Künye:Adı: Uzayda Kaybolanlar
İngilizce Adı: Orphans of the Sky
Yazar: Robert A. Heinlein
Türü: Bilimkugu
Basım Yılı: 1963
Türkiye Basım Yılı:1974
Sayfa Sayısı: 189
Türkçe Basımı: K Yayınları (Feza Dizisi 2)
Türkçe Çeviri: Cemal Kaplangı
Tanıtım: Uzayda gidebildiğince yol katetmesi ve bu esnada da, içindeki mürettebatın ihtiyaçlarını sorunsuzca karşılaması için tasarlanmış devasa uzay gemisi... Ve içinde yaşadıkları gemi haricinde bir evrenin var olduğundan habersiz insan topluluğu... Genç Hugh Hoyland, asıl anlamları unutulmuş kavramlardan türeme, kurallar ve otoritelerin yönetildiği bu gemi hayatının sıradan üyesidir. İçinde, gençliğin verdiği -ama gerçekten uzak- şüphelerini dindirmeye çabalarken, kendi toplumunca sevilmeyen mutant mürettebatla olan karşılaşması, gemideki hayatı sarsacak olaylar zincirini başlatacaktır.
Yorumum: Siz gençlerin en aptal tarafı, bir konuyu anlayamadığınız zaman, onun hakikat olamayacağını sanmanız. İhtiyarlarınızın hatası ise, anlayamadıkları bir konuyu, başka bir biçimde yorumlamaları ve böylece anladıklarını sanmaları. Hiç biriniz, en basit konuları bile, yazıldığı şekilde kabul etmeye yanaşmıyorsunuz. Bu da sizlerin çok zeki (!) olmanızdan ileri geliyor, muhakkak başka bir anlamı olmalıdır sizce.
Uzayda Kaybolanlar'ın özünü bu tanım oluşturmakta. Genç kuşakların eski kuşaklar ile; yenilikçilerin gelenekçiler ile; otoritenin, onu değiştirmek isteyenler ile olan mücadelesi ve zamanla yenilik adına yola çıkanın eskinin korkularını kuşanıp devirdikleri gibi davranmalarının özüne dair bir tahlil bu.
Ana fikirden yola çıkarak bilgi-yorum-inanç-birey-toplum özeti çıkaran Robet A. Heinlein'in hikayesini anlatırken kullandığı iki şey okumayı daha keyifli kılıyor. Bunlardan birincisi, karakterlerin bilgi-yorum-inanç ekseninde oluşmuş, kendi hesaplarına göre hareket etmeleri. Bu onların hem daha yaşayan karakterler olmasını hem de okuyucu olarak, tarafsız gözlen, yaşananların değerlendirilmelerini sağlamakta. İkinci unsur ise hikaye içerisindeki karakterlerin bilmeyip de biz okuyucunun bildiği detayların, anlatıcı tarafından, sanki yanımızda oturup aynı şeye şahit oluyorken, hikayeyi önceden bilmesinden ötürü kafamıza takılan soruları cevaplayıvermesi. Bu ikinci husus kitabın tamamına nüfuz etmese de içerdiği bilgiler ve anlatıcının verdiği insani tepkiler kitapta yaşananlara daha hakim hissettiriyor.
Her ne kadar kitabın ele aldığı mesele dikkat çekse de, Robert A. Heinlein, bilgi-yorum-inanç üçlüsünün insanoğlunu nasıl etkilediğini çokta derinlemesine irdelelemiyor aslında. Macera ruhununun sürükleyiciliğinde, bir çırpıda okunacak yönde tasarlanmış bir kitap var karşımızda. Kısa ve öz olma hususunu dikkate alırsam, bu basitliği, Robert A. Heinlein'ın hüneri olarak yormak pek ala mümkün. Evet, bu maceranın başarısı, derdini kısa ve öz şekilde sunup, ortaya attığı fikirler üzerine düşünmeyi okura bırakmasında. Eh, usta yazar olmak böyle bir şey olsa gerek.