The Last Wish | İnceleme

the last wish inceleme

Eğer son birkaç yıldır herhangi bir bilimkurgu/fantastik edebiyat sitesini takip ediyorsanız o halde oldukça popüler olan The Witcher serisinin yazarı Polonyalı Andrzej Sapkowski’nin adını duymuş olabilirsiniz. The Witcher serisi bugüne kadar bir sinema filmine, bir dizi filme, rol yapma oyunlarına, bir çizgi roman serisine ve The Witcher isimli bilgisayar oyununa konuk oldu. Henüz geçtiğimiz yıl The Witcher kitaplarının ilki –The Last Wish adını taşıyan bir kısa hikâyeler derlemesi– İngilizceye çevrildi ve Gollancz yayınevi tarafından İngiltere okuyucularına sunuldu. Orbit Books’a şükürler olsun ki Amerikan okurlar da artık Witcher’ın maceralarını okuyabilecek.

Daha önce de belirttiğim gibi “The Last Wish” bir kısa hikâye derlemesi –tam olarak altı tane hikâye var– ve Geralt’ı, beyaz saçlı, Rivialı bir witcher’ı konu alıyor. Görünüşe göre bir Witcher, fiziksel yetenekleri hormonlar, bitkiler, virüs enfeksiyonları ve Trial of Grasses adlı bir imtihan vasıtasıyla mutasyona uğratılmış bir tür özel canavar avcısı. Kendisini doğal olmayan bir çabuklukla iyileştirebilme kabiliyetine sahip. Aynı zamanda büyü de yapabiliyorlar ve oldukça tehlikeliler. Ne yazık ki bir Witcher ya da Geralt hakkında söylenebilecek daha fazla şey yok, çünkü haklarında çok az şey anlatılmış. Bu yüzden hikâyelere bakalım:

1)The Witcher”. Açılış hikâyesinde bir canavar avlama ilanına, daha açık olmak gerekirse bir striga avına başvurmakta olan Geralt’la ilk kez tanışıyoruz. Fakat bir sorun vardır. Striga aslında kralın kızıdır ve kral onun ölmesini istememektedir. Fakat laneti bozmak çok daha zor bir görevdir. Bilge adamlardan oluşan bir grup işin içine girdiğinde ve bazı politik meseleler dolayısıyla prensesin ölmesini istediğinde işler daha da karışır. Her şeyden önce “The Witcher” Geralt’la, yaptığı işle ve yaşadığı dünyayla tanışmak için unutulmaz bir başlangıç. Bu öyle bir dünya ki sanki Grimm Kardeşlerin hikâyeleriyle, soylu insanlar, şövalyeler, köylüler, elfler, cücelerden oluşan halkların ve aklınıza gelebilecek her türlü canavarın –basiliksler, ejderhalar, vodnikler, koboldlar, sprigganlar, vampirler, kurt adamlar, mantikorlar, wyvernler, foglerlar, aeschnalar, ilyocoriler, kikimorlar, chimeralar, ghoullar, vypperlar ve diğerleri– karışımından oluşmuş gibi.

2) “A Grain of Truth / Bir Tutam Gerçek”. Geralt ormanda bir çift cesede rastlar ve olayı araştırmaya karar verir. Bulduğu şey ise bir canavar tarafından yönetilen bir malikâne olur. Yoksa öyle değil midir? Tıpkı “The Witcher” adlı kısa hikâyede olduğu gibi bu öyküde de hiçbir şey göründüğü gibi değil ve gerçek canavarın kim olduğunu bilmiyoruz. Bu kısa hikâyede okuyucular Sapkowski’nin bu derlemedeki çoğu öyküsünde kullandığı hicivli mizah anlayışına daha iyi bir bakış atma fırsatı buluyor. Buna Güzel ve Çirkin gibi peri masallarını çarpıtması da dahil…

3) “The Lesser Evil / Kötünün İyisi.” En sevdiğim hikâyelerden biri. “Kötünün İyisi” Geralt’ın eski bir tanıdığıyla buluşmasıyla başlıyor –büyücü Stregobor– büyüye bağışıklılığı olan ve zevk için öldüren lanetli bir mutant tarafından kovalanan bir adam. Bu öykünün ilginç olan tarafı kötülüğün doğasına getirdiği psikolojik yaklaşım ama ben daha çok hikâyenin içerdiği karanlık hissi, özellikle de acımasız sonunu sevdim.

