Yeni Nesil Masal: Şato Serisi

Çocukluğunuzda anlatılan masalları hepiniz hatırlarsınız. İçerisinde bambaşka dünyaların olduğu rengarenk masallar… Kâh Kafdağı’na bir Anka üzerinde uçar, kâh ormanın derinliklerine iner hayvanlarla konuşursunuz. Büyücüler, cadılar, cinler, periler ve daha niceleri… Hepsi bir masalın içinde sizi beklemektedir.

Geçenlerde, her zamanki otobüs yolculuklarımdan birinde, bir söz çalındı kulağıma. Otobüsün ön koltuğunda yaşlıca bir teyze genç bir kıza sitem ediyordu: “Nerdeee eski masallar?” dedi. “Şimdikilerin aklı fikri kendilerini hayvan zannetmekte. Oysaki eskiden ninem beni dizinin köşesine oturtturur ne masallar anlatırdı. Tekini bile şunlara değişmem.” Hâl böyle olunca benim de aklım teyzenin üzerinde durduğu bu konuyla ilgilenmeye başladı. Gerçekten hiç mi kalmamıştı masal? Günümüzde çocuklarımız “Anneeee, bak ben sekiz bacaklı bir maymun oldum!” diyerek mi büyüyordu?

Ben böyle derin derin düşünüverirken aniden zihnimde bir şimşek çaktı ve her şey aydınlandı. Ön koltukta oturan yaşlı teyze bu konuşmasını yaparken çok önemli bir istisnayı unutuyordu yahut hiç bilmiyordu.

Evet efendim! Bu önemli istisna beni bu incelemeyi yazmaya sevk etti. Yaşlı teyzenin malum sitemine cevaben yazmaktayım satırlarımı: İtiraz ediyorum sevgili teyze! Günümüzde hâlen daha, eski masalların tadını taşıyan masalsı romanlar var. İçerisinde cinlerin perilerle dans ettiği, büyücülerin cadılarla kapıştığı bambaşka evrenler, var güçleriyle zamana karşı direnmekte. Şu an sizde yukarıda zikrettiğim özelliklere sahip bir seri hakkında aciz bir inceleme okumaktasınız: Şato Serisi!

Efendim? Anlayamadım? Demek böyle dediğim zaman anlayamadınız. Peki Howl’ s Moving Castle desem? Anime tutkunları hemen hatırlayacaktır. Anime ustası Hayao Miyazaki‘nin, 2004 yılında yayınlanmış ve yayınlanışının ardından Oscar ödülüne aday olmuş animesinin adı bu: Howl’ s Moving Castle. Ancak ben bundan sonra ona Yürüyen Şato diyeceğim. Nitekim bu kitap, geçtiğimiz yıl kitap piyasasında bu isimle kendini gösterdi.

sato serisi inceleme2

Bilmeyenler için konuyu biraz daha açayım: Gerek dünyada gerekse de ülkemizde beğeniyle seyredilen Miyazaki yapıtı Howl’ s Moving Castle, aslında aynı isimli bir kitaba dayanmakta. Diana Wynne Jones tarafından kaleme alınmış bu eser, “her ne kadar geç olsa da” sonunda geçen yıl ülkemizde de kitap tutkunlarıyla buluştu. İlk kitap Yürüyen Şato‘nun çıkışından üç ay sonra seri, macerasına “Uçan Şato (Castle in Air)” ile devam etti. Son olarak geçtiğimiz aylarda üçüncü kitabı olan “Sihirli Ev (House of Many Ways)”i de raflara teslim eden Şato Serisi kapılarını gerçek dünyaya kapattı.

Fantastik kurgunun kült isimlerinden olan Ejderha Mızrağı, Yüzüklerin Efendisi gibi serilerin yanında daha çok muzipliği ile göze çarpan bu seri, büyüyle dolu evreninde birçok macerayı barındırıyor. İncelemeye devam ederken, gelin sizlerle birlikte serinin baş kahramanlarıyla tanışalım.

yuruyen sato
Künye için kapak resmine tıklayın!

İşte bakınız! İleride oldukça işlek bir kasaba var. Gelip geçenlerin sözlerine bakılacak olursa burası Pazar Kasabası adlı ufak bir yerleşim yeri. Yalnız… O da ne! Şu tepelerdeki bir şato değil mi? Durun durun! Bakın, bu şato yürüyor. Görebildiğim kadarıyla kapısında genç bir delikanlı var. Siz o delikanlıyı kitap boyunca Sihirbaz Jenkins yahut Mr. Pendragon olarak tanıyabilirsiniz ama izninizle ben kendisinden Howl diye bahsedeceğim.

Genç kızların kalbini yemekle ünlenmiş (!) bu delikanlı. Ancak sakın delikanlı dedik diye onu küçümseyecek olmayın. Kendisi aynı zamanda diyarların en güçlü büyücüsü olarak tanınır. Eh hafife de alınamayacak yakışlı çehresiyle tamamen mükemmel gözüküyor değil mi? Genç, güçlü ve yakışıklı… Siz, “bu kadar iyi özellik adaletsizlik olmaz mı?” diye düşünedurun, gelin Howl’ u bir de Sophie’ ye soralım. Ona kalırsa Howl’un o kadar çok kötü özelliği varmış ki bu iyilikleri görünmüyormuş bile!

