George R. R. Martin ile ‘Game of Thrones’ hakkında Söyleşi!

grr martin got roportaj

  • Birkaç gün önce konuştuğumuzda, A Dance with Dragons (Ejderhalarla Dans) isimli yeni kitabınızın Temmuz ayında yayınlanacağını söylemiştiniz. Bu kitabı bitirdiğiniz anlamına mı geliyor?

Kitap tam olarak tamamlanmadı. Hâlâ son birkaç bölüm üzerinde çalışmalarım sürüyor. Yine de yeterince yaklaştım sonuna. Bu yüzden Bantam Yayın evi çıkış tarihini duyurma konusunda kendini güvende hissetti.

[stextbox id=”info” float=”true” align=”right”]David ItzkoffRÖPORTAJ

David Itzkoff
[NY Times]

  • Galiba bu soru size daha önce de sorulmuştu.

Evet. (Gülüyor) Evet oldukça fazla. Fakat diğer taraftan, yaklaşık olarak beş yıldır kitap ertelendikçe yavaş yavaş artan bu baskıyı hissediyorum. Baskının geleceğini biliyorsunuz.

  • En azından birçok kişinin bu romanı sabırsızlıkla beklediğini biliyorsunuz.

Eh, en azından alternatifinden daha iyi olduğu kesin. Bir kitabı bitirdiğinizde kimsenin önemsememesi, hatta fark etmemesi daha kötü. Ki daha önce bunu da yaşadım.

  • HBO şimdiye kadar Taht Oyunları’nın sadece iki bölümünü bana gösterdi ve- ?

O zaman benden iki bölüm fazla görmüşsünüz. Ben, New Mexico eyaletinin Santa Fe şehrinde yaşıyorum ve orada güvenlik açısından oldukça bilinçliler. Yani hiçbir şart altında bir DVD’yi bölmeleri ya da bu tarz bir harekette bulunmaları söz konusu değil. Los Angeles’a uçmak isteseydim bana bölümleri izleteceklerdi. Fakat şu anda kitabı bitirmem için oldukça fazla baskı var ve bu yüzden oraya gidecek kadar vaktim yok. Kitabı bitirmek istiyorum. Daha sonrasında bölümleri görebilirim. Orijinal deneme çekimlerini bir yıl kadar önce, biz seriye yeşil ışık yakmadan evvel görmüştüm. Fakat tabi o tarihten sonra oldukça fazla değişim yaşadı.

  • O zaman gördüklerinizden memnun kalmış mıydınız?

Evet, aslında oldukça memnun kalmıştım. Bu benim hikayem. Evet, bazı değişiklikler ve bazı farklılaştırmalar var. Bence bir romanı bir televizyon programına ya da filme uyarladığınızda bu tarz değişiklikler kaçınılmazdır. Ama gereksiz değişiklikler yoktu. Kitaplardan uyarlanmış pek çok film ve televizyon programında bu hep en çok şikayetçi olduğum şeydir. Belli değişimler gereklidir çünkü bu farklı bir ortam. Ancak diğer değişiklikler senaristin veya stüdyonun ya da diğerlerinin “Oh, evet! Böylesi çok daha iyi olacak!” demesi yüzünden yapılır. Ama neredeyse asla daha iyisi olmaz. Dan, David ve HBO’nun hikayemin televizyon versiyonunu, okurlarım tarafından tanınacak ve umarım beğenilecek bir şekilde yapıyor olduğu gerçeği hoşuma gidiyor.

  • Taht Oyunları’nı, Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi’ne bir tepki olarak düşünmüş müydünüz?

Ben her zaman epik fantezi alanında bir şeyler yapmak istemişimdir. Ama sadece Tolkien’i yeniden ele almayı değil. Kendime ait bir şeyler yapmak istedim. Bunu biraz açmak gerekirse, bu proje benim Hollywood kariyerim için de bir tepkiydi. 10 yıldır oradaydım, aşağı yukarı 1985’den 1995’e kadar. “The Twilight Zone” (Alacakaranlık Kuşağı) ve “Beauty and The Beast” (Güzel ve Çirkin)’de yazar-prodüktör olarak yer aldım ve yaklaşık 5 yıl kendime ait ve bazı film senaryolarının pilotlarını (deneme bölümlerini) yaptım. Benim için tüm periyodun konusu şöyleydi: Prodüktör, internet veya stüdyo ne derse desin çalıştığım işte aldığım tepki, kaçınılmaz bir biçimde “George, bu harika! Bu olağanüstü ve muhteşem bir yazı, teşekkürler. Ama bu bütçemizin üç katı. Bizim bunu yapmamıza imkan yok. Bu çok büyük ve çok pahalı…” olurdu ve her zaman ilk taslağıma geri dönerdim.

