Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Edebiyatı => Fantastik Edebiyat => Diğer Fantastik Eserler => Konuyu başlatan: Fırtınakıran - 17 Şubat 2011, 12:11:45

Başlık: Kan Muskaları Destanı - Hamit Çağlar Özdağ
Gönderen: Fırtınakıran - 17 Şubat 2011, 12:11:45
(http://i363.photobucket.com/albums/oo79/kayiprihtim/anstorra_kan-muskalar-top.jpg)

Darius Lancelot ve Hamit Çağlar Özdağ‘ın beraber yazdıkları Kan Muskaları Destanı'nın ilk kitabı olan Anstorra geçtiğimiz günlerde İkinci Adam Yayınları‘ndan çıktı!

    
Alıntı
Kim demiş Anadolu’da ejderhalar yok diye, hatta elf de var cüce de…

Doğunun meyveleriyle efsunlanmış, Anadolu üzümlerini harmanlayan, batıda kök salan meşelerden ehil ellerce bükülen fıçılarda olgunlaşmış içimi güzel bir şarap var elinizde, yeterince yıllandı, artık zihninizin seçici damağına sunulmaya hazır.

Kitabın detaylı tanıtım yazısı ve künye bilgileri için buraya (http://www.kayiprihtim.org/portal/kan-muskalari-destani)tıklayabilirsiniz.
Başlık: Kan Muskaları'nın ikinci kitabı "Alametler" Çıktı!
Gönderen: Black Helen - 09 Haziran 2011, 20:03:31
(http://i363.photobucket.com/albums/oo79/kayiprihtim/kan-muskalari-alametler-top.jpg)

Geçtiğimiz aylarda ilk kitabı Anstorra ile başladığımız Kan Muskaları Destanına Alametler ile hız kaybetmeden devam ediyoruz!

Yazarlarının zihnindeki ikinci bağ bozumundan olma kıpkırmızı bir şarap var elinizde, doğunun meyvelerinin günbegün baskınlaştığı, batılı meşelerin fıçılarında dinlenmiş buruk bir lezzet sunuluyor zihninizin damağına. Tadına bakınca Anadolu'yu, güneşe tutup rengini hazmettikçe büyünün dokunuşunu hissedeceksiniz.

Destan altı kitaba hükmedecek, nargile tüttüren külhanbeylerinin şehri Anstorra'daki hesaplaşma bitti, diri delikanlılara düşen artık yola koyulmak, dertlerini anlatıp yandaş toplarken bir yandan da yüreklerinde kopan fırtınada önlerini görebilmek. Zamanı geldi, kılıca eşlik eden cirit savrulsun, dostla düşmanı ayıran elek sallansın...

Oltu taşından tespihin tıkırtısı doğa ananın ta kendisini sinirlendirirken Kanlı Ozanlar'a katılın, gençlik ateşiyle sevişen zihinlerin resmine bakacak, satırlarda çıplak keyif taneleri bulacaksınız.

Darius Lancelot ve Hamit Çağlar Özdağ'ın beraber kaleme aldıkları kitabın det aylı tanıtım yazısı ve künye bilgilerine buradan (http://www.kayiprihtim.org/portal/kitaplar/kan-muskalari-destani/#2) ulaşabilirsiniz.
Başlık: Kan Muskaları
Gönderen: aksuvar - 02 Ağustos 2011, 07:30:38
Merhabalar;

Site içerisinde arama yapmama rağmen bulamadım, galiba yok. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Henüz okuma şerefine nail olamadım D&R sağ olsun  >:( ama aşağıdaki siteyi incelerseniz okumama rağmen neden tavsiye ettiğimi idrak edeceksinizdir. Teşekkürler  :)
Başlık: Ynt: Kan Muskaları
Gönderen: Fırtınakıran - 02 Ağustos 2011, 12:55:08
Konu mevcut maalesef: http://www.kayiprihtim.org/forum/kan-muskalari-anstorra-t9628.0.html

Yukarda Ana Sayfa, Portal, yardım... yazan yerdeki Ara'yı deneyip Gelişmiş Aramalar seçeneğiyle ararsanız daha sağlıklı sonuç alırsınız. Maalesef arama bölümümüz böyle küçük oyunlar oynayabiliyor.

Bir de, aşağıdaki site demişsiniz ama link yok?

Not: forumda var olan konusuyla sizin mesajınızı birleştirdim.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları- Anstorra
Gönderen: aksuvar - 04 Ağustos 2011, 19:31:29
www.kanmuskalari.com kaynak sitesi budur...eklemeyi unuttum sanırım...uyarı ve bilgilendirmeler için teşekkürler...
Başlık: Ynt: Kan Muskaları- Anstorra
Gönderen: Berre - 02 Aralık 2011, 18:31:20
(http://i363.photobucket.com/albums/oo79/kayiprihtim/kan-muskalari-ihanetler-top.jpg)

İlk iki kitabıyla okuyucuları kendilerine çeken Kan Muskaları Destanı üçüncü kitap İhanetler ile yoluna hız kaybetmeden devam ediyor!

Alıntı
Yazarlarının üçüncü bağ bozumundan olma bu kıpkırmızı lezzet artık içilmeye hazır. Büyünün üzerinde gezindiği, zeytinliklerle süslü diyarlardan gelme bir dem barınıyor sayfalarda. Okudukça doğulu gezginlerin batı coğrafyasında yürüdüğünü göreceksiniz, aman dikkat edin, tarafını belli etmeyenlere acımıyorlar.

Yeryüzü ikiye bölündü, talih gökteki tahtına kurulup insansıların kaderini izlemeye koyuldu. Son savaş gelip çattı işte, meydan muharebesi gün doğumuyla başlayacak, her şeyin yazgısınıysa iki ihanet belirleyecek.