Sophie de kim mi? Doğma büyüme Pazar Kasaba’lı olan Sophie Hatter, sıradan bir şapka satıcısının “en büyük” kızı. En büyük kız olduğu için kısmetini aramaya bile çıkamayacağını düşünen Sophie’nin kısmeti ayağına gelecek gibi. Kötü bir cadı, ‘genç’ Sophie’yi, içinde; yürüyen bir şatonun, çapkın mı çapkın bir büyücünün ve esrarengiz ateş cininin olduğu bir maceraya itecektir. Kimlik ve kısmet arayışında olan Sophie ile beraber siz de bu maceraya sürükleniyorsunuz. Yalnız aman dikkat! Fazla hızlı hareket etmeyin çünkü korkunç bir lanete kapılmış olan Sophie, artık yaşlı bir teyze! Bu durumdan kurtulabilmek için ateş cini Calcifer ile pazarlığa girişirlerse o zaman görün şenliği! El mi yaman bey mi yaman demeye kalmadan en iyisi siz gerisini okuyarak öğrenin. “Mizah, büyü ve aşkın muhteşem bir karışımı” diye bahsedilen bu kitap bir çoğunuzu cezbedecek.

sato serisi inceleme 1

Yalnız benden söylemesi, siz siz olun Yürüyen Şato’yu satın alırken yanında Uçan Şato’ yu da almayı unutmayın. Malum ilk kitabı bitirir bitirmez ikincisini aramaya başlayacağınız için, kitabın hemen elinizin altında bulunması sizin için iyi olur.

İncelememin tam burasında seri ile ilgili çok ilginç bir konudan bahsetmek istiyorum size. Şato Serisi’ni diğer serilerden ayıran, oldukça önemli bir özelliği var. Seri boyunca kitaplarda hep farklı kahramanlarla karşılaşıyorsunuz. İlk kitapta Howl ve Sophie ile başlayan seri, ikincisinde Abdullah (evet doğru duydunuz, Abdullah) ile devam ediyor. Üçüncü kitapta ise Charmin adlı bir kız çocuğu ile maceralarımızı sürdürüyoruz. Peki siz ne dersiniz? Birbirinden bu kadar farklı kahramanların ve maceraların ortak bir noktada birleşebilmesi mümkün müdür acaba? Siz kendi kendinize “Nasıl ya?” diyedurun ben size biraz da öbür kitaplarımızın karakterlerinden söz edeyim.

ucan sato
Künye için kapak resmine tıklayın!

Serinin ikinci kitabı Uçan Şato’da, yukarıda da adından bahsettiğim Abdullah çıkıyor karşımıza. Genç bir halı tüccarı olan Abdullah’ın sıradan hayatı birdenbire altüst oluyor. Hemde bunun sebebi satın aldığı -bizlerin de eskilerden tanıdığı- bir halı yüzünden! “Halı mı?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim; hemen cevap vereyim: Efendim, bahsi geçen bu halı sıradan bir halı değil. Yüzyıllık masalların ‘uçan halı’sından söz ediyorum. Evet, yanlış duymadınız, bu halı uçabiliyor. Hemde kendi başına!

Bundan olsa gerek Abdullah yanlışlıkla halının üzeride uyuyakalınca olanlar olur ve kendini hiç bilmediği bir bahçede bulur. Bahçenin ortasında da bir kız! Ama nasıl bir kız, ben diyeyim bir peri Abdullah desin ki bir cennet hurisi! Ancak bütün macera yeni başlamaktadır: Görür görmez aşık olduğu bu kız kötü yürekli bir cin tarafından kaçırılınca, kahramanımız bütün maharetini kullanarak sevdiceğinin peşine düşer.

Macerasında asla yalnız kalmayacak olan Abdullah’la beraber çok eğleneceksiniz. Arka kapak yazısında da söylendiği gibi “aksi bir sihirli halı, sinirli bir şişe cini, sahtekâr bir asker ve dik kafalı bir kara kedi” ile beraber yaşayabileceğiniz maceraları varın siz düşünün. Hazırlıklı olun; tüm bunların yanı sıra, kitabın ilerleyen sayfalarında tanıdık suretlerin size göz kırptığını göreceksiniz.

Tabii bilirsiniz ki hiçbir macera kitabın bitmesi ile bitmez. Özellikle de benim gibi doyumsuz okurlar her zaman yeni bir kitap daha isterler. Bunun için Diana Wynne Jones bizleri yalnız bırakmayıp, bir kitap daha yazmış. Şato Serisi, son macerasını “Sihirli Ev (House of Many Ways)” adlı üçüncü kitabında yaşatacak bizlere. İlk iki kitapta olduğu gibi tamamen farklı özelliklere sahip bir kahramanla çıkacaksınız bu yola. Size şimdiden kolay gelsin. Çünkü bu kahramanımız; burnunu kitapların içinden çıkarmayan, tembel mi tembel, kibirli mi kibirli Charmin adlı genç bir kız.

sihirli ev
Künye için kapak resmine tıklayın!

