Cinbaz

Korku, uyandığında yanı başındaydı. Yüreğine sığmayacak kadar büyük bir korku. Bunda şaşacak bir şey yoktu. Hayatında en çok korktuğu yerde uyanmıştı. İpte asılı çamaşırlara bakılırsa zamanı da tutturmuştu. Ama ipin üstünde olması gereken şey orada değildi. Kesin bir sessizlik hüküm sürüyordu bahçede. Nefes alabiliyordu ama sanki hava yoktu çevresinde. En ince yapraklar bile kımıldamıyordu. Bir resmin içine hapsolmuştu sanki. Sonra aşina olduğu bir his yeşerdi içinde. Bu sayede bir yarı-rüya gördüğünün farkına vardı. Sabahları uyanmasına yakın, REM uykusunda gördüklerinden… Uyur-uyanık… Bilinçli-bilinçsiz… Gerçek-uydurma… Tek fark, bu kez kontrol hiçbir şekilde kendisinin değildi. Zaman zaman duyduğu, nereden geldiğini bilmediği o sesler gibi…

Şeytan neticede düşmüş bir melektir. İnsana kötülük yapmaya gücü yetmez aslında. Peki öyleyse “saf kötülük”ün sorumlusu kimdir? Ege Görgün, Cinbaz’da çarpıcı bir biçimle, çarpıcı bir dille yanıt veriyor bu soruya. Elbette biz. İnsan!


Düzelti : Ezgi Ergenel
Grafik Uygulama : Mehmet Büyükturna