Şu anda online kitap satış sitelerinden temin edebileceğiniz İhanetler'i 2 hafta içinde tüm kitapçılarda bulabilirsiniz!

Hamit Çağlar Özdağ
ve Darius Lancelot'un kaleme aldığı kitabın detaylı tanıtım ve künye bilgisi için buraya (http://www.kayiprihtim.org/portal/kitaplar/kan-muskalari-destani/#3) tıklayabilirsiniz.
Başlık: Kan Muskaları Destanı
Gönderen: kahlan amnell - 14 Eylül 2012, 23:26:51
(http://www.okuoku.com:8080/dynimages/urun/145336_0.jpg)

Hamit Çağlar Özdağ ve Darius Lancelot'tan bir destan!

Doğunun meyveleriyle efsunlanmış, Anadolu üzümlerini harmanlayan, batıda kök salan meşelerden ehil ellerce bükülen fıçılarda olgunlaşmış içimi güzel bir şarap var elinizde, yeterince yıllandı, artık zihninizin seçici damağına sunulmaya hazır.

Destan altı kitaba hükmedecek, nargile tüttüren külhanbeyleri bir köşeden etrafı izlerken tesbih çeken kabadayılarsa şehri parsellemiş hâlde keyif çatıyor. Sokakları silkeleyip kendine getirecek sekiz diri delikanlıysa sizi bekliyor, zifiri gecenin korkusu yüreklere dolmadan efsunlu kelimelerin raksı başlamalı.

Kandır bu kitabın mürekkebi, boğazı kesilen fahişelerin, tecavüze uğrayan bakirelerin, bebeklerini ölü doğuran kadının kanıdır kelimelere can veren. Yetmemiştir bu kadarı, boğazına ok saplanan savaşçının kanına sokakta hadım edilen oğlanın çığlığı katılmış, noktalama işaretleri vazifesi görsün diye aşk ateşinin tutkulu pareleri cümlelerin arasına serpiştirilmiştir. Yaşam mücadelesi katmerli düşmanın ta kendisidir Anstorra şehrinin sokaklarında, adalet unutulmuş, mutluluksa minik katreler hâlinde taşların altına saklanmıştır.
Başlık: Kan Muskaları 2 - Alametler
Gönderen: kahlan amnell - 14 Eylül 2012, 23:29:28
(http://www.okuoku.com:8080/dynimages/urun/152986_0.jpg)


Yazarlarının zihnindeki ikinci bağ bozumundan olma kıpkırmızı bir şarap var elinizde, doğunun meyvelerinin günbegün baskınlaştığı, batılı meşelerin fıçılarında dinlenmiş buruk bir lezzet sunuluyor zihninizin damağına. Tadına bakınca Anadolu'yu, güneşe tutup rengini hazmettikçe büyünün dokunuşunu hissedeceksiniz.

Destan altı kitaba hükmedecek, nargile tüttüren külhanbeylerinin şehri Anstorra'daki hesaplaşma bitti, diri delikanlılara düşen artık yola koyulmak, dertlerini anlatıp yandaş toplarken bir yandan da yüreklerinde kopan fırtınada önlerini görebilmek. Zamanı geldi, kılıca eşlik eden cirit savrulsun, dostla düşmanı ayıran elek sallansın

Anstorra'da hayata tutunan emektarlar düştü alametlerin peşine, onların peşinden yürüyen bambaşka alametlerdense herkes bihaber. Kervansarayların tozlu avlularında türküler söylenirken şadırvanlar öcülerin
eline düşmüş, yeraltı kabristanlarıysa uyanmayı bekleyen hükümdarlarla dolu. Felek isimli fahişenin kader örgüsü iyice çetrefilli bir hâl aldı artık, kendi elleriyle can verdikleri düşmanla savaşan, birbirlerinin kanını akıtırken gündüzün iki güneşindense gecenin zifiri karasına işveli bakan kardeşler koşuyor sayfalarda. Oltu taşından tespihin tıkırtısı doğa ananın ta kendisini sinirlendirirken Kanlı Ozanlar'a katılın, gençlik ateşiyle sevişen zihinlerin resmine bakacak, satırlarda çıplak keyif taneleri bulacaksınız.
Başlık: Kan Muskaları 3 - İhanetler
Gönderen: kahlan amnell - 14 Eylül 2012, 23:31:00
(http://www.okuoku.com:8080/dynimages/urun/161435_0.jpg)

Şark güneş olup açtı satırların üzerine, Anadolu'nun tadı kelimelere iyice yerleşti artık. Camgeranların ellerinde can bulan karaflardan akıttık sözcükleri kadehinize, Kan Muskaları'nın dünyasını size sunmaktı niyetimiz.
Yazarlarının üçüncü bağ bozumundan olma bu kıpkırmızı lezzet artık içilmeye hazır. Büyünün üzerinde gezindiği, zeytinliklerle süslü diyarlardan gelme bir dem barınıyor sayfalarda. Okudukça doğulu gezginlerin batı coğrafyasında yürüdüğünü göreceksiniz, aman dikkat edin, tarafını belli etmeyenlere acımıyorlar.