Ailesi tarafından el bebek gül bebek büyütülen Charmin Baker’ın da sonunda kendisini kanıtlaması gerekecektir. Büyük amcası ve aynı zamanda Kraliyet Büyücüsü olan Norland’ın evine göz kulak olması da lazımdır. Ancak bu iş onun sandığı kadar kolay olmayacaktır. Nitekim göz kulak olmayı kabul ettiği bu ev, sihirli bir evdir ve yolları bükebilmektedir. “İçi dışından daha geniş” felsefesine uygun olarak dizayn edilmiş bu evle uğraşırken düşmanları da olacaktır elbet.

Efsanelerden fırlamış ‘Lubok’ adlı korkunç bir canavarla uğraşırken, aynı zamanda büyük amcasının köpeği Başıboş ve çırağı Peter ile ilgilenmek zorundadır. Sizce de tembel kızımız Charmin’den tüm bunları yaptığı yetmemiş gibi bir de ülkeyi kurtarmasını istemek doğru olacak mıdır? En önemlisi Charmin bu kadar görevi yerine getirebilecek midir?

Korkunç derecede eğlenceli bir macera, kitabın kapağının altında sizi bekliyor. Büyük bir zevkle okuyacağınız üçüncü kitapta da, daima yanımızda olan Büyücü ailemiz Sophie ve Howl ile de karşılaşacaksınız. Aman! Kitapları okumadan önce bütün bünyesel ihtiyaçlarınızı yerine getirin. Sonuçta tek bir an bile başından ayrılamayacağınız bu kitapları okurken aç kalmanızı istemeyiz.

Uzun zamandır mücadele ettiği kanser hastalığına yenilerek 26 Mart 2011’de aramızdan ayrılan Diana Wynne Jones’un hayal dünyasında oldukça kaliteli ve eğlenceli vakit geçireceksiniz. Tolkien ve C. S. Lewis‘in öğrencisi olan Diana Wynne Jones “Her daim canlı hayal gücü, gerçek karakterleri ve muzip kalemiyle (Kathleen Karr)” size benzersiz bir dünya sunuyor.

Şato Serisi, olağanın dışında olan kurgusu ve her daim albenisini koruyan karakterleri ile başlı başına kült bir eser. Her daim sizi şaşırtmaya hazır. Genel olarak söyleyebileceğim şu ki, kitabı okurken kesinlikle olanları dikkatli takip etmeniz gerekli. Özellikle kitabın sonuna gelip kimi olayların gerçek yüzünü öğrendiğinizde çok şaşırıyorsunuz. Benim gibi, bir kitabı birkaç defa okuyan kişilerdenseniz fark edersiniz ki yazar size bu şaşırtmacılı olaylar hakkında bazı ipuçları vermiş durumda. Şunu söyleyebilirim ki; bu bilinçle okuduğum üçüncü kitaptan oldukça keyif aldım. Norland kralı ve Charmin ile beraber Elfarmağını’nın ne olduğunu tahmin etmeye çalışmak son derece heyecan vericiydi. Tabii Diana Wynne Jones kalemi son derce güçlü bir yazar olduğundan verdiği ipuçları gerçekten dikkat gerektiriyor, bilesiniz.

sato serisi incelemeAyrıca sevgili yazarımız hakkındaki bir diğer dikkate değer nokta, kitabındaki karakterlerini çoğunun alışıla gelmişin dışında seçilmiş olması. En basit olarak ‘Yürüyen Şato’ kavramı örnek verilebilirken, elbette bu sayı çoğaltılabilir. Bu ve benzeri orijinal fikirler sizleri hem klişelerin sıkıntısından kurtarırken aynı zamanda hayal dünyanızı şenlendiriyor.

Tüm bunların yanı sıra, özellikle son zamanlarda güzel kitap kıtlığı yaşayan kişilere tavsiyem olacaktır. Kapak tasarımlarını John Rocco’nun yaptığı, editörlüğünü Evrim Öncül‘ün, çevirmenliğini ise Bülent O. Doğan ve Cihan Karmancı‘ nın üstlendiği bu seri, size güzel zamanlar vaat ediyor.

Demek istediğim şu ki; günümüzde hâlen daha masalsı romanlar var. İçerisinde cinlerin perilerle dans ettiği, büyücülerin cadılarla kapıştığı bambaşka evrenler, var güçleriyle zamana karşı direnmekte. Şu an sizde yukarıda zikrettiğim özelliklere sahip bir seri hakkında aciz bir inceleme okudunuz: Şato Serisi!

Tüm internet satış yerlerinde ve istisnasız her kitapçıda bulabileceğiniz bu eseri sakın kaçırmayın.

Son olarak; böylesine mükemmel ve okunmaya değer bir seriyi bizlere kazandıran Diana Wynne Jones‘u güzelliklerle anıyoruz..

“Huzur içinde uyu..”