in

Sinema Tarihinin İlk Femme Fatale’sini Ortaya Çıkaran Adam: Louis Jean Feuillade

Tüm sinema tarihinde egzotik, korkunç, çekici kötü kadın karakterinin doğmasına yol açan Louis Jean Feuillade’in hayatına yakından göz atalım.

Louis Jean Feuillade
- Reklam -
- Reklam -

Hayatı:

Louis Jean Feuillade 1873 yılında şarap tüccarı bir ailenin oğlu olarak Fransa’nın Lunel bölgesinde dünyaya geldi. Edebiyata, dramaya ve Vodvil’e özel bir ilgisi vardı. Gazetelerde şiirleri ve makalelerini yayınladı. Bir süre şarap tüccarlığı ve gazetecilik yaptı. La Tomate isimli bir dergide editörlük yaptı.

1905 yılında Gaumont film şirketinden Alice Guy ile anlaştı ve şirket için senaryolar yazmaya başladı. 1906 yılına gelindiğindeyse ilk filmini çekti. Bugüne kalan en eski filmi 1907 yılında çekilen Porter Evinde Çay (Tea at the Porter’s House) isimli kısa filmdir. Yine 1907’de Alice Guy’ın Fransa’yı terk etmesi üzerine Gaumont firmasının sanat yönetmeni oldu. Uzun süre kısa filmler çekmeye devam etti.

1910 yılında 10 parçadan oluşan ilk seri filmi “Film Estetiği” (Le Film Esthetique)ni çekti.

- Reklam -

1911 yılında yine bir seri filmi olan Bébé’yi çekmeye başladı. Bu yaklaşık 90 kısa filmlik bir komedi serisi olacaktır. İlk film Bebe Apaş[1] 1911 yılında gösterime girdi. 4 yaşındaki Clement Mary’nin maceralarını anlatan bu serinin ilk filminde Bebe’nin babası Apaşlar tarafından saldırıya uğrar. Bebe ve kız kardeşi bunun intikamını almak için serserilere bir tuzak hazırlarlar.

Feuillade uzun süre kısa filmler çekmeye devam etmiş, 1913 yılındaysa ilk ciddi seri filmi Fantoma’yı (Fantomas) çekmiştir. Bu film oldukça ses getirmiş ve başarılı olmuştur. Suç imparatoru denen birinin işlediği suçların anlatıldığı bir seridir.

Her biri birer saat uzunluğunda olan bu filmler Hollywood’un anladığı şekilde bir seriyal değildi. Hızla yapılıp çok ucuza mal edilmişlerdi. Üstelik Feuillade hazır dekorlar ve ışıkları ustaca kullanarak bütçe orunlarının üstesinden gelen bir dahiydi.

Daha sonra 1915 yılında Les Vampires ortaya çıkar. İlk ciddi vampir filmi kabul edilebilecek bu yapıt aynı zamanda sinema tarihinin ilk femme fatale’sini de ortaya çıkarır. Bu sebeple bazı yerlerde sansüre maruz kalmıştır.

Les Vampires seri filmler döneminin genel yapısına uygun bir biçimde çekilmiş. Ancak yaratılan kurguyu üst düzeye taşımayı başarmıştır. Amerikan stüdyolarının yaptığı keskin senaryo dönüşlerine, ölümcül hikayelere konu olan filmlerin formüllerini onlardan çok daha ileri bir teknikle kullanmayı başardı. Parisi içten içe yiyip bitiren bir suç imparatorluğu yarattı.

louis feuillade 1Hikaye bir gazete muhabiri olan ve vampirleri araştıran Philippe Guerande’nin taşraya ‘kopmuş kafa’[2] olayını araştırmak için gitmesiyle başlıyor. Orada babasının eski bir arkadaşı olan Dr. Nox’ın evine ziyarete giden Guerande, orada Amerikalı zengin bir kadının mücevherlerini çalmakla suçlanıyor. Bu işten kurtulduktan sonra “Büyük Vampir”in Dr. Nox’ın bedenini ele geçirdiğini öğreniyor. Bundan sonra Philippe, Büyük Vampir’in ve egzotik dansçı Irma Vep’in peşine düşüyor.