Gulyabaniler sakallarını çekiştiriyor sabırsızlıktan, uçan halıları üzerinde yeryüzünü tavaf eden kara kavuklu cadılarsa kan akıtmak için çok hevesli. Peri bacaları boşluğa uğuldarken hortlaklar girdap olmuş dönüyor her yanda. Hünkarın sorgucu laciverte kesmiş gülüyor bize, şehzadelerin çığlıklarıysa yankılanıyor öte alemlerde. Cariyelerin ruhları kudrete köle edileli çok oldu, bu şekerli lokmaları ısıran zihinse halinden memnun. Geceler şehvetli çıplaklıklarla süslü, gündüzlerse nargileler eşliğinde geçiyor yavaş yavaş. Körpelerin iniltileri bendini aşıp çağlarken o uğursuz tespih ısrarla tıkırdıyor, kemikten olma seslerin tekinsizliği tanrıları bile rahatsız ediyor.
Yeryüzü ikiye bölündü, talih gökteki tahtına kurulup insansıların kaderini izlemeye koyuldu. Son savaş gelip çattı işte, meydan muharebesi gün doğumuyla başlayacak, her şeyin yazgısınıysa iki ihanet belirleyecek.
Çingene falları her zaman doğruyu söyler...
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: kahlan amnell - 14 Eylül 2012, 23:55:40
Alametler'in yarısındayım şu anda. Çirkin yarı elf (yarım elf denmiş, tek eleştirim buraya, yarım elf deyince sakat bir elf geliyor gözümün önüne), elflerden daha güzel ve erkek düşmanı insan genç kız, tespih çeken, mercimek çorbası içen savaşçılar ve yüceler (yüceleri anlatmak çok daha uzun sürer, apayrı bir konu) var eserde, ama hiçbirini yadırgamıyorsunuz. Elf-cüce ırklarından sıkılmış olabilirsiniz, kılıç&büyü öyküleri okumak istemiyor olabilirsiniz. Bütün önyargılarınızı bırakın bir tarafa ve bu kitapları alın. Zira daha önce okuduğunuz kitaplardan tamamen farklı bir dünyaya gireceksiniz, Anadolu'nun topraklarında gezecek, cadılarla, üç harflilerle karşılacaksınız.

Ama bambaşka bir konu, kapaklar. Kapaklara ben hiç önem vermemiştim, ama çevremden kim gördüyse "rüyalarıma girer, bu ne korkunç kapak, korku romanı havası veriyor" gibi tepkiler gösterdi. İlk fırsatta bunların öyküsünü öğrenip burada paylaşacağım, ama bu arada verdiği izlenimin aksine bu kitapların fantastik tarzında olduğunu unutmayın.

Zevkle okuyun :)
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: TheSpell - 15 Eylül 2012, 00:00:25
Tanıdığım çok sağlam fantastik-edebiyat okurlarının şiddetle tavsiye ettiği bir kitap. Özellikle Yosun ablanın da "çok iyiydi" yorumundan sonra, listemde Şehir ve Şehir'in bir altına yerleşti.

Ama bambaşka bir konu, kapaklar. Kapaklara ben hiç önem vermemiştim, ama çevremden kim gördüyse "rüyalarıma girer, bu ne korkunç kapak, korku romanı havası veriyor" gibi tepkiler gösterdi. İlk fırsatta bunların öyküsünü öğrenip burada paylaşacağım, ama bu arada verdiği izlenimin aksine bu kitapların fantastik tarzında olduğunu unutmayın.

Hele o ikinci kitabın kapağı nedir öyle :)
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: kahlan amnell - 18 Eylül 2012, 23:02:21
İkinci kitabı soluk soluğa bitirdim. Tam bir destan, cümleler şiir gibi akıp gidiyor. Dünya yaratmış uluslararası kitapların arasına girmesi gereken, burada kimsenin alıp okumadığına çok şaşırdığım bir eser. Okuyanlar varsa da lütfen buraya kendi düşüncelerinizi yazın. Beni bu kadar etkileyen çok az kitap oldu, okuyup seven, haketttiği değeri veren başkalarını da görmek istiyorum.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: Lordmuti - 18 Eylül 2012, 23:30:59
Ben bu serinin ilk kitabını gördüm D&R'da. Kapağına baktım baktım: "Da Vinci Şifresi kapağına korkunçlu kadın koymuşlar bu ne len." dedim önce. Sonra "Elf, cüce falan yazmışlar kapağa fantastik galiba bu." diye düşündüm. Sonra arkamı dönüp gittim. Bence kötü bir kapak tasarımı olmuş bu, bana itici geldi. Sanki böyle tövbe yareppim üç harfliler falan çarpmış gibi safdsfdg.

Kapağı bir yana bırakalım. Kitabı Kahlan amnell övmüş, ben de onun yorumuna güvendim. İlk fırsatta alıp okumaya başlayacağım.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: Fırtınakıran - 18 Eylül 2012, 23:40:04
Seri için kapakları çok büyük dezavantaj. Bu serinin ilk kitabı yayınlandığından beri korku dizisi sanıyorum ben bunu. Yosun abla geçen günlerdeki bir konuşmamızda kitabı övene kadar da korku serisi sanmaya devam ettim.

Yalnız yayınevine çok kızdım. Resmen seriyi böyle kapaklarla harcamışlar. Kendi sermayelerine darbe indirmişler böyle yaparak. Neden bu kapaklar seçildi, akıl sır erdirmek mümkün değil. Hani şekilciliği geçtim, kitabın türünü yansıtmıyor en başta.

High fantasy'den bir hayli uzak kalmıştım. Açıkçası Kralkatili Güncesi dışında da bu alt türe geri dönmeyi düşünmüyordum. Fakat Yosun ablanın övgüleri fikrimi değiştirdi. Alacağım :P.

(Abla olmadı senden ödünç alırım asdlkfjsdf)
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: kahlan amnell - 18 Eylül 2012, 23:42:57
:) Memnuniyetle canım.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: TheSpell - 19 Eylül 2012, 13:39:01
Aynı şekilde ben de kapağını ilk gördüğümde "Kesin cinli minli saçma bir kitaptır" diyerekten arkamı dönüp gitmiştim. Ancak Yosun ablanın yorumları bu düşüncemi tersine çevirdi.

