The Last Wish | İnceleme #2

the last wish inceleme2

Andrzej Sapkowski, dört yılı aşkın bir zamandan beri, sayfama uğrayan Polonyalı okurlarımın bahsettiği ve takip ettiğim bazı yabancı sitelerde adına sürekli rastladığım yazarlardan biriydi. Özellikle Maciek Vanin devamlı bana onun hakkında övgü dolu şeyler anlatıyordu. Hatta bir hayran çevirisinin linkini gönderecek kadar ileri bile gitmişti (sonradan öğrendiğime göre çevirmen Sapkowski’den izin almış). Okuduğum şey daha fazlasını istememe yetecek kadar merak uyandırıcıydı. İspanyolcaya çevrilmiş versiyonunu satın almak istedim fakat nakliye ücreti karşılayabileceğimin çok üzerindeydi (kitap başına yirmi beş dolar) ve hiçbir Amerikan online satış mağazasında da kitapları bulamadım. Böylece beklemeye başladım. Sonra Sapkowski’nin eserlerinin İngilizce’ye hiç çevrilmeyeceğinden korkarak biraz daha bekledim. Ta ki geçen sene Gollancz yayınevinin belki de yaklaşan The Witcher (Sapkowski’nin çoğu romanının baş karakteri olan Geralt’ın rol aldığı bir yapım) oyununun da etkisiyle Sapkowski’nin bazı kitaplarını çevirmeyi kabul ettiğini duyana kadar. The Last Wish bunların ilki.

The Last Wish, Geralt’ın maceralarını konu alan, birbirleriyle az da olsa bağlantılı altı hikâyeden oluşan ince, 280 sayfalık bir derleme. İlk kez 1993 yılında Ostatnie Zyczenie adıyla basılan kitap Geralt’ın en eski hikâyelerinden bazılarını içeriyor. Yine de bu Polonya’da basılan ilk Geralt kitabı değil. Buna rağmen karakteri ve Sapkowski’nin anlatmak istediği hikâye tipini tanıtmak için harika bir seçim.

Geralt bir Witcher: geliştirilmiş görüş mesafesi ve vücudunu hızlı iyileştirme yeteneğine sahip, normal insan duygularının çoğuna bağışıklığı olan (yine de etkileşime girdiği bazı karakterlerle olan ilişkileri bununla çelişiyor) değişim geçirmiş bir insan. Bir Witcher olarak Geralt’ın görevi kırsal kesimlerle kasabaları dolaşmak ve gerçek canavarları bulup onları yok etmektir. Her ne kadar kulağa klasik bir D&D tarzı macera serisi gibi gelse de çok geçmeden Sapkowski sadece macera klişelerini yıkmakla kalmayan aynı zamanda onları bir topaç misali evirip çeviren ve hikâyenin içinde kendilerine yer bulamayacak derecede başlarını döndürüp yıkılmalarına neden olan kurnaz bir zekâ ve eğilim kombinasyonu gösteriyor.

Her ne kadar Geralt bir katil olarak yetiştirilmiş ve bir savaşçı olarak bazı etkileyici yeteneklere sahip olsa da şiddet bu hikâyelerin başlıca öğesi değil. Aksine, görünüşe göre iki ana tema hâkim bu hikâyelere: ilk izlenimin üstesinden gelme ve en gerçek canavarların zarif bir görünüme ve güzel konuşma yeteneğine sahip olabileceği kavramı. Geralt bir sahnede bu konuya değiniyor:

“İnsanlar,” dedi Geralt, başını döndürerek, “canavarlar ve canavarlıklar icat etmekten hoşlanırlar. Her ne kadar kör kütük sarhoş olsalar, hile ve hırsızlık yapsalar, karılarını dövseler, yaşlı bir kadını açlıktan süründürseler, tuzağa düşmüş bir tilkiyi baltalarıyla öldürseler ya da hayatta kalan son Unicorn’u oklarıyla delik deşik etseler de bir Bane’in şafak vakti kulübelere saldırmasının kendi yaptıklarına nazaran çok daha canavarca olduğunu düşünmekten hoşlanırlar. O zaman daha iyi hissederler. Yaşamayı daha kolay bulurlar.

Hikâyelerin her birinde buna benzer kısımlar var, Geralt’ın en büyük gücünün bir canavarın kellesini ne kadar çabuk uçurmak (ki yeri geldiğinde bunu yapıyor) veya bir saldırıdan ne kadar hızlı kaçabilmek (yeri geldiğinde bunu da yapıyor) olmadığını, aksine aslında nelerin tehlikede olduğunu refakatçilerinden çok daha akıllıca bir şekilde görebildiğini gösterdiği kısımlar.

Mizah unsurları da mevcut, örneğin bir canavar olan Nivellen’ın altınlarını paylaşma konusunda cömert olduğu takdirde tüccarların kızlarından samanlıkta oynaşmaktan çok daha fazlasını alabileceğini keşfettiği hikâye gibi. Geralt’ın Nivellen ile başa çıkış şekli de bu türde okuduğum çoğu esere göre daha insancıl ve anlaşılabilirdi. Fakat hikâyenin sonunu siz okuyuculara bırakıyorum.

Bunun dışında hikâyelerde Batı mitolojilerinde tam karşılığı olmayan çeşitli yaratıklardan tutun da davranış kurallarına kadar Slav mitolojisinden pek çok unsur var. Bu da bu derlemeyi benim için biraz daha gizemli kılıyor. Sanırım Polonyalı veya diğer Doğu Avrupalı okurlara eğlenceli gelecek ama benim gibi Batı Avrupa’da doğup Güney mitolojileriyle büyümüş kişilerin tam olarak anlayamayacağı birkaç unsur da içeriyor. Bu belki de Sapkowski’nin eserlerinin bazı Avrupa ülkelerinde iki milyondan fazla satmasına rağmen İngilizceye çevrilmesi için neredeyse yirmi yıl beklenmesinin başlıca sebebidir. Bu kadar uzun sürmesi gerçekten de bir utanç çünkü bu kitaplarda çoğu fantastik edebiyat okurunun ilgisini çekecek ve Alman ve İspanyol okurları yıllardır eğlendirdiği derecede eğlendirecek kadar çok ortak unsur olduğuna inanıyorum.

Özet: The Last Wish, Geralt adlı Witcher’ın maceralarını konu alan birbiriyle bağlantılı kısa hikâyelerden oluşuyor. Üçüncü şahıs bakış açısından yazılan bu hikâyeler, geleneksel fantastik macera motiflerini alıp yeri geldiğinde onlarla parodisel bir şekilde oynuyor. Mizah ve hikâye derinliğinin karışımından hoşlananlara, özellikle de Neil Gaiman veya Terry Pratchett’ın eserlerini sevenlere şiddetle tavsiye edilir.

#

Bu inceleme Temmuz 2007 tarihinde The OF Blog sitesi için Larry tarafından yapılmıştır.

The Witcher ana sayfasına dönmek için tıklayın.