2009 yapımı The Listener dizisinde bir ilk yardım görevlisi olup telekinetik yönünü kontrol altına aldıktan sonra bunu “kamu yararı”na kullanmaya karar veren Toby Logan’ın (Craig Olejnik) dolayısıyla yakınında bulunan insanların; mesai arkadaşı Osman Bey (Ennis Esmer), hastanede doktor olan eski sevgilisi Olivia Fawcett (Mylene Dink-Robic), yardım ettiği güzel polis müfettişi Charlie Marks (Lisa Marcos), Charlie’nin eski sevgilisi ve amiri Brian Becker (Anthony Lemke), ambulans kontrolörü espritüel şef George Ryder (Arnold Pinnock) ve Toby’nin yeteneğini keşfedip ona ruhani önderlik ve akıl hocalığı yapan Ray Mercer’in (Colm Feore) hikayeleri anlatılıyor.
[stextbox id=”info” float=”true” align=”right”]YAZI
Alper Kaya
[Arşivi]
Dizi ilerledikçe Toby’nin geçmişine dair anılarını keşfedişi ve dahası yeteneğine git gide vakıf oluşunu izliyoruz. Bu yeteneğinden ilk haberdar olan arkadaşı ise, mesai arkadaşı ve ambulansın sürücüsü Osman Bey oluyor… Sonra da araştırmacı dedektif Charlie Marks da Toby’nin tüm davalarda kendisinden bir adım önde olmasının sırrını çözer: Toby zihin okuyabiliyor, kişilerle temas edince anılarını görebiliyordur.
Ve evet; Osman Bey bir Türk. İlerleyen bölümlerde aynı şehirde ailesinin bir Türk lokantası işlettiğini görüyoruz. İlk sezonu 13 bölümden ibaret olan dizide bilhassa 11. bölümde Türk gelenek ve görenekleri büyük yer taşıyor. Osman, dizinin komik yüzü. Zaten rolün oyuncusu da, Ankara doğumlu yurt dışı yetişmeli bir komedi oyuncusu; Enis Esmer. Bir bölümde Osman Bey, “ölüm anı”na dair bir anısını arkadaşıyla paylaşıyor:
– Kuzeim Baran… Kalp krizi geçirmiş. Ambulansla götürülürken on dakika sonra kendine gelmiş veee… Türk milli marşını okumaya başlamış!
Dizide karakterlere aşina oldukça anlıyoruz ki; The Listener o bildiğimiz ruhsuz polisiyelerden birisi değil. Her karakter tek tek işlenmiş, hepsi için adeta birer evren yaratılmış… Charlie ve Brian’ın ilişkisi, Olivia’nın Toby’e olan değişken hisleri, nadiren (flashbacklerde) gördüğümüz Toby’nin onu beş yaşındayken terk eden annesi Maya, her bölümde hayatına dahil olduğumuz hastalar -ki hepsinin evlere şenlik bir yaşamı olduğuna sizi temin ederim- dizinin sağlam duruşuna dalalet. Hastaların yüzde doksanının kadın oluşu ve Toby’nin onlarla yakınen ilgilenmesi ise daima bir soru işareti olarak Toby’nin karnesinde duracaktır…
İki bölüm olarak çekilen (12. ve 13. bölümler) final bölümü ise Toby’nin geçmişinin aydınlandığı ve hayatına dair yeni bir sayfanın açıldığını gösteriyor ve finali gerçekten olabilecek en iyi şekilde yapıyor.
Sayıların dünyasında boğulmanın manası yok; ikinci sezon çekiliyor ve eylülde yayına girecek. Yani, reytingi hayli iyi olmalı! Polisiye ve fantastiği bu kadar iyi harmanlayan bir diziye yazık olurdu zaten, aksi olsaydı…