Türk yazar fobimi yeneli iki yıl falan oluyor. Öncesinde ben de epey burun kıvırmıştım "bizden" olanlara. Öyle alışmışız ki Tolkien'lere, Weis'lere, Hickman'lara, sıra bizimkilere geldiğinde, "Hıı evet, bir ara okuruz ya."dan fazlasını yapmak aklımın ucundan bile geçmemişti.
Ülkemizde bu işi hakikaten beceren yazarlar var. Kurgu anlamında en klasik örneği Barış Müstecaplıoğlu olsa gerek. Bunun dışında, Sadık Yemni diye bir isim var mesela. Türkiye'de fantazyayı, bilim-kurguyu en iyi işleyen kişi kanımca. Işın Beril Tetik var, harika bir kurgucu. Var oğlu var, özellikle son aylarda Astrea Yayınları'ndan çıkan Türk yazarlarının kitaplarına göz atmanızı öneririm. Şebnem Pişkin, Mustafa Samsunlu, Erdinç Yapan... Hayretle takip ediyorum doğrusu...
Var abi, yok değil. Üstelik burnumuzun ucunda, bir tek biz göremiyoruz. Artık iki yıl öncesinin aksine, kitapçıda bir Türk yazar gördüğümde, "Oo güzele benziyor, acaba üzerine gelen yorumlar nasıl?" diyorum. İnanın bir şans vermek hiç de zor bir şey değil. Aksine "bizden" bir şeyler okumanın verdiği hazzın yerini, yabancı eserlerden hiçbirisinin tutacağına inanmıyorum.
"Giddar" da bunlardan birisi olsa gerek. İnternet üzerinde hakkında birkaç olumsuz yorum dışında, fazlasıyla güzel şeyler duydum. Vaktimin bol olduğu bir ara, mutlaka alıp okuyacağım.
Bu kadar şeyi neden mi anlattım? "Giddar"a daha okumaya başlamadan duyduğum güvenden ötürü.
Bu fobinin zarar verdiği tek şey biziz arkadaşlar. Kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz. Biz okumazsak, kimse okumaz ki...