Geceyarısı Kuleleri (Zaman Çarkı, #13) - Robert Jordan
Bugün Geceyarısı Kuleleri'ni bitirdim. Seriyi yaklaşık üç yıldır okuyorum ve an itibarıyla önümde son bir kitap kaldı. Bu kitabı da okurken yer yer serinin bitiyor olduğundan bayağı duygulandım. Hani sevdiğiniz birini uzaklara yollarken son kez uğurlarsınız ya, o anın belki de onu son görüşünüz olduğu hissiyatından yüzünü, duygularını ezberlemeye çalışır, o kısacık veda anının hiç bitmeyecek olmasını dilersiniz, işte bu kitap benim için öyleydi.
Seriye yaklaşık dört veya beş yıl önce Phoenix yayınlarından çıkan ilk kitap Dünyanın Gözü ile başlamıştım. Çok beğenmeme rağmen devam edememiştim. Sonra İthaki'yle baştan başladım. İyi günde, kötü günde, okulda, evde, festivalde, kampta her yer ve her zamanda okudum öyle ki yaşadığım tüm anlara tanıklık etti, okuduğum her an yaşadıklarıma dokundu. Bir kitabı bir şarkıyla okursunuz ya, ardından o şarkıyı duyunca kitapla geçirdiğiniz her anı duyumsarsınız. İşte seri benim için öyle bir yerde ki yaşamımın her anına sirayet edip yerleştiğinden, yaşamdaki herhangi bir noktaya bakınca onu görüyorum.
Birçok yerde görmüştüm, bu seriyi okuduktan sonra başka kitap okuyamayacaksınız, diye yorumları. Bundan sonra okurum okumasına ama beni bu derece etkileyecek, hayatıma gerçekten etki edecek bir seriyle karşılaşabileceğimi gerçekten düşünmüyorum. Herkesin hayatında böyle ayrımlar olur. X ve diğerleri, Y ve geri kalanlar diye, eh, benimki de bu işte.
Geçenlerde rüyamda da bu evrendeydim. Hayır anlatmayacağım. Öylesine epik ve sahiciydi ki yaşamımdaki en güzel rüyaydı diyebilirim. Her zaman bizim dünyanın gerçekliğinden başka yere zıplamak istemişimdir, seri bana bunu da verdi, rüya olsa dahi elinden gelen en iyi şey de bu zaten.
Diyeceğim, duyguluyum ve ne diyeceğimi gerçekten bilemiyorum.