Kısas

kısas

“O kadar çirkin ve yassıydı ki, mecbur kalıyor, gözünün ötesiyle bakıyordun soytarıya. Zila’daki ışık aşkını falan görmeye başlıyordun. İnsan aşkını, muhabbet aşkını, temas, meşk, hayat, uyku aşkını falan. Gördüklerini görmeden bakıyordun mecbur, o zaman da Seher’i falan görüyordun; Seher’in rahmindeki İrfan aşkını, kalbindeki Berna aşkını, Berna’daki Veysel aşkını, Veysel’deki Bayram aşkını, Edip’teki Kenan aşkını, Hayri’deki Şengül Abla Yılgör Abi aşkını, Deccal’daki intikam aşkını, Uğur’daki Deccal aşkını, Gıyas’taki acı, Beyazıt’taki oğlan, Ayvaz’daki para, Sermiyan’daki nedâmet aşkını görüyordun…”

Sezgin Kaymaz’ın yazarlığını fantezi-korku bağlamında, metafizik-paranormal ilgiler ışığında ele alanlar oldu şimdiye kadar, onun mizahına tutulanlar, yerliliğine dikkat çekenler oldu. Bütün bunların içinde, aynı zamanda aşk anlatıyor o. Olmadık yerlerden çıkan, olmadık yerlerde biten, olmadık aşkları Kısas’ta aslında en çok kötülüğü anlatıyor. En kötüsünden kötülüğü Acımasızlığı, nefreti, intikamı Kötülük karşısında bilenen bir iyiliği, fedakârlığı ve işte aşkı “Sevinç Kuşları”nın ilkinde olduğu gibi, yine Deccal’in varlığıyla, onun hatırıyla Envai çeşit ürpertinin birbirine karıştığı bir roman.