4) “A Question of Price / Bedel Meselesi.” Bir başka bağımsız hikâye olan bu macerada kılık değiştiren Geralt, soylu biri kisvesinde bir ziyafete katılır. Neden böyle bir hileye gerek duyduğu ya da buraya ne için çağrıldığı tamamen bir gizem. Fakat işin içinde bir prenses, iki ülke arasındaki bir ittifak ve Şaşırtma Yasası var. Yani birini kurtaran bir kişiye görünüşte imkânsız olan bir şeyi isteme hakkı… Sürprizler ve şoklarla dolu olan “Bedel Meselesi” çok zekice ve eğlenceli bir hikâye.

5) “The Edge of the World / Dünyanın Kıyısı.” Bu hikâyede Geralt’ın macerasına bir şair ve ozan olan ve Witcher ile oldukça komik diyaloglara giren Dandelion katılıyor. Bunun sonucu olarak da “Dünyanın Kıyısı” derleme içerisindeki en komik hikâyelerden biri haline geliyor :) Hikâye keçi benzeri bir yaratık olan bir deovel’in hakkından gelmek için dünyanın kıyısına seyahat eden ikiliyi takip ediyor. Öykü ilerledikçe işin içinde elflerin, canavarlar hakkında bir kitabın ve bir tanrıçanın da yer aldığı bir komployla karmakarışık oluyor.

6) “The Last Wish / Son Dilek” Bir kez daha şair Dandelion ile karşılaştığımız bu hikâye canavarlar, büyü ve kargaşayla dolu bir başka eğlendirici ve güldüren macera. Bu kez şair bir cin tarafından yaralanmış durumda ve onu kurtarabilmek için Geralt’ın Yennefer adında güçlü ama tehlikeli bir büyücünün yardımına ihtiyacı var. Yennefer’ın witcher’a yardım etme sebebi ise şüpheli… Neyse ki Geralt’ın hâlâ bir-iki numarası daha var.

Bu altı kısa hikayeyi birbirine bağlayan, kitabı başlatan ve sona erdiren yedinci bir öykü daha var. “The Voice of Reason / Mantığın Sesi” başlığını taşıyan bu öykü Melitele’nin tapınaklarından birinde geçiyor ve GeraltThe Witcher” adlı hikâyenin sonunda aldığı ölümcül yaradan kurtulmaya çalışmasını konu alıyor. Bir yandan Geralt’ın güdülerini ve ahlaki değerlerini incelerken bir yandan da altı kısa hikâye arasında bir nevi köprü kuruyor.

Bir bütün olarak ele aldığımda Andrzej Sapkowski’nin “The Last Wish” kitabını sevdim ama biraz da abartılmış buldum. Demek istediğim konsepti mükemmel. Geleneksel masalların hem kucaklayan hem de onlarla dalga geçen bir dünya fikri harika. Bu sanki Shrek/Prenses Gelin tarzı bir filmin Grimm kardeşlerle, onun da Castlevania ile tanışması gibi bir şey. Özellikle Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Güzel ve Çirkin, Külkedisi, Rapunzel, köprünün altındaki ifrit ve şişedeki cin göndermelerinde ve yazarın olayları nasıl değiştirdiğini okurken çok eğlendim. Maalesef her masalda olduğu gibi çok az dünya inşa etme ya da karakter gelişimi var. Aslına bakarsanız Geralt’tan çok daha fazla kişiliğe ve derinliğe sahip karakterleri olan video oyunları bile oynadım ki bu, video oyun karakterlerinin çok bilinen bir özelliği de değildir. Biçimsel olarak Sapkowski’nin neyi başarmaya çalıştığını anlayamadım. Hikâyeler birer masal mı olacaktı? Korku mu? Komedi mi? “The Last Wish” bunların her birini içeriyor ve bu üçlü her zaman bir arada iyi gitmiyor. Özellikle mizah unsurlarının biraz bayat olduğunu düşünüyordum, fakat okuduğum diğer incelemelere bakılırsa bunun sebebi çeviriden kaynaklanıyor. Bu yüzden bu konuyu çok eleştirmiyorum.

Sonuç olarak Andrzej Sapkowski’nin “The Last Wish” kitabı beni hayretler içinde bırakmadı, ama bir sonraki Witcher kitabına bir göz atacak kadar da eğlendirdi.

#

Bu inceleme Mayıs 2008 tarihinde fantasybookcritic.blogspot.com sitesi için Robert tarafından yapılmıştır.

The Witcher ana sayfasına dönmek için tıklayın.