Kapaklar gerçekten de dezavantaj. Forumdan haberim olsa bir korku dizisi sanıp bırakacaktım seriyi. Hele o ikinci kitabın kapağı ne öyle. Yeşilli olan hani.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: kahlan amnell - 23 Eylül 2012, 23:40:33
Böyle bir destan okumadım ben, bu kadar net konuşuyorum. Tüm eser nazım biçiminde yazılmış olsa yadırganmazdı, öyle bir dile sahip. Yurtdışına çıkması gereken bir üçleme. Kapaklarına falan bakmayın, alın :)
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: Gilderoy - 24 Eylül 2012, 15:22:32
Sevgili kahlan amnell'in yorumlarıyla almaya heveslendim -kapakları görünceye kadar. Tırstım.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: magicalbronze - 24 Eylül 2012, 15:38:13
Arkadaşlar kapaklara takmayın o kadar. Bu kapak olayı daha çok yayınevi politikasıdır. Yani ben bu yorumlarla birlikte bir kez daha detaylı olarak göz attım da, bir Kan Kitapları serisi ya da bir Anita (eski basım) kapak görsellerinden daha korkutucu gözükmüyor.

Özellikle günümüzün favorisi zombilerle beraber çok göze batmamalı kanaatindeyim bu tür kapakların. Önemli olan içerik her daim. Kitabın içeriğini güzel bulduktan sonra kapaklar hiç irdelemeyecektir sizleri.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: Daarlan Gardan - 24 Eylül 2012, 17:31:03
Seriyi okumadım. Okumak istemekteydim ama erteledim. Fakat biliyorum ki, kitabın içinde kısa kısa ve türlü türlü öyküler de var, belki ana hikayenin dışında eklenmişlerdir. Öyküleri biraz inceledim, çoğu şiirsel. Buram buram Anadolu ve Orta Asya kokuyor. Bu tarzı sevenler ya da merak edenler; gözleri kapalı alıp okuyabilirler.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: Buzmavisi - 26 Eylül 2012, 15:28:39
Kapaklara takmayın diyorsunuz bence haklısınız ancak siz söylemeseydiniz kitabın fantastik kurgu olduğunu bilmeyecektik. Ben de kaç defa kitapçıda orada burada gördüm. Elimi bile sürmedim korku öyküsü diye.

Bu kadar kötü bir kapak yapılmaz. Yani düşünün bir kere, korku türü sevip bu kitabı eline alan birisi kitabın içeriğini inceleyince aslında korku olmadığını fark edecek ve satın almayacak. Fantastik okuru da kitabı kapaktan ötürü hiç ellemeyecek. Kapakları kim yaptıysa helal olsun ne diyim. Kitabı sattırmamak için elinden geleni yapmış afferin.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları 1 - Anstorra
Gönderen: kahlan amnell - 26 Eylül 2012, 15:42:29
O açıdan haklısınız Serhan Bey. Yukarıda da dediğim gibi, kapaklar bende hiçbir etki uyandırmamıştı. Belki de sadece arka kapak yazısına odaklanıp kapıldığım için. Yazarına bol bol tenkitte bulunup benden sonra okuyup (umarım) beğeneceklerle beraber reklamını yapmak lazım :)
Başlık: Ynt: Kan Muskaları Destanı
Gönderen: Bengü - 06 Ocak 2013, 12:43:05
Kan Muskaları / Anstorra - Hamit Çağlar Özdağ & Darius Lancelot

Geçenlerde kitabın yazarı Çağlar abi ile Starbucks'ta görüştük kardeşim ve ben. İmzayı kaptım hemen orada. Görüştüğümüzde daha sayfa 199'daydım, sonra buluşmanın da verdiği gaz ile devam ettim ve dün gece bitti kitap.
8 arkadaşın(daha sonra ekleme-çıkarmalar gerçekleşiyor) macerasını anlatan kitap, 3 kitaplık serinin birincisi. Başlarken biraz tereddütlüydüm. Arkadaşım ağır bir kitap olduğunu söylemişti. Ama Çağlar'ın üslubunu çok sevdim diyebilirim. Bu da kitabı benim için akıcı ve güzel bir hale getirdi. Sadece "kitaptaki 'Yolculuk' adlı kısımda Çağlar çok daha iyi kalem oynatabilirdi sanki" diyorum.
Kitabın sonu cidden sürpriz sonlandı. Güzel bir sürpriz oldu bu. Kitap bitince serinin devam kitabı Alametler'i merak etmeden duramıyorsunuz. En yakın zamanda Alametler'i de okuyacağım.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları Destanı
Gönderen: kahlan amnell - 06 Ocak 2013, 18:13:00
Keyifli okumalar Bengü :) Alacağım diyen diğer arkadaşlar, ne yaptınız? Aldınız mı?
Başlık: Ynt: Kan Muskaları Destanı
Gönderen: Denaro Forbin - 06 Ocak 2013, 18:37:20
Keyifli okumalar Bengü :) Alacağım diyen diğer arkadaşlar, ne yaptınız? Aldınız mı?

Ben de onlardan biriydim Yosun abla ama daha almadım ya. Alsam da şu an okuyamam. Anca yılın 3.veya 4.çeyreğinde falan. Okuma planımı bozmak istemem şu an.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları Destanı
Gönderen: Bengü - 09 Haziran 2013, 15:29:27
Kan Muskaları Destanı - 2. kitap - Alametler


Çok severek okuduğum ve bir o kadar uzun zaman elimde sürünen kitap olmak konusunda zirveye yerleşti Alametler.  Kitabı D&R’dan sipariş ettim ve 2 hafta boyunca “tedarik sürecinde” yazdılar. Bunu öğrenen Çağlar abi, bir iyilik yaparak siparişi iptal etmemi ve kendisinin bana kitabı hediye edeceğini söyledi. Ettim ve öyle de yaptı. Gio Ödülleri’nde bir araya geldik, o gün o acelede kitabı aldım. Ve imzayı da kaptım elbette. Aceleden yanımda olan serinin 3. kitabı İhanetler’i imzalatmayı unuttum, hâlâ başka bir görüşmeyi bekliyor kitaplıkta.

