nWoD – Vampire the Requiem | İnceleme

Vampire the Requiem, nWoD sisteminin ana sistemi olarak karışımıza çıkmakta. En çok kitabı çıkan alt-sistemlerden birisidir kendisi. Nasıl başlasam, nasıl anlatsam bilemiyorum ancak kitabın karmaşık ve detayların dağınık olduğunu söylemem doğru olur. O nedenle bölümlerin içerikleri hakkında detaylı bilgi vermeyeceğim, sadece genel geçmeyi tercih ediyorum.

Kitapta orada burada pek çok yan bilgi bulunuyor ve bunların bir kısmı konudan oldukça uzak noktaları anlatıyor. Bazen yazarların uçup hayallere daldığı izlenimine kapılıyorsunuz.

World of Darkness sisteminin “Modern Karanlık” atmosferine vampirleri detaylıca ekliyor . oWoD evreninde Vampire the Masquerade, Gothic-Punk evreniydi. Kirli ve karanlıktı. nWoD evrenindeyse, Modern-Gothic deniyor artık Vampire the Requiem’e. Karanlık ve kirlilik aynen duruyor. Ancak Sabbat ve Camarilla savaşından uzaklaşıp daha dengeli, daha ilginç bir oyun haline geliyor.

Oyunun büyük bir kısmı savaşmak ve bunun benzeri şeylerin nasıl işlediği üzerine değil. Vampirlerin direk dövüşten nasıl kaçındıklarını detaylıca anlatıyor zaten kitap, her fırsatta. oWoD Vampirleri daha barbarken, nWoD vampirleri daha drowlara benziyorlar yani. Sinsilik, işi ses çıkarmadan bitirme, Prens’in gözüne girmek veya hiç göze batmamak.
Yani kısaca, Vampire the Requiem çeşitli tatlar alabileceğiniz bir oyun. Okült araştırmacısı, Kült üyesi, politika, entrika, savaşçı, Prens’in eli… Açıkçası VtR’yi eski Vampire sistemine göre çok daha geniş olduğunu düşünmekteyim. Bir ana hikaye üzerinden gitmemesi, bütün kitapların bu ana hikayeyi desteklememesi bir artı tabii. Caine, Lilith ve buna benzer hikayeler tamamen karanlıkta. Hikaye onlardan nadiren bahsediyor hatta. Amaç, mitolojileri tamamen mitoloji yapmak.

rowokkopya

Tabii ki, bu söylediklerimi onlarca detayla pekiştiriyorlar. Ancak benim en çok ilgimi çeken durum, “Fog of Eternity” oldu. Bir vampir yeteri kadar yaşlandığında, güçsüz kaldığında, kalbine kazık saplandığında veya kanının gücünü (Blood Potency) artık kaldıramayacak seviyeye geldiğinde Torpor denilen bir duruma giriyor. Bu durum boyunca, rüyalar görüyor ve Fog of Eternity’e dalıyor.

Blood Potency belirli seviyeye düştüğünde uyanıyor vampir. Ancak tabii, gördüğü kabusları kaldırması pek mümkün olamayabiliyor. Olsa bile, çoğu vampir sorunlar yeni dünyaya alışmakta yaşıyor . Torpor’a girdikten 2000 sene sonra uyandığınızı düşünün. Yeni dünyaya nasıl ayak uydururdunuz? Ayrıca, 2000 sene uyumuş bir vampir uyansaydı, Blood Potency’si düşmüş olur muydu? Ya Blood Potency’si yüzünden Torpor’a giremeyecek kadar güçlü vampirler? Tabii bunlar uç ve vampirler arasında çoğu zaman söylentileri bile duyulamayan olaylar. Oyunları buna bağlamıyorsunuz genelde VtR’de. Genel atmosferi yakaladıktan sonra bunlara pek bakmıyor insan.

Bölümlere geçersek…

Chapter One: Society of the Damned, genel olarak vampirlerin topluluklarına bakıyor. Klanlar (Daeva, Gangrel, Mekhet, Nosferatu, Ventrue) ve Covenant/Coterie (Carthian Movement, Circle of the Crone, Invictus, Lancea Sanctum, Ordo Dracul, Unaligned, Belial’s Brood, VII) olarak iki yapı ile bölünmüş olduklarını ve bunların birbiriyle ilişkisini ele alıyor. Ancak, tek bahsettiği bu olmuyor. Vampirlerin genel olarak birbirleriyle iletişimi ve buradaki sorunlar, çelişkiler ve vampir topluluklarını içten çürüten detaylar hakkında uzun uzun yazılıyor. Aynı zamanda VtM’deki Traditionlar bir şekilde korunuyor, ancak eski sistemdeki gibi “Böyle söylendi bize” diye değil. Bunlar vampirlerin yaşaması için tek çözüm olduğu ve vampirlerin hayatta kalmak için bir gereksinimi olduğunu bildikleri için.

Chapter Two: Character, vampir yaratmaya dair tüm detayları veriyor. Kitap tabii ki World of Darkness Core Rulebook‘a ihtiyaç duyuyor, çünkü asıl karakter yaratma detayları o kitapta. Bu kitap sadece vampirlere özgü olanları ele alıyor. Aynı zamanda Disiplinler gibi şeyler de bu bölümde yer alıyor. Disiplinler hakkında bilinmesi gereken şey, eski sistemdeki gibi savaşçıl değiller, çoğu güç farklı yöntemlerde, farklı yollarla kullanılmak üzere genişletilmiş ve tamamen değiştirilmiş durumda. Neyi ne için kullanacağına karar verme gücü oyuncuda kalıyor. Süper über güçlü, hemen öldüren güç pek yok yeni sistemde.

Chapter Three: Special Rules and Systems, WoD’un asıl kitabında bahsedilen pek çok öğenin VtR’ye etkisini açıklıyor; aynı zamanda ilk bölümde bahsedilen bazı şeylerin (Gelenekler ve Vampirler arasındaki seviyeler gibi) detaylarını içeriyor.

Chapter Four: Storytelling and Antagonists, adından da anlaşılacağı üzere oyun yöneticisine tavsiyeler ve düşman olarak kullanılabilecek varlıklar sunuluyor.

Appendix One: Bloodlines and Unique Disiplines, ise VtM’de çok minik kalmış Bloodline, yani Klanların alt ve daha küçük aileleri, mevzusuna detay getiriyor. İleri seviye oyuncuların Bloodline yaratmasını mümkün kılıyor. Bloodline’ların Disiplinlerini açıklıyor bir de tabii. Önceleri Klan sayısı az gibi gözükebilir, ancak Bloodline sayısı yan kitaplarla beraber 50’yi aşmış durumda. O nedenle çeşit konusunda pek sıkıntı yaşamıyor kimse; ayrıca Klanların az olduğundan yakınmayı gereksiz kılıyor.

Kısaca sonucu yazmak gerekirse, VtR, eski WoD sistemindeki kardeşi VtM’den çok daha geniş, çok daha keşfetmeye açık bir dünya sunuyor. Kesinlikle okunması gereken bir kitaptır kendisi. Tabii vampir mevzusuna ilginiz yoksa okumaya pek gerek yok, ancak bu kitabı okuduktan sonra illa ki gelecektir o ilgi.

White Wolf Resmi Sitesi

#
Yiğit Levent | Baal Adramelech