The Raven | Kritik

raven 1

“Kasvetli bir gece yarısı, düşünürken zayıf, tasalı
Yabansı, tuhaf sesi üzerine eski, unutulmuş bilgilerin,
Uykunun eşiğinde düşerken başım öne, aniden bir tıkırtı geldi içeriye,
Sanki biri usulca vurdu, vurdu kapısına odamın,
“Bir ziyaretçi olmalı’’ diye mırıldandım, “Bir ziyaretçi çalıyor kapısını, odamın,
Yalnızca bu, başka bir şey değil…’’

[stextbox id=”info” float=”true” align=”right”]melahatKRİTİK

Melahat Yılmaz
[Arşivi]

Edgar Allan Poe dünyanın gördüğü en iyi yazarlardan biri, hayatını sefil ve dışlanmış bir vaziyette, kafasında karanlık, sisli, puslu bir dünya da geçirdi. Yaşamını geçirdiği yerdeki tüm insanlar bu dehaya delilik yaftasını yapıştırdı ve kendilerinden farklı işleyen bu zekâya saygı duymak bir yana, dalga geçmeyi, itip kakmayı görev addettiler. Ve Poe’nun yaşamı 40. yaşında elim bir şekilde sona erdiğinde kimse onun günümüzün en çok ilham veren ve hayranlık beslenen edebiyatçılarından biri olacağını bilemedi.

The Raven, Poe’nun göz yaşartan sonu ile başlayıp, ona tutkuyla bağlı bir seri katilin onun tekrar yazmaya dönmesi için işlediği cinayetler ve bunu çözmeye yeminli genç bir dedektifle Edgar’ın yollarının kesişmesiyle devam eder. Birde işin içine acılar içinde geçen hayatının son huzur limanı, sevdiği kadın Emily’nin katilin eline düşmesi eklenince Dedektif Fields ve Poe’yu hızlı ve akıl kokan bir kovalamaca tam yakalarından kavrayıverir. Ya yapbozu birleştirip katili bulacaklardır ya da Emily ölecektir. Poe için onu hayatta tutmanın tek yolu vardır; yazmak ve kovalamak…

raven 3 raven 4

The Raven 110 dakikalık süresi ve aksiyonun hiç azalmadığı temposuyla keyifli bir seyirlik. İşin içine bir de deha Edgar Allan Poe bizzat katılıp, Baltimore kentinin huzursuz sokaklarında kendi dehasının karanlığı ile verdiği mücadele eklenince yapım tam bir karabasana dönüşüyor sizi yerinizde oturtmayan cinsinden. Günümüz gerilim, polisiye tarzı filmlerin çok üstünde bir tempoya ve kaliteye sahip olan yapım buram buram profesyonellik kokuyor. V(V for Vendetta)’nın yönetmenliğinden de hatırlayacağımız bir isim var koltukta, James McTeigue… Hikâyeyi ve mekânı yerinde, sağlam kullanan McTeigue başarılı bir iş çıkarmış, hem türün hem de Poe’nun hayranlarını hayal kırıklığına uğratmamışa benzer. Senaryosunu aslında bir aktör olan Ben Livingston ve daha ziyade TV dizileri için yazdığı hikâyelerden hatırlayacağımız Hanna Shakespeare kaleme almışlar. 2012 mahsulü The Raven aslında çok önceden beri kullanılan bir ilham perisinin eseri, Edgar Allan Poe’nun. Tek farkı ise onu bu kez kanlı, canlı bir şekilde aksiyonun t
am ortasında, masalında kahramanı olarak görmemiz.

raven 5 raven 6

Oyunculuk performanslarına bakacak olursak ise sağlam atılmış temellerin üzerine kurulmuş, sağlam binalar görüyoruz. Poe rolüyle beyazperdeyi harekete boğan John Cusack kendini rolüyle o denli özdeşleştirmiş ki deha karşımızda tüm karanlığı, durmak dinlemek bilmeyen zekâsı ve yaratım yeteneği, kendi has üslubuyla küfrederken kullandığı beden dili, giderek artan ümitsizliği ile duruyor. Filmin içinde akarken kafamda canlandırdığım Poe’yu tam karşımda görmek beni memnun etti açıkçası. Cusack bu film için hayatının performansını sergilemişe benzer. Doğru seçim olduğunu filmin her karesiyle kanıtlayan aktör alkışı hak ediyor bence. Tıpkı 2002 mahsulü Max ile sergilediği oyunculuk gibi. Dedektif Fields rolüyle “ben de oyuncu olma yolunda emin adımlar atıyorum’’ diyen Luke Evens’ı görüyoruz. Poe’nun aşığı Emily’i oynayan güzel oyuncu Alice Eve de filme ışık katmış.

Edgar Allan Poe’yu seviyorsanız ve aksiyon sizi sarsın istiyorsanız The Raven doğru seçim. Mutlaka izleyin derim. Deha kafasının içindeki canavarlarla mücadele ederken onu yalnız bırakmayın.

İyi seyirler…

raven 2


Not: Bu yazı ilk olarak Gölge e-Dergi‘de yayımlanmıştır.