Aldıktan sonraki gün kitaba başladım başlamasına ama araya giren sınavlardan ötürü çok bölük bölük okumaya başlar olunca bir süreliğine kitap okumamaya, sınavlara çalışmaya karar verdim. Bu kararda annemin kitaplara ağırlık verip dersleri boşladığım için söylenmesi de büyük rol oynuyor tabii. O “bir süre sonra okuyacağım” demem de bana oldu bir aydan uzun bir müddet. Sınavlar nihayet bitti ve ilk iş kitaba devam etmek idi…

Kitaba tam anlamı ile adapte olamayışımın çok fazla bölük okumaktan olduğunu da anlamış bulundum.  Kitaba neredeyse ilk yarısında tam adapte olamayışımla ve karakter sayısının en başlarda artışıyla biraz afallamış bulundum. Başında uzun soluklu oturmalarım başlayınca kısa bir sürede kitaba tekrardan ısındım. Isınmamdaki en büyük sebeplerden biri Çağlar abinin dili kullanışıydı elbette. Kendisine bir röportajda (http://soylesigunlugu.blogspot.com/2012/12/hamit-caglar-ozdag.html) “İnanılmaz betimlemeler, peşi sıra dizilmiş ağdalı cümleler kullanıyorsun. Kelimelerle aranın bu kadar iyi olduğunu ilk ne zaman keşfettin?” şeklinde bir soru yöneltildiğinde tam da şu şekilde özetliyor durumu: “Öncelikle iltifatın için çok teşekkürler, elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Yazdıkça ve okudukça keşfettim sanırım. Okurken aynı kelimeleri sık görmek, eğer belirli bir gaye gütmüyorlarsa, beni çok yoran bir durum. Zengin bir dilimiz var, Farsça ve Arapça’dan da bir hayli beslenmiş, dolayısıyla kelime hazinesi iyice genişlemiş. Bunları araştırdıkça gördüm ki kullanılacak çok kelime var. Okuma konusunda da Yaşar Kemal beni derinden etkileyen bir kişi. Onun kelimelerle raksını gördükçe bir şekilde bu sanatın içine çekildim, kıskandım, özendim. Sonuç da Kan Muskaları Destanı’nın ağdalı cümleleri oldu sanırım.”


Kitabın içeriğinden de biraz bahsedecek olursak…

Kitapta kısa süre içerisinde farklı duygular yaşatabiliyordu Hamit Çağlar Özdağ size. “Kanlı Ozanlar çıkmaz sokaktalar resmen, ne olacak acaba?” dediğiniz anlar olduğunda sevimli, minik diyaloglarla yüzünüz gülebiliyordu.

Örneğin cüce Dardok’un ekibi yavaşlatmamak adına ata binmek zorunda kalması ile elf Mikelian’ın Dardok’a bulaşmasıydı en hoşuma gidenlerden biri. Cüce en sonunda “Kendi işine bak be adam! Tırpanımın çeliği elf kanına hasret kalmış bilesin!” diye tersliyordu Mikelian’ı. Bu bölümü okuduktan iki sayfa sonra da sizi “Ne bakıyorsunuz be, açıkta bir şey mi gördünüz?” diyen bir çiçek karşılıyordu.

Spoiler: Göster
Bir kısımda Cborrak adlı büyücünün gözlerini kaybettiğini yazmıştı Özdağ. “Neden böyle bir şey yazdın ki?!” gibi bir tepki vermiş, kızmıştım bir yandan okurken. Ama şu cümle yüzümü güldürmüştü: “Sus da beni dinle, acilen burayı terk etmeliyiz, yoksa canımız yanacak. Bu arada deri çizmelerle kısa etek sana her zamanki gibi çok yakışmış.” Evet, Cborrak artık görebiliyordu.

Bir diğer “yüz güldüren kısım” ise insan çocuğu Fislip’in geri dönüşü oldu.


İlk kitapta olduğu gibi heyecanı hep en yüksek seviyede tuttu Çağlar abi. Bu sayede yine -aradaki uzun okumadığım boşluğu saymazsak- uzun bir sürede bitmedi kitap. Ve bir de sonu ciddi anlamda ters köşeydi. Böyle olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Ama kitaba yakışır, güzel bir son yazmıştı elbette Özdağ.

Yazıyı sonlandırırken şunları söyleyebilirim: Yine bir Çağlar Özdağ klasiği olarak iyi bir kitap karşımdaydı, yazar olumsuz eleştiriler istediğini söylese de pek de olumsuz eleştirecek şey bırakmadı bana tekrardan. Alametler bir Anstorra değildi ama neredeyse onun kadar iyiydi.

Kitaptaki basım hatalarına da değineyim. Sayfa 468’de “rastlamadılar” yazılması gerekirken “restlamadılar” yazıyordu. Ve bir de sayfa 499’da “Denlemiz’in” yazılacakken kesme işareti yerine büyüktür işareti koyulmuştu.

