriz. Yeni döngüde, yapılan teknolojik gelişmeler sonucunda insanlar yüzyıllarca yaşayabiliyorlar. İzleyici olarak tanıdığımız, sonrasında Anımsayıcı ve Hacı olarak gördüğümüz kahramanımız, Jorslem’e giderken bir yandan tekrar gençleşme hayalleri içerisindedir. Bu da oldukça karmaşık ve duygularla alakalı bir süreçten geçen tedavi yöntemidir diye tanımlama yaparsam çok yanlış tasvir etmiş olmam herhalde. Ayrıca bunu yapması için kendilerine yardımcı olan insanların loncası da Yenileyicilerdir. Bunlar Hacıların bir üst seviyesi olarak kabul edilmekle birlikte dış loncalar için tek olarak gözükür ve tek bir otorite tarafından idare edilir. Özellikle bu yenilenme bölümünde tanık olacağınız olaylara dikkat ediniz diyerek uyarımı da yapmış bulunayım.

Kitabın çevirisini Berkol Doğan, düzeltisini ise Şule Koçak üstlenmiş. Gerek tasarım, gerek dizgi, gerekse çeviri olarak birkaç küçük hata dışında oldukça iyi bir şekilde sunulmuş. Kapak tasarımı da temaya oldukça uygun bir şekilde hazırlanmış. En azından şu anda Amazon.com da bulunan I Books’un kapağına fark atar. İthaki Yayınları’nın yaptığı tek hatanın (ya da yayınevinden harici olarak talihsizlik mi demeliyim?) tanıtım olduğunu düşünüyorum. Çünkü aradan onca yıl geçmesine rağmen hala ilk baskısı bitmemiş olarak raflarda yerini alıyor. Ama çıkış yılıyla ilgili de belki bir sorun olabilir. Özellikle iki binli yılların başında, fantastik edebiyat furyası bayağı artmışken bilimkurguya olan ilgi fark edilir derecede azalmıştı. Sanıyorum kitabın çıkışının tam da bu zamana denk gelmesi bir talihsizlik yarattı. İsmi de ülkemiz çapında çok bilinmeyen bir yazar olan Silverberg, ne yazık ki tutmadı…

En nihayetinde rahatlıkla bu kitabı okumayanların çok büyük kaybı olduğunu bir kez daha, bıkmadan ve usanmadan tekrar edebilirim. Kısa sürede, sizi içine çekecek ve bitmeden de bırakmayacak bu maceraya adım atmanızı öneririm.

İyi okumalar.

Bu yazının ilk hali TürkçeBKF sitesinde yayımlanmıştır.