Us vuruldu, usa vurdu; beden vurulabilirdi us, ama vurulabilir miydi ki us?
Suç yaratmak istiyorsan, önce kanunlar koyman gerekir. Bir hırsız yaratmak istiyorsan önce bir sahip yaratman gerekir.
Suç yaratmak istiyorsan, önce kanunlar koyman gerekir. Bir hırsız yaratmak istiyorsan önce bir sahip yaratman gerekir.Bu benzeyebilir:
Lütfen yazıların içeriği üstüne iyi düşünün ve her duyduğunuzu ya da her aklınıza geleni buraya 'hikaye' diye yollamayın.Demişler
İlk karşılaşmalarını hatırladı, ilk gülüşünü, ilk öpüşünü... Derin nefes aldı ve döktü dilinden sözcükleri : Benimle evlenir misin?
Türkçe edebiyatta bu tarz şeylerin ismi yok ama ben kıpkısa koyayım dedim; kıpkısa. Bahsedeceğim şey kısa hikayeler, ama çook kısa olanları. Bir kaç kelimeden büyük kurgular yaratmak gibi. ;D
Ernest Hemingway in bu tarzda bir hikayesi:
"For sale. Baby shoes. Never worn."
İşte hikaye budur. Haydi bizimkileri görelim.
Ahahahh evet biraz uzun oldu farkındayım. Ama normal hikaye kategorisine girecek kadar uzun da değil. ;DValla konuyu açan Arlinon'un tanımlaması buydu :). Silinirsen ben karışmıyorum. Kendisi gelip ayıklıyor çünkü.
Adamın biri arabasını satacakmış. İlan vermiş.
Tüm özelliklerini verdikten sonra 'Lütfen geri zekalılar aramasın' cümlesiyle bitirmiş.
Kahramanımız aramayınca kendini geri zekalı gibi hissedecekmiş.
(Çünkü geri zekalı değil)
Türkçe edebiyatta bu tarz şeylerin ismi yok ama ben kıpkısa koyayım dedim; kıpkısa. Bahsedeceğim şey kısa hikayeler, ama çook kısa olanları. Bir kaç kelimeden büyük kurgular yaratmak gibi. ;D
Ernest Hemingway in bu tarzda bir hikayesi:
"For sale. Baby shoes. Never worn."
İşte hikaye budur. Haydi bizimkileri görelim.
kıymetlimissssss :)
peki çok ezildim gidiyorum k.bakmayın :) bari benimde katkım olsun
"İmkansız," dedi gurur.
"Riskli," dedi tecrübe.
"Amaçsız," dedi sebep.
"Bir kez olsun dene," dedi yürek.
"İmkansız," dedi gurur.
"Riskli," dedi tecrübe.
"Amaçsız," dedi sebep.
"Bir kez olsun dene," dedi yürek.
"Belki sonra" dedi üşengeçlik.
Süpermen değil, Justice League olsan bile yetmiyor bazen bu mürekkep karası dünyada.
Doksan sekiz yaşına basmış bir adam, lotoyu kazandı ve sonraki gün öldü.
Tanrıyı aramadığım yer kalmadı. Saklandığına göre büyük bir kabahat işlemiş olmalı.
Stendhal'ın bir sözünü anımsattı. Şöyledir: "Tanrının tek özrü, var olmayışıdır."
'Yaşıyoruz' dedi Necmi abi. Ben inanmadım. Sonuçta kan bu, nereden aktığı önemli. Vaziyetimize baktığımda parmağımızdan akmıyor. 'Necmi abi, kafan güzelmiş. Ama keşke olması gereken yerde olsaydı.' Ortamı, durumu böyle bir vecizle söylemek nereden baksak yakışıksız, yakışıklı olmasını istemiyorum zaten. Havadaki Tim Burton kokusunun dağılmasını umuyorum. Aksi olacak ki o da böyle bir espri yapardı filmlerinde. Başrol ne ben ne de Necmi abi olurdu.
'Yaşıyoruz lan işte, nasıl konuşacağız yoksa' ve ben bir şey daha öğreniyorum insana dair. Kafası kopsa da bitmiyor bu umut denen meret.