Şayet 2. baskı olursa -ki gerçekten hak ediyor bana sorarsanız- bu hataların düzelmesini ve kapakların kitaba daha uygun olmasını isterim. Serinin son kitabı İhanetler’i okumadan evvel araya birkaç kitap sıkıştıracağım ve ardından okumaya başlayacağım onu da.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları Destanı
Gönderen: Bengü - 04 Temmuz 2013, 22:31:19
Kan Muskaları 3. Kitap – İhanetler

İhanetler ilk üçlemenin sonuncusu. İlk iki kitap kadar da heyecan dolu. Aradan 10 yıl geçtiğini okuduğumda kendime “nerdeeen nereye” dedim. Halbuki yanılmışım, biraz erken söylemişim. Portaldaki incelemede Yosun Erdemli şöyle özetliyor kitabı: “İhanetler ile serinin ilk üçlemesi sonlanıyor. Aradan 10 yıl geçmiştir. Ozanlar, onları ilk gördüğümüz zamana göre çok farklı bir yerdeler. Dünya ikiye bölünmüş halde, son savaşa hazırlanıyor. İşin ilginç yanı, ne kahramanlarımızın tarafında saf iyilik, ne de karşı tarafta saf kötülük var. Amaca giden her yol mubahtır sözünü hatırlatırcasına iyilerle kötüler arasındaki tüm çizgiler ortadan kalkmış. Dünya kan gölüne dönecek, ama savaşın sonucunu iki ihanet belirleyecek.” İki ihanet… Benim erken söylediğimin kanıtıydı. Beklediğim halde kitap bittiğinde afallamıştım yine de. Ve bir kez daha kendime aynı soruyu sormama neden oldu ne olursa olsun.

3 kitap için de Hamit Çağlar Özdağ’ın dili nasıl kullandığına değindim. Ve üç kitapta da dikkatimi çeken şey; Tanrıça Axanka’nın Güneşi ve Birinci Güneş’in birçok kez doğup battığının yazılmasıydı. Ama her seferinde başka tasvirler kullanıyordu Hamit Çağlar Özdağ. Bir kez daha hayran bırakıyordu beni kalemine.

Kitapta altını çizdiğim bir cümle vardı, o da şöyle: “Bilmek başka, yorumlamak başka…” diye kendisine söylendi Ermiş Erust, yaşananları izlese de altta yatan sebepleri algılamakta zorlanıyordu.

Kitaplar hakkında genel konuşacak olursam… Üç kitabın da kapağı değişmeli demiştim, ama kapaklardaki "Kan Muskaları" yazıları kabartmalı olarak kalmalı kesinlikle. Ve bu seriye biraz daha değer verilmeli diye düşünüyorum.

İlk kitap Anstorra’yı aşkı Gizem’e, can yoldaşlarına ve ailesine; ikinci kitabı Ege kıyısındaki hayalini paylaşan herkese; üçüncü kitabı da oğlu Ares’e ithaf eden Hamit Çağlar Özdağ hep yazsın, biz hep okuyalım.
Başlık: Kan Muskaları 1. Kitap: Anstorra
Gönderen: Denaro Forbin - 30 Mayıs 2014, 18:41:58
Kan Muskaları 1. Kitap: Anstorra:

Hamit Çağlar Özdağ'ın Kan Muskaları Destanı'nı uzun zamandır okumayı düşünüyordum, nihayet  ilk kitap olan Anstorra'yı okudum ve ikinci kitaba başlamadan önce de hakkında bir şeyler söylemek istedim.

Hamit Çağlar Özdağ'ın daha önce İsyan Öyküleri (http://www.kayiprihtim.org/forum/ysyan-oykuleri-yncir-adhacyny-kuth-diker-hamit-cadhlar-ozdadh-t14540.0.html;msg141395#msg141395) kitabını okumuştum ve dilinin şiirselliğinden haberdardım. Anstorra gibi fantastik bir kitapta dahi bu özelliğini kullanmış olması sevindirici. Kitabın genelinde olmasa da, zaman zaman karşımıza çıkıyor şiirsel betimlemeler. Peki ne anlatılıyor bu kitapta? Hemen kısaca bahsedeyim.

"Kim demiş Anadolu'da ejderhalar yok diye, hatta elf de var, cüce de..." diye bir cümle var kitabın ön kapağında. Bu cümleyi okuduktan sonra az çok bir şeyler tahmin edebilirsiniz hakkında. Peki olaylar nerede geçiyor?

Anstorra şehrinde geçiyor anlatılanlar ve sekiz arkadaşın maceralarına tanık oluyoruz. Ya da destanına mı demeli miyim? Anstorra çift güneşli bir diyarda, onlarca ırkı bünyesinde barındıran çok kalabalık ve korkunç bir şehir. Korkunç olmasının sebebi, hiç kimsenin güvenilir olmaması. Şehir her gün -özellikle geceleri- kanla sulanıyor. Hayatta kalmak için öldürmek tek çözüm. Sokaklarda tek kalmak da ölüm anlamına geliyor bu şehirde. Anlayacağınız çok da tekin bir şehir değil. Ölüm etrafta kol geziyor ve bu atmosferi o kadar güzel anlatıyor ki Özdağ, bir süre sonra karakterler için endişelenmeye başlıyorsunuz.

Ve kim bu karakterler, amaçları ne?

Sekiz kişilik bir ekip karşılıyor bizi Anstorra sokaklarında. Şimdi tek tek onlardan bahsedeceğim biraz.

Urdeed: Ekibin lideri, içlerindeki en iyi savaşçı. Dövmeleriyle ünlü bu genç. Vücudundaki dövmeler hareketli ve bu özelliği ona eşsiz bir görünüm bahşediyor. Ayrıca zaman zaman taş falı bakarak geleceği görebiliyor.

Dardok: Kendisi bir cüce ve ırkının hemen tüm özelliklerini barındırıyor. Sarı saçlı bir cüce Dardok ve ekibin de en aklı başında üyelerinden biri. Olayları mantıklı bir şekilde ele alması, diğer grup üyelerinin birçok olayda ona danışmasını sağlıyor.

Mylitsi: İri cüsseli çirkin mi çirkin bir yarım elf. Kadın olmasına rağmen, grupta Urdeed'den sonraki en iyi ikinci savaşçı. Fakat uyuşturucu bağımlılığı zaman zaman kendisini zor durumlara sokabiliyor.