Yapım Birinci Dünya savaşının yıkımı sırasında gerçekleştiği için sokaklar büyük oranda korku ve dehşet içindeydi. Bu Feuillade’a yarattığı korkunç ve sade atmosfer için kolaylık sağlamıştı.

Prodüksiyon olarak yine inanılmaz kısalıkta bir sürede ve genellikle bildiğimiz anlamda senaryosu bile olmaksızın gerçekleştirilmişlerdi. Senaryolar Gaumont stüdyoları çevresinde çekim yapılacak yerlerde hemen oluşturuluyorlardı. Hatta bazıları filmin etkisini bu doğaçlamasına bağlamıştır. Öyle ki Feuillade savaşın başlamasından hemen önce İspanya’da bir seyahate çıkmış ve orada çekimler yapmıştır. Ancak savaş sebebiyle bu çekimleri tamamlayamamıştır. Yine de görüntüler ona o kadar güzel görünmüştür ki filmlerinde bunları kullanmaktan hiç kaçınmamıştır.

“Vampirler” bir vampir filminden ziyade Paris’i içine alan terör ve korkuyu anlatan bir gangster filmiydi. Dönemin gazeteleri ve öyküleri de benzer sertlikte hikayelerle doluydu. Ancak seri filmler bunları anlatmakta çok daha başarılıydı. Öyle ki sürrealizm akımının kurucusu Andre Breton Vampirler hakkında şunları söylemişti: “O yüzyılımızın gerçeğidir. Modanın ötesindedir. Zevkin ötesindedir.” Seri Fantomas’tan bile başarılı oldu.

1917 yılında ise Judex adlı üçüncü ciddi seri filmini yapar Feuillade. Bu film Les Vampires’e göre daha gelenekçi bir yapıya sahiptir. Filmlerde Paris’in banliyöleri ve sokaklarındaki gündelik mekanların kullanılması, görüntülerin yarattığı tehlike duygusunu daha da artırmaktaydı. Sinema salonundan çıkıp da az önce korku dolu şeyler gördükleri sokaklarda kendilerini bulan insanların filmden aldıkları etki daha da güçleniyordu. Eleştirmenler tarafından beğenilmiş ve ekonomik açıdan da Feuillade’ı tatmin etmiştir.

- Reklam -

Louis Feuillade 26 Şubat 1925te Fransa’nın Nice kentinde öldü.

Sanatı:

Louis Jean Feuillade yanFeuillade halkın şeytani anti-kahramanlara olan ilgisini istismar eden ilk yapımcı oldu. Fantoma’nın gizemi ve Irma Vep’in kışkırtıcılığı bunun göstergeleriydi. Halkın Feuillade sinemasına ilgisinin bir diğer sebebiyse bu yönetmenin dönemin sokak anarşizmini başarıyla yansıtmasıydı.[3]

Fantoma’da Feuillade toplumsal gerçekçiliği sert bir dille ele almıştır. Dizinin sosyal gerçekçi yapısı kısmen fantastik ögeler de içermektedir. Bu sembolik sayılabilecek anlatı dönemi için oldukça farklı bir hikaye yapısıdır.

Feuillade seri filmleriyle Amerikan kuzenleri arasındaki farklar da dikkat çekiciydi: Pauline’nin Atıldığı Tehlikeler (The Perils of Pauline)[4] ve benzeri seriyallerdeki kadın kahraman olarak sarışın masum insanların ve kurbanların gösterilişinin yerine Louis Feuillade’ın Les Vampires’inde Irma Vep (femme fatale) vardır. Irma Vep kelimesi Vampire’ın bir anagramıdır.

Feuillade’ın karakterleri o kadar güçlüydü ki aktörler zaman zaman gittikleri kafelerde destekçileri ve karşıtları arasında kavgalara sebep oluyorlardı. Ve tarihte ilk kez basın sinemaya karşı yerini belirliyordu. Sinemayı ucuz gerilim ve korku filmleriyle genel ahlakı bozan tehlikeli duyguların kışkırtıcısı ilan ediyordu.

