Az sayfa sayısı ile bir günde bitirdim dün gece kendisini.
Başlarda Kasım'ın rüyaları bana çok farklı gelmişti ve sahibi olduğu antika dükkanı ile o karamsar hava bilinmezliğe doğru çekiyordu beni. Ancak ne zaman ki Eski Ev durumu çıktı ortaya, o kısımda duraladım. Buraya sonra değineceğim.
Kitabın genel akışı, olay örgüsü ve merakta bırakan yapısı ile gerçekten okunmaya değer. Tamam, okurken korkmuş da olabilirim u_u. Ama okurken aklımda hep şu vardı: "Fantastik ve gerilimi iç iç geçiren roman olma özelliği nerede? Bu düpedüz gerilim yahu." Kitabın sonunda fantastik yanını patlatıveriyor. Açıkçası kitabın genel seyri bana fantastikten öte bir korku türü havsaı vermişti. Ama sonu ile fantastik yönünü de gözler önüne serdi.
Eski Ev konusuna gelecek olursak, Kasım'ın neden sürekli kendi büyüdüğü eve eski ev deiğini anlamış değilim. Ne olursa olsun orda büyümüş birinin "eski evim" demesini tercih ederdim. Ayrıca, yukarıda dediğim gibi bu eski ev, kötü anılarla dolu ev durumu okurken bende bir duraklama yaşattı. Kitap temposundan hiçbir şey kaybetmiyor, orası kesin. Ancak bu olgu yerine daha farklı bir şeyle yüzleşmek istiyordum ben.
Bir de şu var:
Canım sıkıldı, Lema'ya falan kızdım, eh haydi ben bir babamın ailemi katlettiği eve döneyim de dinleneyim. Canı sıkılan kahramanın o kötü anılarla dolu yere geri dönmesi bence mantıklı değildi. Bence, daha mantıklı bir nedeni olmalıydı. Ne bileyim, rüyaları onu oraya sürüklemeliydi belki ama bunun nedeni en başta herkese kızdım kafamı dinleyeceğim diye oraya gitmek olmamalıydı bence.
Dediğim gibi, kitap temposunu hiç düşürmüyor. Okurken gerildim de açıkçası. Hayvan Tanrılar kitabı özellikle, karakteri korkuttuğu kadar beni de bir güzel korkuttu doğrusu ^^.
Çok rahatlıkla okunacak, hoş bir kitaptı. Kitabın en vurucu yanı ise, şüphesiz arka kapağında yer alan ve kitaba özgünlük katan en önemli şeyi özetleyen o cümle:
"Canavarlarınızla baş başa kalmadıkça hangi taraf daha çok korkuyor, bilemesiniz..."