  • Daha sonra ne olurdu?

Sonra içeri gider ve kesmeye başlardım. Bazı karakterleri birleştirip tek kişi haline getirir ve devasa savaş sahnelerini keserdim; yani çekilebilir hale getirirdim. Bu senaryoların daha sonraki taslakları her zaman daha gösterişli olsa da, onları pek çok kez elden geçiriyordum çünkü, benim favorilerim içerilerinde tüm güzel malzemeyi barındıran, çok pahalı ve çok büyük oldukları için kesmek zorunda kaldığım ilk taslaklar olurdu daima. Düz yazıya yani 90’larda ilk aşkım olan şeye döndüğümde yapmak istediğim kadar büyük bir şey yapacağım dedim. İstediğim tüm özel efektlere sahip olabilirim. Sayıları yüzleri bulan karakterleri canlandıracak oyunculara sahip olabilirim. Devasa savaş sahnelerine sahip olabilirim. Televizyonda ve filmlerde yapamayacağınız her şeyi tabii ki düz yazıda yapabilirsiniz, çünkü siz orada her şeysiniz. Siz yönetmensiniz, siz özel efekt koordinatörüsünüz, siz kostüm departmanısınız ve bütçe için endişelenmek zorunda değilsiniz.

Elbette tüm bunların ironik yanı filme çekilmeyeceğini düşündüğüm –aslında filmleştirilemeyecek dediğim- bu proje şimdi HBO’da büyük bir şov olacak.

  • Buz ve Ateşin Şarkısı serinizi satarken yedi kitaplık bir seri olarak mı sattınız?

Onu sattığım 1994 yılında, temsilcim bir üçleme satmıştı. Ama tıpkı Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi için dediği gibi; öykü anlatımın içinde gelişir. Böylece yazmaya geri döndüm, yazdım ve yazdım ve bir süre sonra elimde ilk kitap için kullanabileceğim 1300 sayfa vardı fakat sona yakın herhangi bir yerde bile değildim. O noktada, “Ah, belki de üç kitap olmak yerine dört kitap olmaya ihtiyacı vardır.” dedim. Ve sonra başka bir noktada, “Belki de dört kitap yerine altı kitap olmalı…” dedim. Beşi direkt olarak geçmiştim. Ve sonra birkaç yıl boyunca yaptığım kitap turlarında, “Evet, altı kitap olacak.” dedim. O zamanlar kız arkadaşım, şu anki karım Parris, arkamda duruyor ve parmaklarıyla yedi yapıyordu. (gülüyor) Sonunda kız arkadaşımın haklı olduğunu anladım. Yedi kitap iyiydi. Yedi krallık, yedi tanrı, yedi kitap… Belli bir zarafeti var. Bu benim hikayem ve ona bağlıyım.

  • Eminim temsilciniz serinin büyüyerek ilerlemesinden ötürü heyecanlıdır. Peki ya yayıncınız?

Her kitabı yazmak için 10 yıl bekletmediğim sürece heyecanlıdırlar. Ama bu bekletme kısmı, pek de heyecanlı olmadıkları süreçtir. Biraz daha hızlı yazmamı istiyorlar. Minnettarlıkla söyleyebilirim ki sabırlılar ve benim için bekliyorlar.

  • Hollywood size Taht Oyunları için geldi mi?

grr martin got roportaj 2Aslında, tam anlamıyla değil. İkinci kitap “A Clash of Kings”, best-seller listelerinde ilk yer alandı ve haklarıyla ilgilenen çeşitli prodüktör ve film yapımcıları tarafından teklifler aldım. Özellikle Yüzüklerin Efendisi’nin başarısından sonra başka fantastik projeler arıyorlardı. Ama onlar bunu uzun metrajlı bir film olarak çekmek istiyorlardı ve o zaman bile eserimin uzun bir film olarak çekilemeyeceğini söyledim. Parçalara bölmeniz gerekirdi. Yüzüklerin Efendisi’ni yapmak üç film sürmüştü ve Yüzüklerin Efendisi’nin tamamı yani Tolkien’in üç kitabı birden benim sadece bir kitabım kadar. Bu durumda, 20 filmden söz ediyoruz demektir. Stüdyo 20 film için ne önerecek? Bunu bir televizyon dizisi yapabilirdik. Ama sonra ne olacak? Standartlar ve pratik konularına dalacaksınız – sansürler, hayır hayır tüm bu seks ve şiddeti yapamazsınız diyecek olanlar… Bunları bir kenara bırakın. Ben 5 yıl boyunca, “Beauty and Beast” ve “Twilight Zone” gibi saat 8 şovlarında bunlarla savaştım, bizi delirtmişti. Sonra, HBO gibi biri tarafından serilerin serisi / dizisi olarak yapılabileceği aklıma geldi. Her kitap bir sezon olurdu. Ve bu muhteşemdi. Ama elbette böyle şeyleri yapabilecek çok az insan vardı.