Mikelian: Bir elf. Fakat yazarın elfleri, bildiğimiz elf ırkından biraz farklı. Bu evrendeki elfler kısa boylu ve Mikelian da onlardan biri. Hızlı, çevik ve kurnaz bir karakter. Kılıçta fazla iyi olmasa da, bıçak fırlatmada oldukça iyi. Bu özelliği uzaktaki rakiplerini avlamasına olanak sağlıyor.

Alekva:
Sarışın, mavi gözlü, ince belli, fiziken kusursuz, gören her erkeğin ağzını açık bırakacak, anında kendisine aşık edecek denli güzel bir kadın. Ve bu özelliklere tezat oluşturan iki özelliği daha bulunmakta: çok iyi bir kılıç ustası ve epey de ağzı bozuk. Özellikle Mikelian'la olan atışmaları okuru gülümsetecek cinsten. Yine de yazarın Alekva hakkındaki paragraflarca betimlerinin yanında söylediklerim hiç kalır. Kısaca sarışın bir afet.

Tırpıs: Siyamis ırkından olan Tırpıs, bir kediadamgildir. Uzun bir kuyruğa sahiptir ve grup içerisindeki sağlam savaşçılardan bir diğeridir.

Fislip:
Grubun en küçük üyesi olan Fislip henüz kılıç sanatlarında ustalaşabilmiş değil. Hayatına devam ediyor olmasının sebebi, yanındaki güçlü ve savaşçı ruhlu dostları. Fislip'i koruyon can yoldaşları, onu Anstorra'nın kanlı mahallelerinde asla yalnız bırakmıyorlar.

Cborrak: Gruptaki tek büyücü ve aynı zamanda tek öğünde tüm grup üyelerinden daha fazla yiyebilme kapasitesine sahip oldukça şişman bir genç. Elinde çantası ile gezer ve olağan olmayan bir durumda elini çantasına daldırarak edevatlarını karıştırır ve büyülü sözler okur. Bunun haricinde de yine zamanının büyük bir çoğunluğunu çeşitli büyüler üzerinde çalışıp efsunlar örerek geçirir.

Bu sekiz yakın dosta ek olarak bir karakterden daha bahsetmek gerek: Quinne. Hikayede önemli bir yeri var çünkü. Urdeed'in çocukluk aşkıdır Quinne ve Devşirme Ocağı zamanlarından itibaren birbirlerini sevmektedirler. Kader onları ayrı yollara sürüklese de, tekrar bir araya getirecektir.

Karakter tasvirlerinin iyi oluşu, onlara daha çabuk alışmamızı sağlıyor hiç kuşkusuz. Henüz kitabı yarılamamıştım ki tüm karakterlerin zihnimde yer ettiğini fark ettim. Betimlemelerin de çok güçlü oluşu, seriyi "okunması gereken fantastik kitaplar" kategorisine kesinlikle sokuyor. Hatta betimlemeler bana zaman zaman Robert Jordan'ı hatırlattı.

Bu kanlı şehrin sokaklarında hayatta kalma savaşı veren grup üyelerinin, bir gün, başka bir grup tarafından tecavüze uğramak üzere olan kızı kurtarmalarının ardından hayatları değişir. Sokaklarda hayatını idame ettiren bu kişiler, zamanla Anstorra'da "Kanlı Ozanlar" olarak anılacakları bir yola girerler.

Bu yol bir hayli meşakkatlidir. Birden fazla zorlukla baş etmek zorunda kalan ekip, birçok kez güvendikleri kişilerin ihanetlerine uğrarlar. Tüm bu olumsuzlukların üstesinden bileklerinin gücüyle gelirler. Sokaklarda yaşayan ve sadece ufak bir bölgede tanınan bu eşsiz savaşçılardan oluşan ekip, bir süre sonra Liman şehri Anstorra'da herkes tarafından bilinen, korkulan "Kanlı Ozanlar" olacaklardır. Bu yolculuğu çok keyifli bir dille aktarmış okurlarına Özdağ.

İlk kitapta eleştireceğim yerlerden birisi kesinlikle kurgunun zaman zaman kendini tekrar ediyor olması. Örneğin grup üyelerinin o han senin bu han benim diye dolaşıyor olması, çok fazla aynı şey okumamızı sağlıyor. Her anda oturup sohbet etmeleri, içmeleri, yemek yemeleri derken okur bir anlamda bunalabiliyor. Bunda kitabın kalın olmasının da etkisi var tabii ki. Bir de iki güneşli diyarda her iki güneşin de peş peşe doğuşunun sürekli belirtilmiş olması. İşte bu iki durum bana birkaç kez tekrar hissi yaşattı. Ama karakterlerin ilgi çekici olması, konunun heyecanlı ilerleyişi ve çok güzel çatışma tasvirlerinin oluşu bu gibi durumları arka plana atmaya yetti.

Bunlar haricinde kitap hakkında başka herhangi bir eleştirim bulunmamakta. Fantastik edebiyat okuru olup da bu kitabı sevmemek, çok düşük bir ihtimal olacaktır. Elf ve cücelerin olması, yazarın Türk olması ve kapakların iğrençliği gibi özellikler sakın sizi soğutmasın. Yayınevi resmen satmasın diye yapmış olmalı bu kapakları. O kadar iğrenç ki, kitabı okumayı bıraktığımda arka yüzü üste gelecek şekilde masaya bırakıyorum. O ürkütücü simaları görmek istemiyorum zira.

