Uzun saçlarını hafifçe geri atıp yüzünü aşağı doğru eğdi. Dudağındaki sigaranın hafifçe, yavaşça kaydığını fark ediyordu adam, bu yüzden biraz daha sıktı, en azından ceplerindeki ellerini, çakmağı bulma çalışmasından başarılı bir şekilde döndürene kadar düşmemesini diliyordu; bu onun son sigarasıydı.
Evet, hikayenin başını okuyan her insanın tahmin edebileceği gibi bir kadın vardı. Kadın onu yaralıyordu, adam neredeyse bundan zevk alıyor gibiydi. Hikayeyi arkadaşlarına okuduğunda, onların da ilk tepkisi bu olmuştu. Onun cevabı ise, içtiği ot yüzünden artık pek bir şey hissedemeyen beyninde hala süzülen bir kaç kelimeydi.
"Her zaman bir kadın vardır."
Uzun süredir yazdığı bir hikaye, artık roman olacak kalınlığa geldiğinde de böyle demişti o. Oturduğu gri renkteki garip koltukta bunu oldukça uzun süre düşünmüştü. Evinde bolca eşya vardı adamın ve bu koltuk belki de en önemlilerindendi. Hikayenin başladığı ve büyük ihtimalle o ihtişamlı son kelimeyi yazacağı koltuktu.
Elini sigarasını almak için yüzüne götürdüğünde, sakallarının çıkmaya başladığını fark etti. Bir de onları kesmekle uğraşacaktı şimdi. Bu yaşta, ilk defa sakalları çıkıyordu. Zaten pek normal değildi vücudundaki kıllar; ilk beyaz saçını ortaokulda koparmıştı.
O koltukta, saatlerce boş boş oturduğunu hatırlıyordu adam. Acı çekmeden öncesini hatırlıyordu. Kızların onunla neden çıkmadığını düşündüğünü hatırlıyordu ortaokuldayken. Şimdi hatırladı, okuldaki herkes İngilizce ödevinde çiçekli böcekli bir hikaye yazarken, o kanlı bitmiş ve elbette oldukça beceriksiz bir korku hikayesi yazmıştı. Altıncı sınıf mıydı neydi bu, sanırım o zaman karar vermişti ne olmak istediğine.
İşin garibi, o bunları düşünürken, 'o kadın' hala karşısında, elleri bağlı bir şekilde duruyordu. Adam, onu böyle bir hale sokabileceğini hiç düşünmemişti. Daima kendini iyi bir insan olarak görmüştü. Ancak bir kaç aydır anlıyordu kimliğini, içindeki nefreti, korkuyu. Korkunun ne kadar tehlikeli olduğunu, bir yılanı bir köşeye sıkıştırdığınızda öğrenirsiniz nasıl olsa.
Şehre bakmıyordu adam uzun zamandır. Şehrin görüntüsünden nefret ediyordu. Gotik mimarinin karanlığı, karanlık bir gölün o iğrenç balçığımsı iniş kalkışları, kuşların anlamsız ciyaklamaları. Bunların hepsi ona inanılmaz boş geliyordu uzun zamandır. Çok uzun zamandır.
O hala yaşadığını kanıtlamaya çalışırcasına sevmeyi denemişti. Hikayedeki ezik karakter değildi, sevdiği herkesi elde edebilecek kadar iyiydi. Ancak tabi, kitabı okurken fark ettiği bir şey vardı.
Gördüğü şey, görmenin mantığı, hisler, sadece evrenin bir anomalisi sonucunda oluşan garip titreşimlerin sonucuydu. Hiç bir şey gerçekten romantikleştirilecek kadar duygusal değildi. Her şey, aslında birer elektron atlaması ve fotonların parçacıklara çarpıp sekmesinden ibaretti. Gerçek olmadığı gibi, yaşamın kendisi oldukça abartılan bir olguydu.
Kişinin kendini özelleştirmesi, aslında yapacağı en gerizekalıca hareketti. Evrenin asla-bitmez kaosunun yarattığı bir kaç anomalinin çakışmasıydı. 'Yaşam' 'Organik' denilen her şey, 'İnorganik'den farksızdı aslında. Bir fizik profesörünün, diğer bütün bilim alanlarında az çok bilgi sahibi olduğunu bilecek kadar güçlü elektrik akımlarına sahipti beyninde. Ve mütevazılığın kendini başkalarına göstermekten utanmak gibi saçma bir davranış olacağını bilecek kadar objektifti.
Bu yüzden denemeye başladı.
Tanrıyı yendi. Hayat ateşini buldu. Pandora'nın Kutusunu açtı. Ruhlarla konuştu.
Adam öldüğünde 27 yaşındaydı. Arkasında büyük bir servet ve bitmemiş bir kaç roman bıraktı. Duygular hakkında bir miktar makalesi ve La Psychologie Humaine adlı bir roman da bunların yanındaydı. Profesör'ün öldüğüne öğrencilerinin de pek üzüldüğü söylenemezdi.
Arkasında bıraktığı en garip şey ise, ellerinden tavana bağlanmış bir insan kuklasıydı. Önce polisler bunu bir fantezi aleti sansalar da, pek doğru olmadığı ortaya çıktı. Evin herhangi yerinde bunun bir eşit fantezi olduğuna dair başka bir kanıt bulunamadı. Kesik ve kırık izlerinden, adamın sadece bundan sinirini çıkardığını anladılar.
Böylelikle, adam, 27 yaşında, ağzına soktuğu namludan çıkan tek kurşun ile ölmüş bir şekilde evinde bulundu. Cenazesinde bir kaç ortaokul arkadaşı hariç kimse yoktu.
Huzur içinde yat.
Daima hatırlanacaksın,
A. S'arrus