Etkileri:

Korku ve gerilim sineması büyük oranda erken dönem Fransız sinemasının bu grotesk yapısından etkilenmiştir. Feuilade’ın femme fatalesi tüm sinema tarihinde egzotik, korkunç, çekici kötü kadın karakterinin doğmasına yol açmıştır.

Hikayelerinde ani dönüşler de özellikle polisiye filmlerde bolca kullanılmıştır. Bunun dışında beklenmedik ölümler, kovalamaca sahneleri, entrika ve şantaj sahneleri, cinayet sahneleri geleceğin sineması için büyük oranda örnek olmuştur.

Kişisel Yorum:

Feuillade’ın eserlerini bulmak oldukça zor. Bu yüzden yalnızca Les Vampires ve Fantomas’nın bir kısmını izleyebildim. Anlatılan hikayelerin derinlikleri ve kurdukları dünyalar gerçekten şaşırtıcıydı. Her biri kitap uyarlaması olduğu için olabilir elbette ancak sinemaya aktarımları da zamanına göre oldukça iyi. Feuillade’ın sahne planları da ilginç ayrıntıların doğmasına sebep olmuş. Örneğin Vampiresin başındaki hırsızlık sahnesinde hırsız, arka planda kendini belli eden mimikler gösteriyordu. İlerideki bir sahnede de Dr. Nox şüpheci hareketlerde bulunuyordu. Bu tek sahnede anlatılabilecek olay sayısının Feuillade tarafından birden çok görüldüğünü gösteriyordu.

Bu ilk bakışta basit gelse de dönemdeki polisiye birikimi düşünüldüğünde büyük bir senaryo zekası olduğu ortaya çıkıyor. Ayrıca kitaplarda anlatılamayacak bu ayrıntılar hikayenin filme aitliğine de katkı yapıyor.

Feuillade sinemasının en beğendiğim yanıysa erken birer Gotik sinema denemeleri olması. Çarpık karakterler, gizemli olaylar, şimdi anlatıldığında bile korkutma potansiyeline sahip hikayeler. İçerdiği fantastik ögeleri femme fatale gibi dönem zihniyetinden ileri düşünce yapısına sahip karakterler yaratarak sunmasıysa ayrıca hoşuma giden özellik oldu.

Filmlerin temposunun belirli bir düzenle artması da seyirciyi filme bağlama konusunda güzel bir taktik. Önceleri basit gelen hikaye gittikçe merak edilir ve takip edilir hale geliyor. Bir süre sonra yüz yıl önce çekilmiş bir sessiz film dahi olsa heyecanlanıyorsunuz. Bu özellikler Feuillade’ın fantastik korku türünün günümüzdeki anlayışına yaptığı etkileri çok iyi gösteriyor.


1. Apaş: Eski dilde hayta, serseri, kaba, külhanbeyi. (TDK) Burada kullanılan sözcük aslında Apache sözcüğüydü. Bunun hem kabile olan apaçi hem de serseri anlamına gelen apaş karşılıkları var. Anlamına uygun olarak dönemdeki Türkçe karşılığı Apaş olduğu için öyle kullandım.
2. “Severed Head” Les Vampires serisinin ilk filminin adı. Kafası koparılmış bir müfettişi araştıran gazeteciyi anlatıyor.
3. Bkz. Bonnot Çetesi
4. Louis J. Gasnierve Donald MacKenzie’nin yaptıkları 1914 Amerikan yapımı seri.

Özgürcan Uzunyaşa

Yazdığı öyküler çeşitli basılı ve online mecralarda yayımlandı. Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-TV bölümünden mezun oldu. En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo gibi dallarda ödüller kazandı. Kısa filmler yazıyor, yönetiyor. Marşandiz Fanzin'in makinistliğini yapıyor.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Neil Gaiman söyleşisi

Neil Gaiman Söyleşisi: “Hikâye Başarılıysa, Rahatsız Etmelidir”

edgar allan poe

Edgar Allan Poe