Amat"Amat, İhsan Oktay Anar'ın 2005'te yayımlanan romanıdır. İletişim Yayınları'ndan yayımlanan eser ayrıca yazarın 7 seneden sonra yazdığı ilk romandır. Bu nedenle okuyucuları tarafından büyük ilgi toplamış ve haftalarca "en çok satılan kitaplar" listesinde yer almıştır. 17.yy da İstanbul'dan kalkan Amat isimli gemide yaşanan olayları anlatan roman, yazarın diğer romanlarınının aksine daha çok denizde geçtiğinden yazar kitabında tarzını bozmayarak birçok "eski" denizcilik terimi kullanmıştır. Anar'ın okuyucularının geneli bu durumu yadırgamasa da bazı okuyucular tarafından bu kadar çok eski denizcilik terimi kullanması hoş karşılanmamış ve eleştirilere neden olmuştur. Buna rağmen kitap eleştirmenler tarafından büyük beğeni toplamış ve 7 senelik bekleyişin hakkını vermiştir. Kitabın içinde bulunduğu zamanı ve atmosferi yansıtmak konusunda gösterdiği hayranlık uyandırıcı başarı belki de eleştiri konusu terimlerden de kaynaklanmaktadır. Yazarın mitosla gerçek arasındaki çizgide esrarengizliği muhafaza ederek merakı ve heyecanı canlı tutmayı başarması, bunu yaparken basitleşmemesi, kısaca yazarın kendine özgü yaratıcılığı ve tarzı; muadillerinden çok farklı bir konuma oturmasına neden oluyor."
-Vikipedi"Kıyıda ise üç direkli, iki güverteli ve 58 toplu bir kalyon, o karanlıkta usturmaçlarını puta edip iskeleye palamar vermişti. Yelkenlerin sarılı olduğu serenler hisar edilmiş ve tez zamanda yola çıkacağını ilân için mizana direğine mavi bayrak çekilmişti. Esrarengiz adam, kalabalığı yarıp elinden tuttuğu İsrâfil'le iskeleden gemiye doğru yürümeye başladı. Kalyonun
dikmesinin palangalarına asılan ve tıraka tutan gemicilere vardiyan, Yisa, sizi gidi sütü bozuk sünepeler! Yisa beraber! Varda ruhsuzlar! Varda! Bre aman! Laşka! Laşka!? diye feryat ediyor ve hurçların, sandıkların ve fıçıların ambarlara usûlünce istifine nezaret ediyordu. Güneşin doğmasına 7 saat kala esrarengiz adam, sürme iskeleden kalyonun çukur güvertesine çıkmak istedi. Fakat eline ne kadar asılırsa asılsın Eşek İsrâfil yerinden bir türlü kımıldamıyordu. O karanlıkta eline son bir kez daha asılıp Gel yâ mübarek diye nida eyledi. Bunun üzerine çocuk her nedense inat etmekten vazgeçti. Ne var ki, sürme iskelenin kayganlığından dolayı düşmemek için midir, İsrâfil'in kuşağına 40-50 yaşlarında, iri yapılı, sırma işlemeli siyah kaput giymiş biri yapışmıştı. İşte bu adam kuşağı bırakıp küpeşteye
tutundu ve güverteye ayak bastı. Bunun ilâhi düzenin bozulması demek olduğunu hiç kimse bilmeyecekti."
(Arka Kapak'tan) Gelelim benim diyeceklerime. İnanılmaz bir üstkurmacaydı. Yazarın postmodern üslubu, gerçeklikle fantazyanın muhteşem bir birleşimini hedeflemiş, korkunç ağdalı ve hayranlıkla okunan bir sanat mucizesi.
İlahi Komedya'dan tutun da, Kırmızı Başlıklı Kız'a bile yapılmış ilginç göndermeler var. Göndermelerin genel hedefi dini öğeler ve gerçeklik çevresinde. Amat da gerçek demekmiş hem.
Gerçekte olanlar ile kitaptaki göndermeler zıtlaşıyor ve birbirine karışıyor çoğu zaman, yazarın temel amacı olarak. Kısacası herşey birbirine öyle bir giriyor ki, felsefe ve fantazyanın sınırları zorlanıyor.
Okunabilecek en iyi romanlardandır bana göre, inanılmaz bir emek harcanmış. Kesinlikle tavsiyemdir. Bu gemi tüm insanlık.
Yazarın forumumuzda bulunan diğer eserleri:-
Puslu Kıtalar Atlası-
Efrasiyab'ın Hikayeleri-
Suskunlar
-Kitab-ül Hiyel