Evet efendim, aşağı yukarı söylenecekler bu kadar. Darius Lancelot'un da Hamit Çağlar Özdağ'dan başkası olmadığını bir kez daha hatırlatmakla beraber, okumanızı öneririm.
Başlık: Ynt: Kan Muskaları Destanı
Gönderen: Light - 11 Haziran 2014, 14:54:00
  Kahlan Amnell'in övdüğünü gördüğüm anda almaya karar verdim, ikinci sayfaya geçince incelemeleri görünce de okuma planımda bayağı bir öne aldım.
  Umut ediyorum ki hayal ettiğim gibi bir seri çıkar..
Başlık: Kan Muskaları 2. Kitap: Alametler
Gönderen: Denaro Forbin - 17 Haziran 2014, 19:22:34
Kan Muskaları 2. Kitap: Alametler:

İlk kitap yorumum şuradadır (http://www.kayiprihtim.org/forum/kan-muskalary-destany-hamit-cadhlar-ozdadh-ve-darius-lancelot-t9628.0.html;msg148305#msg148305) ve yazının geri kalanında spoiler vardır, bilginize.

Serinin ikinci kitabı Alametler, ilk kitaba oranla daha aksiyonlu. İlk kitap karakterleri tanıma evresi ve Anstorra'daki yaşamları üzerineydi fakat geniş bir açık kapı bırakarak final yapmıştı Hamit Çağlar Özdağ.

Alametler'de o geniş kapıdan giriyoruz ve uzunca bir süre de çıkamıyoruz.

Karakterlerimizi bıraktığımız andan dört yıl sonrasında buluyoruz. Urdeed ve Quinne evlendikten sonra bir dağ evine çekilmişlerdir. İkiz bebeklerinin doğumda ölmeleri sonucu büyük bir travma atlatan ikili, çok zor günler geçirmişlerdir. Alekva, ağbilerinin yanında ticaretle uğraşmakta, Dardok, Mylitsi, Mikelian, Cborrak ve Fislip de ayrı ayrı şehirlerde hayatlarını idame ettirmektedirler. Yani kısacası Kanlı Ozanlar'ın  tüm üyeleri birbirlerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır ve grup dağılmıştır.

İşte böyle bir ortamda açılıyor kitap. Okur ise ister istemez şüpheleniyor, ilk kitaptaki havayı bulamama korkusu bu şüphelerden yalnızca biri.

Kanlı Ozanlar'ı tekrar bir araya getiren şeyse, içlerindeki milliyetçilik duyguları. Azap tarafından tutsak edilen eski imparator Amirhak'ı serbest bırakmak ve tekrar yönetici ilan etmek için düşüyorlar Alametler'in peşine. Ekip üyeleri uzun bir giriş bölümüyle tek tek toplanıyorlar. Özdağ'ın sayfalar süren betimlemeleri, öykünün gücüne güç katıyor.

İlk kitabı betimlemeler sebebiyle Zaman Çarkı'na benzetmiştim, bu kitapta ise ufak bir benzerlik daha sezdim. Hamit Çağlar Özdağ'ın Solaklar'ı, Robert Jordan'ın Trolloclar'ını andırdı biraz bana. Kötülüğün hizmetkarı olan bu yaratıklar, birçok kez Kanlı Ozanlar'a musallat oldular.

Bu kitapta ekibe yeni katılan isimler de yok değildi. Neytala adlı geminin kaptanı Şiy kızı Denlemiz ve konuşan bir çiçek olan Laltum Çiçeği bunlardan yalnızca ikisi.

Bu yolda yine büyük kayıplar verir ekip. İlk kitapta Tırpıs'ı yitirmiştik, bu kitapta ise Denlemiz, Mikelian ve Quinne'ye veda ettik. En çok Quinne'nin ölümüne üzülsem de, diğerleri de bir hayli beklenmedik ve üzücüydü. Ölümler haricinde geriye kalan karakterler de asla eskisi gibi değiller. Urdeed başta olmak üzere tüm ekip büyük bir değişiklik geçirdi. Bu da yazarın karakterlerini cesurca kullandığına bir kanıt. Ama elbette bir George Martin değil.

Eleştireceğim noktalardan birisi şu: Bölüm başlıkları hafiften spoiler veriyor bölüm boyunca yaşanacak olanlara dair. Yani en azından ben, birçok bölümde ne olacağını önceden sezebildim. Ve bir diğer nokta da tabii ki kitap kapakları. İlk kitap yorumumda  bahsetmiştim fakat yine değinmek istiyorum.

Tanımadığım biri tarafından şöyle bir yorum geldi cevap olarak: "ılk kapaga baktıgımda asla korku gormuyorum tam aksıne Urdeedin yasadıgı acılar topraklarından suruklenılıp atılması ıcındekı ıntıkam duygusu kafasındakı karısıklık , öfkenın ve gücün otesınde ıcındekı cocugun korkak gozlerle bakarken bunu bellı etmeden guclu gozukmeye calısması .. kırlenmıs yıpranmıs ellerı hayata nasılda tırnakları ıle kazıyarak tutunduklarını gosterıyor adeta .."

Yorumu düzenlemeden, olduğu gibi aktardım. Şimdi o kişiye cevap vereyim: İlk kitap olan Anstorra'nın kapağındaki kişi Urdeed değildir. Kısacası kitap kapaklarının karakterlerle bir alakası yoktur. Yazarın betimlemeleriyle Urdeed'in öyle biri olmadığı gayet açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Madem seriyi çok seviyorsun, bir kez daha okumanı öneririm. O zaman Urdeed'in o olmadığını anlayabilirsin belki.

Kapakların güzel olup olmadığı göreceli bir kavramdır lakin kapak resimlerinin karakterlerle herhangi bir alakası bulunmamaktadır. Betimlemelerle eşleşmiyorlar zira.

Her neyse.

Kitabın finali ise epey bir sarsıcı. Bir an önce üçüncü kitap İhanetler'le devam etmek istiyorum Kanlı Ozanlar'ın destanına tanık olmaya.