  • Film endüstrisi hakkındaki endişelerinizi aşmanızı sağlayan ve sizi kitaplarınızın adapte edilmesine razı eden şey nedir?

David ve Dan ile buluşmak bunun büyük bir parçası. Beraber bir öğle yemeği yedik ve kitapları okumuşlardı, onları daha önceden tanımıyordum ama tüm doğru şeyleri söylediler. Gerçekçi görünüyorlardı. Hollywood’da “Evet, çok sevdim, çok sevdim!” diyen pek çok kişiyle karşılaşırsınız ama hiç gerçekçi görünmezler. Fakat şunu diyebilirim ki, ya da en azından bana öyle göründü ki; David ve Dan gerçekti ve benim yapmak istediğim tarzda bir şov yapmak istiyorlardı.

  • Peki gelecek kitaplarda ne olacağından haberdarlar mı?

Bana bu tarz şeyler sordukları çeşitli toplantılarımız oldu. Bu biraz nazik bir iş, çünkü seri henüz bitmedi. Ve yapısı da oldukça sıra dışı. İlk kitaptaki önemsiz karakterler, bir prodüktörü zorlayan bir biçimde üç kitap sonra çok önemli karakterlere dönüşüyorlar. Bir dizide bunlarla nasıl başa çıkabilirsiniz ki? Şovun başarılı olacağını varsayarak, daha ortaya çıkacak birçok zorluk var. Ama çok şükür David ve Dan bu tüm bu problemleri çözmek zorunda ve ben değilim! (gülüyor) Ben sadece onlar için sorun yaratırım ve onlar da çözmek zorunda kalır.

  • TV kariyerinizde geliştirdiğiniz pilotlardan (örnek gösterimler) hangisi yayınlanmaya en çok yaklaşan oldu?

Aslında böyle 6 tane pilot yapmıştım. Yayınlanmaya yaklaşan pilotlardan biri, ABC için geliştirdiğim “Doorways” adında alternatif dünya konulu bir şovdu. Pilotu çektik ve ABC yöneticilerine gösterdik. Onlar da beğendiler ve bize altı tane destek senaryosu yazma emri verdikten sonra şöyle dediler: “Neredeyse kesin olarak yayına gidiyorsunuz. Sizi muhtemelen bir ara sezon desteği olarak kullanacağız.” Sonraki altı ayımı bu destek senaryolarının gelişimini denetleyerek, bütçeyi gözden geçirerek ve şovu nasıl yapabileceğimi planlayarak geçirdim. Sonra, ABC yönetiminde bazı personel değişiklikleri oldu. Birileri başka görevlere atandı ve yerlerine yeni kişiler geldi. Proje eski rejimden kalma bir şey oldu ve bir anda takvimde olamadık. Ve sonra, tıpkı bir yıl sonra başka bir kanalda olduğu gibi, çok benzer bir proje başladı. (kıkır kıkır gülüyor) (Martin burada Fox’ta yayınlanan ve Doorways ile aynı konuyu yani paralel evrenleri konu alan “Sliders” dizisine taş atıyor. İki dizi arasındaki benzerlikler gözden kaçmayacak cinstendir ve Doorways’den ilham alındığı çok açıktır. Bununla birlikte Sliders’ın yapımcısı Tracy Tormé bu iddiayı kesin bir dille yalanlamıştır. ABC, Doorways yerine Lois and Clark: The New Adventures of Superman isimli projeyi yayınlamayı uygun bulmuştur.)

  • Bu olay gerçekleştiğinde ne yaptınız?

Nihayetinde hiçbir şey yapmadım, yaralarımı sarmak dışında… Daha sonra başka pilotlar yaptım; “Starport” adında bir pilot, “ The Survivers” adında başka bir pilot – bugüne kadarki bütün şovlar, bence, ah, çok güzel yapımlar olabilirlerdi. Üzerinde çalışmak eğlenceliydi. Alternatif bir dünyada belki ben de bir Joss Whedon (Buffy, Firefly, Dollhouse) ya da bir J. J. Abrams (Lost, Fringe) olabilirim.

grr martin got roportaj 1

  • “Game of Thrones” un gelişim aşamasında, bir noktada HBO yönetim kadrosunu değiştirdi. Bu değişiklikten sonra televizyon kariyerinizi bir hayal olarak görmeye başladınız mı?

