Bölüm 3: Ruhlar Salonu
Kızgınlık, öfke, delilik.. Salondan ayrılamayan ruhların insani duygularının soluk yansımaları, adamın sinirini bozmaya başlamıştı. Vallentin tüm ruhları bu insancıl duygulardan azat edebileceğini biliyordu. Ancak onları henüz yeteri kadar kullanmamıştı.
Koyu mavi gözleri, yıldızsız bir gökyüzü kadar durgundu. Düzgün yüz hatları ve belirgin elmacık kemikleri, onu geçmiş yaşamında kadınlar bakımından çok şanslı yapmıştı.. Ah evet geçmiş yaşamı.. Nereye gitmişti şimdi?
Bağdaş kurduğu zemin pürüzsüzdü. Tenine dokunan, ona fısıldayan hava akımının aslında ne olduğunu bilmek sinirini bozuyordu. Alışmış olması gerekiyordu. Kaç yılını harcamıştı bu lanet salonda? Yüzyıllar.. Hayır, daha fazla olmalıydı.. Bunca zamandır ne yemek, ne su, ne de başka bir insani ihtiyacı gidermek zorunda kalmamıştı.
Artık yaşlanmıyordu da.. Zira Vallentin kendisini hala ilk zamanlar olduğu kadar yakışıklı buluyordu. “Her şey bittiğinde.. Tekrar eski yaşamıma dönebilecek miydim?” aylardır aklını kurcalayan en etkin soruydu.
Ve düşüncelerini kulak tırmalayan bir vızıltıyla sonlandırdı Ayağa kalkarak sesin geldiği tarafı kestirmeye çalışırken, dört metre uzağında siyah bir sis demeti belirdi. Yoğunlaşarak cisimleşmeye başlayan sise şaşkınlıkla bakmanın sırası olmadığını biliyordu.
Derin bir nefes aldı ve elini cisimlenmiş sise uzattı. Aynen beklediği şiddette bir akımla yere yığılırken zaferle gülümsedi. Vakit gelmişti. Baş rahip başarısız olmuştu…
**
Amston kahkahalarla gülüyordu. Lüks bir şekilde dizayn edilmiş bir evin oturma odasında oturmaktaydılar. “Şunu keser misin lütfen?” dedi Lahon. Alay edilmekten hoşlanmıyordu, özellikle Amston tarafından.
“Hadi Lahon, böyle bir işe bu kadar bilinçsizce gireceğin hiç aklıma gelmemişti,” hala gülüyordu.
“Bilinçsiz mi? Hiçbir iz bulamadılar, o lanet olası çeneni alay etmekten başka şeyler içinde kullanmalısın,” dedi, hala alaya alınmaktan dolayı kırgındı.
“Ahh evet her neyse, hala o yaşlı p.ç için çalışmadığın için mutluyum. İyi bir iş teklifim var,” her zamanki gibi davetkardı. Aynı zamanda bir şeyler bildiği de açıktı. Lahon, Amston’un bu kadar yıl nerede olduğunu ve şimdi ondan ne istediğini merak ediyordu.
Sözlerine ciddi bir ses tonuyla devam etti. “Dört yıl boyunca Nelzenduro rahipleri için çalıştım,” bir kaşı havaya kalkan Lahon’a bakarak gülümsedi. “Hayır, rahip falan değildim. Sanırım kılıç kullanmayı asla bırakmayacağım. Emin ol, böyle öleceğimi bilmek daha huzurlu.”
Konunun sapmasından rahatsız olan Lahon’a bakan Amston devam etti.
“Bu dört yıl boyunca, Kan Güncesi’ni verimli kullanmak adına her türlü araştırmayı yaptık. Gerektiğinde askeri gücü ben sağlıyordum. Ancak bildiğin üzere, Kan Güncesi her yüzyılda bir sahiplerine tanıtılmalıdır. Ve son tanıtımdan bu yana kalan hiçbir rahip yok.”
Lahon arkasına yaslandı. Konuşmanın nereye varacağını kestiriyor gibiydi.
“Peki ya yazılı kaynaklar, bir şekilde gelecek nesiller için parşömenler hazırlamışlardır değil mi?”
Amston rahatsız bir biçimde yerinde kıpırdandı. “Aslında olmamasının sebebi bir noktada benim suçum, kderli bir ses tonuyla devam etti.
“Tek parşömeni, Yeni Deniz’de ki kütüphaneden buraya getiren grupta görev almıştım. Çeşitli sorunlarla karşılaştık.. Ve… Parşömeni kaybettik..”
Lahon gözlerini devirdi. Kan Güncesi hakkında az buçuk bilgisi vardı. Ve her yüzyılda bir yapılan bu tanıtma töreni yapılmadığı zaman, güncenin tepkisinin olumlu olacağını sanmıyordu. O lanet olası günce, çoğu kişiden akıllıydı. Ve kendisini tanıtmayanlara, daha fazla hizmet etmezdi.
“Sonuç olarak.. Seni bulmaya geldiğim akşam Nelzenduro rahipleri, başarısızlığa ulaşmıştı. Bunu biliyorum, çünkü o parşömen ve doğru ilahi olmadığı sürece başarıya ulaşamayacak. Günce'nin tapınağı yok ettiğinden eminim. Ve kendisini.. Yazıldığı yere, Ruhlar Salonu’na taşımış olmalı..”
Amston devam edecek gibi oldu, ancak aklı hala yaptığı hayati hatadaydı. Doğrulup yanına oturan Lahon, elini koca adamın elinin üzerine koydu ve ekledi, “sana hayat borcumu ödeme vaktim geldi galiba.”
Amston’un kederli gözlerinde derin bir rahatlama gören Lahon, kendisini nasıl bir maceraya attığının farkında değildi…
Devam edecek..