Laputa; Castle In The Sky | Kritik

laputa1

Sheeta boynundaki kolyeye sıkı sıkıya tutunarak içinde bulunduğu zeplinvari yapının bulutların arasından süzülüşünü seyretmektedir. Korku içinde birikip yağmak üzeredir. Tıpkı içinden geçtikleri yağmur bulutları gibi… Derken bir saldırı başlar. Herkes Sheeta’nın boynundaki kristal taşının peşindedir. O taş büyük bir sırrı saklamaktadır çünkü. Devlet görevlileri, korsanlar, gizli ajanlar…

[stextbox id=”info” float=”true” align=”right”]melahatKRİTİK

Melahat Yılmaz
[Arşivi]

Sheeta kendini korsanlardan korumak için gözünü karartıp pencereyi açar, kendini sonsuz mavinin kollarına bırakır. Kaçmaktan yorulmuştur. Boynundaki kolyeyle beraber ölüme uzanmak ister.

Fakat hiçbir şey tahmin ettiği gibi olmaz. Kendini çalışkan ve neşeli bir genç olan Pazu’nun kollarında bulur. Pazu ailesi olmayan, hayatını tamir ettiği makinelerin arasında, küçük kulübesinin ve güvercinlerinin sadeliğinde geçiren bir gençtir. Hayatta tek amacı babasının bir zamanlar ona gördüğünü söylediği uçan şehri bulmaktır. Nasıl yapacağını bilemese de o babasına ve hayallerine inanır. Ve fırsat onun kollarına gökten düşer. Sheeta adındaki güzel bir kız bedeninde.

İkili birbirlerini buldukları anda hem saf sevgiyi kazanırlar hem de kolyenin gücüne sahip çıkmak isteyen düşmanları. Sheeta ve Pazu hayal mi, gerçek mi bilemedikleri bir ülkeye giderler. Kendilerine ait sevgileri ve başkalarının hırsları peşinde…

Senaryosunu ve yönetmenliğini Hayao Miyazaki’nin üstlendiği bu efsanevi anime 1986 yapımı. İzlediğinizde kullanılan dudak uçuklatan tekniği görüp bu tarihte yapılmış olamaz demekten kendinizi alamıyorsunuz. Aynı zamanda Hayao usta ile tanışmak isteyenlerin ilk izlemesi gereken yapımıdır Tenku No Shiro Papyuta yani Gökteki Kale. Hayao usta kendi animelerine yaptığı göndermeler ve zamanla geliştirdiği karakterler eşliğinde saf sevgiye ve doğanın büyüsüne yaptığı vurguyu daha da güçlendirerek bize bir macera armağan ediyor. 1900’lü yıllarda geçen hikâyeyi uçan cisimlerle bezemesi zamanın zeplin tutkusuna da göndermedir bir anlamda. 30’lu yıllarda insanlar gökte yükselen yapılara zeplinler aracılığı ile gidilebileceğini hayal ederlerdi. Belki yaşanan Hindenburg faciasından sonra bu hayalden vazgeçildi lakin usta bize görmek istediğimizi, kendi büyülü, yeşillerle bezeli dünyasından gönderdiği bu masalla izletmiş oldu.

laputa3 laputa2

Kayıp kıta ile ilgili tüm efsaneleri içinde barındıran Laputa, bir ağacın gökte özgürce salınan kökleri üzerinde yükselen şato tasarımıyla tarot kartlarında ortaya çıkan yıkılan kule simgesine, efsanesi ile de Atlantis ve Mu’ya benzer özellikler barındırır. Fakat içinde saklı tuttuğu ateşi hepsini yakıp yıkabilecek güçtedir bir taraftan da.

Şatonun içerisindeki duvarların şeffaf oluşu mekâna farklı bir dinamik kazandırıp içi dışa, dışı içe bağlar. Gizli bahçesi ve bahçenin koruyucuları resmettiği tablonun en güzel ayrıntılarıdır. Tabii yapıma renk katan birbirinden ilginç karakterleri de ustanın tablosuna kattığı derinliği her daim olduğu gibi sağlamlaştırır.

124 dakikalık masalın müziklerinde ise Hayao Miyazaki ile neredeyse özdeşleşmiş olan bir isim Joe Hisaishi’yi görebilirsiniz. Özellikle bu güzelim maceraya veda ederken duyduğunuz Kimi Wo Nosete adlı şarkı hâlâ dinleyemeyenleriniz için tavsiye olunur. Yapımı hâlâ izlemeyenleriniz varsa öncelikle izlemeniz şartıyla.

Gökyüzünde uçan bir şatoya inanabilir misiniz? Boynunuzdaki kolyeden yayılan ışıkla her şeyi değiştirebileceğinize? Normal hayatınızda hiçbir şey sihre boyun eğmiyor değil mi? Buna koşulsuz sevgi denen sihir de dâhil.

Sevgiyle…

laputa5