Bir kaç gün öyle oldu. “Aman Tanrım, yine aynı şey oluyor!” dedim kendi kendime. Ama sonra David ve Dan beni çağırdılar ve beni eşikten döndürdüler. (gülüyor) Televizyon projelerinde her zaman bir takım zorluklar olur. Öncelikle HBO’yu projeyi satın alması için ikna etmek zorundaydık. Sonra ise oturup beklediğimiz bir dönemimiz oldu, pilot bölümünü yapacaklar mıydı acaba? Ardında pilot bölümünü çekip yolladık ve sonraki şey şuydu; “Tamam diziyi yayınlayacaklar mı peki?” Yoksa bu da her sene başarısız olan bir çok pilot bölümü ya da “Doorways” gibi başarısızlıkla sonuçlanan bir çalışma mıydı? Yani her zaman için nefesinizi tutup beklediğiniz anlar oluyor.

Şimdi bile oldukça heyecanlıyım. Her şey çok güzel gidiyor. Yine de küçük bir parçam endişeli. Bir bölüm olup bitebilir. İnsanlar sevecekler mi? Eleştiriler ne yönde olacak? Seyirciler ne söyleyecek? Bilemiyorsun, hiç bir şeye güvenemiyorsun.

  • Kitaplarınızın mevcut okuyucularının televizyon serisini başarıya ulaştıracağını düşünüyor musunuz?

Okuyucularım içinde büyük bir açlık var, bu açık. Ama dizinin başarılı olabilmesi için henüz kitabı okumamış kişilere de hitap etmesi gerekiyor. Kitaplarım çok popüler olsalar da ve düzenli olarak en çok satanlar listesine girseler de, kitabı alıp okuyanların sayısı bir televizyon dizisinin yayına devam edebilmesi için gereken seyirci sayısına göre çok az. Yani eğer sadece okuyanlar izlerse, bu dizinin ömrü kısa olur. Ama en başından beri yayıncılarım şunu söylüyor; bu, fanteziden nefret eden insanlar için bir fantezi.

  • Game of Thrones’un fantastik içeriği, daha geniş bir kitleye ulaşabilmesi için bir engel mi?

Bazı durumlar için engel diyebiliriz. Ama diğer taraftan, 62 yaşındayım ve hayatım boyunca bu konuda çok büyük değişikliğe tanık oldum. Çocukken saçmalık olarak addedilen birçok fantastik ve bilimkurgu kitabı okurdum. Öğretmenlerim kitaplarımı – ki bunlar Heinlein (Stranger in a Strange Land / Yaban diyarlardaki yabancı) ve Asimov’un (I, Robot / Ben, Robot) kitaplarıydı – elimden alır, “Kitap okuman güzel ama gerçek bir kitap okumalısın. Bu –şeyi- değil.” derlerdi. Bilim-kurguya ve fantastik kurguya zamanla daha çok saygı duyuldu ve okuyucuları oldukça arttı. Edebiyatta bir çok yazarın artık bilim-kurgu ya da fantastik kurgu öğelerini kullandığını görüyoruz. Çoğu zaman şöyle söylerler, “ Bilim-kurgu ya da fantastik kurgu yazmıyorum. Benziyor olabilir ama öyle değil.” Tabi şöyle de bir durum var; “ Bir grup inekle (geek) aynı mağaraya girmek istemiyorum.”

  • Game of Thrones’un gösterişli öğeleri henüz oluşmadı. Bu planlı bir şey mi?

Destansı bir fantezi için biraz büyüye ihtiyacınız vardır. Ama ben makul dozda büyü kullanımına inanıyorum. Yazdığım her kitapla büyü seviyesi biraz daha artıyor. Bu kademeli bir tanıtım. Sanırım bu biraz tenceredeki yengece benziyor. Eğer bir yengeci sıcak suya koyarsanız, hemen dışarı atlar. Ama soğuk suya koyup yavaşça ısıtırsanız… Sıcak su; fantezi ve büyü, yengeç ise hitap ettiğimiz kitle.

  • Dizi başarıya ulaşırsa, bu hayatınızı belirgin bir şekilde değiştirir mi?
Herhangi bir “kendini kısıtlama” düşünmüyorum ama göreceğiz. İnsanlar beni sürekli uyarıyor, eğer dizi başarıya ulaşırsa tüm hayatın değişecek diye. Göreceğiz. Eğer hayatım değişecekse, değişir. Ama bunun için henüz bir güvenlik birliği kiralamış değilim.

[stextbox id=”warning” caption=”Röportaj Çevirmenleri”]Buğra “Malkavian” Şenyüz
Hazal “Fırtınakıran” Çamur
Kürşat “Laughing Madcap” Toker

[stextbox id=”warning” caption=”Editör”]M. İhsan “mit” Tatari